 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/6-346
K. 1992/24
T. 17.2.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GÖREVİ İHMAL
EVRAKTA SAHTEKARLIK
CEZAYI AZALTAN ÖZEL DURUMLAR
ÖZET Suç tarihinden kısa bir süre önce muris Hacı Ali'ye ait 94 m.2 miktarındaki ev, tevhit ifrazla kat Karşılığı müteahhit Hamit'e verilmek üzere onunla anlaşma yapılmıştır.
Sanıklar Alaaddin ve Hamdi bu anlaşma ile ilgili işlemleri yürütmüşler, sanık Vedat ise kendisine verilen veraset belgesinin örneğini noterden çıkartarak, tapudaki devir işlemlerini sanık Hamit adına takip etmiştir. Sanıklardan Noter Başkatibi Necmettin örnek çıkartılmak üzere getirilen veraset belgesinin örneğinin aslına uygun olduğunu onaylamış, diğer mirasçı sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye ise Alaaddin ve Hamdi ile müteahhit Hamit arasında varılan anlaşmaya rıza göstermişlerdir.
Gerek Hamit'in, gerekse Vedat 'in veraset belgesinin aslında yer alan mirasçı Fatma 'nın noterce belge örneğinden dışlanarak sahte belgenin oluşturulmasında iştirakleri bulunduğunu gösterir herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.
Müteahhit sanık Hamit ile dava takipçisi sanık Vedat ve Hacı Ali'nin mirasçısı olan sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye 'nin sahte veraset belgesi örneğinin çıkartılmasına kullandıklarına ve bu sahte belgeyi bilerek kullandıklarına ilişkin cezalandırılmalarına yeterli kanıt bulunmamaktadır.
Görevi nedeniyle memur sayılan Noter Başkatibi olan sanık Necmettin, noterliğe örnek çıkartılmak üzere sunulan belge üzerinde gerekli kontrolü yapmadan ve örnek ile asıl belgeyi karşılaştırmadan, aslına uygun olduğunu onaylamakta görevini ihmal ettiğinden, eylemi TCK. nun 230. maddesine uyan suçu oluşturur.
Sanıklar Alaaddin ve Hamdi, kat karşılığı devredilen taşınmazın babaları tarafından Fatma 'dan satın alındığı inancıyla hareket ederek, yüklenen suçu işlemişlerdir. onlardaki bu inanç makul ve meşru bir inanç olup, açıklandığı biçimde tanıklarca da doğrulanmaktadır. 0 halde sanıklar Alaaddin ve Hamdi'ye yüklenen sahtekarlık suçu sübuta ermişse de, haklarında TCK.nun 347. maddesinin uygulanması gerekir.
(765 s. TCK. m. 23% 339, 347)
Resmi belgede sahtecilik ve sahte resmi belgeyi bilerek kullanmak suçlarından sanıklar Necmettin, Vedat, Hamit, Alaaddin ve Hamdi'nin TCY.nın 341/1, 59. maddesi uyarınca 2şer yıl 6'şar ay ağır hapis, Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa ve Naciye'nin aynı Yasanın 342/1, 59. maddesi uyarınca 1'er yıl 8'er ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, (Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi)nce 12.12.1989 gün ve 68-128 sayı ile verilen hükmün sanıklar müdafilileri ve katılan tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce 5.12.1990 gün ve 3647-9495 sayı ile;
(1-a- Sanıklar Vedat ve Hamit'in suça katıldıklarına,
b - Sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye'nin suça katıldıklarına ve sahte veraset belgesini bilerek kullandıklarına ilişkin kesin, inandırıcı ye mahkumiyetlerine yeter kanıtlar bulunmadığı gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmesi
2- Noter Başkatibi Sanık Necmettin'in bilerek sahte veraset belgesi Örneği düzenlediğine dair kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığının, ancak eyleminin TCY.nın 230. maddesinde yazılı görevi ihmal suçunu oluşturacağının düşünülmemesi,
3- Sanıklar Alaaddin ve Hamdi haklarındaki temyize ilişkin incelemede; Sair itirazlar yerinde değilse de;
Hacı Ali, karısı Fatma'nın hisselerini; adı geçen sanıkların babalarının satın almaları nedeniyle haklarında TCY.nın 347. maddesinin uygulanmaması) isabetsizliğinden bozulmuş,
Yerel Mahkeme ise, 19.3.1991 gün ve 5-22 sayı ile; (1-. Tapu ve buna bağlı işlemler sanık Hamit'in sorumluluğu altında, sanık Vedat tarafından yapıldığından, 2- Sanık Necmettin belgenin aslından çıkarmaksızın, veraset ilamının aslına mutabakatını onaylamaya bilerek ve kasten Fatma'nın isminin çıkarılmasına sebebiyet verdiğinden, 3- Sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye bilerek sahte veraset belgesini kullanmak suretiyle çıkar sağladıklarından, 4- Suça konu sahte belge ile tapuda devir işlemi yapılan taşınmazın sanıklar Alaaddin ve Hamdi'nin babalarına, Hacı Ali karısı Fatma tarafından yöntemine uygun bir satış ve devir yapılmadığından önceki uygulama yerindedir) biçimindeki açıklamalarla direnme kararı vermiştir.
