 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1991/202
K: 1991/233
T: 08.07.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Reşit olmayan mağdureyi cebir, şiddet ve tehditle kaçırmak suçundan sanık Hasan'ın TCY.nın 430/2. maddesi yollamasıyla 432. ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca dokuzyüz binlara ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (Tokat Ağır Ceza Mahkemesi)nce 12.4.1990 gün ve 312/245 sayı ile verilen hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nce, 13.12.1990 gün ve 4726-5765 sayı ile;
(Sanık hakkında TCY.nın 430/2. maddesi aracılığı ile 432. madde gereğince ceza tayin edildiğine göre her iki madde de öngörülen hapis cezalarının asgari haddi aynı olduğu nazara alınarak TCY.nın 59. maddesinin uygulanmasının zorunlu bulunduğunun gözetilmemesi) isabetsizliğinden bozulmuş,
Yerel Mahkeme ise, 26.2.1991 gün ve 4/143 sayı ile; TCY.nın 59. maddesindeki indirimin sanığın kişiliğine ve oluşa bağlı bulunduğu ve uygulanmasının mahkemenin takdirine ait olduğu, biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de sanık müdafii ve C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "Bozma" istekli 6.6.1991 gün ve 2390 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Cebir ve şiddetle evlenmek maksadı ile kaçırdığı mağdure Nadire'nin muvafakat etmemesi üzerine, onu geri götürerek ailesine teslim ettiği iddiasıyla sanık hakkında açılan davada, Yerel Mahkeme, rızaen ve evlenmek maksadıyla kaçırılan mağdurenin, ertesi gün sanık tarafından babasına teslim edildiğini kabul ederek, yukarıda açıklanan biçimde, TCY.nın 430/2. maddesi yollamasıyla 432. madde uyarınca uygulama yaparken, TCY.nın 59. maddesi ile indirim yapmamıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, açıklanan biçimde gerçekleşen olayda, TCY.nın 59. maddesinin uygulaması gerekip gerekmediği hususundadır.
TCY.nın 430. maddesinin 1. fıkrasında, "cebir, şiddet, tehdit veya hile ile şehvet hissi veya evlenmek maksadıyla reşit olmayan bir kimsenin kaçırılması veya alıkonulması düzenlenirken beş seneden on seneye kadar ağır hapis cezası" öngörülmekte,
Maddenin 2. fıkrasında ise; cebir, şiddet, tehdit veya hile olmaksızın rızası ile şehvet hissi veya evlenme maksadı ile bir kimsenin kaçırılması veya alıkonulması halinde altı aydan üç seneye kadar hapis cezası" verileceği düzenlenerek, iki fıkrada farklı cezalara yer verilmiştir.
Ancak, TCY.nın 432. maddesinde öngörüldüğü üzere, "Kaçırılan veya alıkonulan kimseye hiçbir şehevi harekette bulunulmaksızın kaçırıldığı eve veya ailesinin evine ya da ailesi tarafından alınması olanaklı olan emniyetli bir yere getirilerek serbest bırakılması halinde", 430. maddenin her iki fıkrasındaki cezalar eşit duruma gelmektedir.
Halbuki, TCY.nın 430. maddesinin 2. fıkrasında, 1. fıkraya nazaran daha az vahim olan, rıza ile kaçırıp alıkoyma suçu düzenlendiği halde, kaçırılan veya alıkonulan kimsenin iade veya serbest bırakılması sebebiyle 432. maddenin uygulanması halinde failin göreceği ceza, cebir, şiddet, tehdit veya hile ile kaçıran failin göreceği ceza ile eşit duruma gelmektedir. Bu durumun adaletli olduğu söylenemez. Bu nedenle hak, nesafet ve muadelet kurallarına dayanılarak TCY.nın 59. maddesinin uygulamaları da bu yöndedir.
Bu itibarla, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanık müdafii ve C. Savcısının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, 8.7.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.