 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/5-75
K. 1991/103
T. 1.4.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
(Delil yetersizliği)
ÖZET : Zorla ırzına geçildiğini ileri süren mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış, aksine belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır. Bu itibarla direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
(765 s. TCK. m. 414/1, 418/2, 417, 59)
Zorla ırza geçmek suçundan sanık Ademin, TCY.nın 414/1, 418/2, 417, 59. maddeleri uyarınca 8 yıl 16 ay 15 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasina ve fer'i ceza tayinine ilişkin, (Sinop Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 13.6.1990 gün 90/49 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 8.11.1990 gün 3618/4912 sayı ile;
"Mağdurenin çelişkili beyanlarından başka sanığın müsnet suçu işlediğini kabule yeterli açık ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi"
İsabetsizliğinden hükmü bozmuş,
Yerel Mahkeme, 21.12.1990 gün 104/120 sayı ile;
"Mağdurenin ifadelerindeki çelişkiler esasla ilgili olmayıp ayrıntılara yöneliktir. Anlama ve anlatma hataları suçun unsurlarının bilinmemesi, hukuki bilgi noksanlığından kaynaklanmaktadır. Mağdurenin C. Savcılığındaki beyanı rapora uygundur. ifadeler sonradan alındığından hatalı olmaktadır. iftira etmesi için neden yoktur. Aşamalarda, ırzına geçenin sanık olduğunu söylemiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın onama istemli 4.3.1991 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, Ceza Genel Kurulu'nda duruşmalı inceleme yapılacağına dair yasal hüküm bulunmadığından, sanık vekilinin duruşmalı inceleme isteğinin reddiyle, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Sanık hakkında zorla ırza geçme suçundan açılan kamu davasında, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutuna ilişkindir.
Görgü tanığı bulunmayan olayda Yerel Mahkeme; mağdurenin anlatımları ile iddiayı doğrulayan doktor raporuna dayanarak mahkumiyet hükmü kurmuşsa da, dosyada mevcut kanıtlar sanığın cezalandırılması için yeterli değildir. Şöyle ki;
1- Mağdure, karakolda alınan 18.7.1989 tarihli ifadesinde, Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü direnme kapsamı dışında kalan sanık Şükrü'nün tecavüz ettiğini, bu olaydan 2-3 gün sonra da, birlikte tarladan köye dönerken sanığın zorla ırzına geçtiğini, ertesi gün durumu babasına söylediğini, hastahaneye gittiklerinde kızlık zarının bozulmamış olduğunun söylendiğini beyan etmiştir.
1989 yılı Ramazan Bayramı 6.5.1989 günü başladığından, mağdurenin bu beyanına göre olay 10 veya 11 Mayıs 1989 tarihlerinde vuku bulmuştur. Kızlık zarının son üç gün içinde bozulduğunu belirleyen 18.7.1989 günlü doktor raporu ile çelişen ve gerçeği yansıtmayan bu iddiaya itibar edilmesi
mümkün değildir.
2- Mağdure C. Savcılığında, bayramın üçüncü günü Şükrü'nün ırza yönelik hareketini ertesi gün babasına söylediğini, bu olaydan 3-4 gün sonra sanığın zorla ırzına geçtiğini, eve gelince babasına anlattığını, üç gün sonra rapor alındığını ileri sürmüştür. Mağdurenin babası, bu beyanı doğrulamamış, "kızına bulaşmışlar, hakkını ara" diyen sanığın sözü üzerine kızına sorduğunda olayı öğrendiğini beyan etmiştir. Bu nedenle mağdurenin beyanı gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca, sanığın ırza geçme olayını işlediği iddia olunan suç tarihi, doktor raporu ile doğrulanmamıştır.
3- Duruşmada; Şükrünün ırzına geçmediğini, ırza tasaddiyi oluşturan fiillerde bulunduğunu ve kendisini bıraktığını, durumu babasına anlattığını, bu olaydan sonra köye gelen ve kendilerinde kalan sanığın Kurban Bayramı'ndan 2-3 gün önce köyüne döndüğünü, köyden ayrılmadan 2-3 gün önce de ilk olayı babasına söylemesi için sanıktan yardım istediğini, tarladan dönerken sanığın zorla ırzına geçerek kızlığını bozduğunu iddia eden mağdurenin bu beyanı da samimi değildir. Çünkü mağdure, söylediği gibi olayı babasına anlatmamıştır. Sanığın söylemesi üzerine olay ortaya çıkmıştır. Mağdurenin bu beyanına göre hadise; 13 Temmuz günü başlayan Kurban Bayramı'ndan 4 veya 6 gün önce vuku bulmuştur. Suç tarihi 7 veya 9 Temmuzdur. Değişen bu iddia da olay tarihini belirleyen 19.7.1989 tarihli doktor raporu ile çelişkilidir.
4- 1341 doğumlu olan sanık, yeğeni olan şikayetçinin evinde misafir olarak kaldığını, mağdureye tecavüz edildiğini öğrenince durumu kendisinden sorduğunu, "babana söylerim" dediğinde mağdurenin "ben de seni söylerim" demesine rağmen duyduklarını babasına anlattığını, yüklenen suçu işlemediğini savunmuştur.
5- Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. iddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır. Bu itibarla direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 1.4.1991 günü oybirliğiyle karar verildi.