Bu hüküm de, sanıklar müdafilileri ve C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edildiğinden, dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "Bozma" istekli 9.12.1991 gün ve 4146 sayılı tebliğ namesiyle, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre,
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık:
1- Sanıklardan Vedat ve Hamit'in TCY.nın 64. maddesi çerçevesinde suça katılıp, katılmadıkları;
2- Mirasçı sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye'nin sahte veraset belgesini bilerek kullanıp, kullanmadıkları;
3- Noter Başkatibi olan sanık Necmettin'in eyleminin, sahtekarlık suçunu mu, yoksa görevi ihmal suçunu mu oluşturduğu;
4- Suça katıldıkları sabit olan ve diğer mirasçılar adına, Müteahhit Hamit ile anlaşmayı sağlayarak, tapuda devir işlemlerini yapan sanıklar Alaaddin ve Hamdi haklarında TCY.nın 347. maddesinin uygulama yen bulunup bulunmadığı;
hususlarındadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle maddi olayı irdeleyerek, sanıkların maddi olaydaki konumlarını saptamak gerekir.
(C.) ve (Ö.) soyadlı sanıkların ortak murisi olan Hacı Ali 1939 yılında ölmüş, 8.5.1946 tarihinde Kütahya Asliye Hukuk Hakimliği'nden davacı Şahabettin'in başvurusu sonucu 608/297 sayılı veraset belgesi alınmıştır. Bu veraset belgesinde muris Hacı Ali'nin iki karısından birisi olan Fatma'da mirasçı olarak yer almaktadır.
Suç tarihinden kısa bir süre önce, muris Hacı Ali'ye ait 94 m2. miktarındaki ev, tevhit ifrazla kat karşılığı sanık Müteahhit Hamit'e verilmek üzere onunla anlaşma yapılmıştır. Sanıklar Alaaddin ve Hamdi bu anlaşma ile ilgili işlemleri yürütmüşler, sanık Vedat ise kendisine verilen veraset belgesinin örneğini noterden çıkartarak, tapudaki devir işlemlerini sanık Hamit adına takip etmiştir. Sanıklardan Noter Başkatibi Necmettin örnek çıkartılmak üzere getirilen veraset belgesinin örneğinin aslına uygun olduğunu onaylamış, diğer mirasçı sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye ise Alaaddin ve Hamdi ile Hamit arasında varılan anlaşmaya rıza göstermişlerdir.
Olayın bu şekilde gelişip gerçekleştiği dosya kapsamından açıkça anlaşılmakta, esasen bu hususta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bu oluşa göre sanıkların sorumluluklarına gelince;
1- Sanık Hamit müteahhit olup, (c.) ve (ö.) soyadlı kişilerden taşınmaz kat karşılığı devrini almış ve gerek tapuda gerekse noterdeki işlemleri, adına arzuhalci olan sanık Vedat yürütmüştür. Vedat ise kendisine Alaaddin ve Hamdi tarafından verilen veraset belgesinin örneğinin çıkarılması için bu sanıklarla K.......2. Noterliği'ne başvurmuş ve çıkarılan veraset belgesi örneğini tapuda kullanarak devir işlemlerini sağlamıştır. Ancak, gerek Hamit'in gerekse Vedat'ın veraset belgesinin aslında yer alan mirasçı Fatma'nın noterde belge örneğinden dışlanarak sahte belgenin oluşturulmasında iştirakleri bulunduğunu gösterir herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Devir işleminde taraf veya işlemi takip eden kişi pozisyonunda bulunmaları sahte belgenin oluşturulmasında iştirakleri bulunduğunu göstermez.
2- Sanıklardan Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye, Hacı Ali'nin mirasçısıdırlar. Sanık Hamit ile yapılan anlaşmada rızalarını bildirip taraf olarak yer almışlardır. Ancak, gerek noterde, gerekse tapudaki işlemlerde aktif rol oynamamışlar, Alaaddin ve Hamdi tarafından yapılan anlaşmayı onaylamışlar, hatta bu onayları görevli tapu memuru tarafından evlerine gidilmek suretiyle alınmıştır. Bu sanıkların da anlaşmada taraf olmaları ve yapılan sahtekarlık sonucunda çıkarları bulunması, sahte belgeyi bilerek kullandıkları sonucunu doğuramaz.
Bilindiği üzere, Ceza Yargılamasının amacı maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer verilmeyecek biçimde ortaya çıkarılmasıdır. Kuşkunun bulunduğu hallerde kuşkudan sanığın yararlanacağı Ceza Hukukunun en temel ve evrensel ilkesidir.
İnceleme konusu olayda müteahhit sanık Hamit ile dava takipçisi sanık Vedat ve Hacı Ali'nin mirasçısı olan sanıklar Necati, Kadriye, Hatice, Mustafa, Naciye'nin sahte veraset belgesi örneğinin çıkarılmasına katıldıklarına ve bu sahte belgeyi bilerek kullandıklarına ilişkin cezalandırılmalarına yeterli kanıt bulunmamaktadır.
3- K.........2. Noterliği Başkatibi olan sanık Necmettin, örnek çıkartılmak üzere diğer sanıklar Alaaddin ve Hamdi ile Vedat tarafından noterliğe getirilen veraset belgesi üzerinde gerekli kontrolü yapmadan, işi daktilo memurlarına havale etmiş, örnek çıkarıldıktan sonra da iki belge üzerinde karşılaştırma yapmaksızın, örnek belgenin aslına uygun bulunduğunu onaylamıştır.
Açıklanan bu oluşa göre, sanık Necmettin'in sahtekarlık fiiline katıldığına ilişkin kuşkudan uzak kanıtlar bulunmamaktadır.
Ancak, görevi nedeniyle memur sayılan sanık Necmettin, noterliğe örnek çıkartılmak üzere sunulan belge üzerinde gerekli kontrolü yapmadan ve örnek ile asıl belgeyi karşılaştırmadan, aslına uygun olduğunu onaylamakla görevini ihmal ettiğinden, eylemi TCY.nın 230. maddesine uyan suçu oluşturur.
4- Hacı Ali mirasçısı olan, taşınmazın kat karşılığı müteahhit Hamit'e verilmesi için uğraş veren ve veraset belgesini sağlayarak noterde örnek çıkarılmasında hazır bulunan sanıklar Alaaddin ve Hamdi'nin üzerlerine yüklenen sahtekarlık suçu sübuta ermiştir. Esasen bu hususta Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Ancak, sanıklar suça konu sahte veraset belgesi Örneği kullanılarak tapuda devredilen taşınmazın, kendilerine ait olduğunu, bu evin babaları tarafından Fatma'dan satın alındığını savunmuşlar ve bu savunmaları, suça konu veraset belgesini Kütahya Asliye Hukuk Hakimliği'nden çıkartan tanık Sahabettin tarafından, "....Veraset belgesindeki Fatma benim eşimdir. Bu nedenle Hacı Ali'nin veraset belgesini ben çıkarttım. Hacı Ali'den bana intikal eden Kırpıllı Köyü'ndeki evdeki hissemi Hacı Ali'nin çocuklarından ve sanıklar Alaaddin ile Hamdi'nin babaları Hasan ve Ali'ye sattım. Hacı Ali'nin Kütahya'daki mallarını da sanıkların babalarına bağışladığını biliyorum. Hacı Ali öldükten sonra Fatma'nın kalan malları Hacı Ali'nin çocukları olan sanıkların babalarına sattığını duydum..." demek suretiyle doğrulamakta, bu hususu tanık Hasan'da teyit etmektedir.
Açıklanan bu oluşa göre, sanıklar Alaaddin ve Hamdi haklarında TCY. nın 347. maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığını saptayabilmek için, maddede Öngörülen ortak hafifletici sebebin uygulama koşullarına bakmak gerekir.
TCY.nın 347. maddesinde 339-346. maddelerde Öngörülen sahtekarlık suçlarını kapsayan bir hafifletici neden Öngörülmektedir.
Bu ortak hafifletici nedenin uygulanabilmesi için, failin gerçek bir olayın kanıtlarını elde etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu durum sahtekarlık suçunu ortadan kaldırmaz. Sadece cezanın indirilmesi sonucunu doğurur.
Önemle belirtmek gerekir ki, yapılan sahtekarlık sonucu kanıtlanmak istenen olayın gerçekte doğru ve sahih olması gerekmemektedir. Failin iyi niyetle bu olayın doğru ve sahih olduğuna inanması yeterlidir. Bir başka anlatımla, yasa kanıtlanmak istenen olayın doğru ve sahih olmasını değil, failin bu olayın doğru ve sahih olduğu inancıyla hareket etmesini yeterli saymaktadır. Kısaca 347. maddede failin sübjektif inancı yeterli sayılmaktadır.
Doğaldır ki, failin bu sübjektif inancı makul ve meşru olmalıdır. Zaten Hukuk düzenin makul ve meşru olmayan bir inancı koruyacağı da düşünülemez.
Bu açıklamalardan sonra olaya dönüldüğünde; sanıklar Alaaddin ve Hamdi, kat karşılığı devredilen taşınmazın babaları tarafından Fatma'dan satın alındığı inancıyla hareket ederek, yüklenen suçu işlemişlerdir. Onlardaki bu inanç makul ve meşru bir inanç olup, yukarda açıklandığı biçimde tanıklarca da doğrulanmaktadır. 0 halde, sanıklar Alaaddin ve Hamdi'ye yüklenen sahtekarlık suçu sübuta etmişse de, haklarında TCY.nın 347. maddesinin uygulanması gerekir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, uyulmak gerekirken yazılı biçimde direnme kararı verilmesi yerinde değildir. Hükmün BOZULMASINA karar verilmelidir.
SONUÇ Açıklanan nedenlerle, sanıklar müdafilileri ve C. Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden direnme hükmünün istem gibi (BOZULMASINA), 17.2.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.