 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/1-36
K. 1991/76
T. 11.3.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ADAM ÖLDÜRMEK
KAN GÜTME SAİKİ
ÖZET : Sanığın savunmaları, suçun işlenmesindeki özellikler, dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek suçun işlenmesine etken olan "saik" saptanmalıdır.
Sanık; kardeşini öldüren maktulü, tahliye edildikten sekiz ay sonra öldürmüştür. Bu süre sanığın; kardeşinin öldürülmesinden duyduğu acı, üzüntü ve kızgınlığın yerini kan gütme saikine bıraktığını kabule yeterli bir süre değildir.
(765 s. TCK. m. 450/10)
Adam Öldürmek suçundan sanık Mustafa'nın TCY.nın 450/10,59. maddeleri gereğince müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve feti ceza tayinine ilişkin, (Salihli Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 18.9.1990 gün, 184/81 sayılı, re'sen temyize tabi olan hükmün sanık vekili tarafından da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 21.12.1990 gün 3060/3303 sayı ile; "Sanık, kardeşini Öldüren maktülü Öldürmüş olup, kan gütme suçunun unsuru oluşmadığından hükmün bozulması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğu ile kararı onamıştır.
Yargıtay C. Başsavcılığı, 13.1.1991 gün, 9 sayı ile;
"Yakınları Öldürülen kimsenin, olay failini Öldürmesi halinde bir görevi, bir ananeyi yerine getirmek, dolayısı ile kan gütme saiki ile adam Öldürüldüğünün kabulü, yasanın korumak istediği amaca aykırıdır. Olayda sanığın, kardeşinin maktül tarafından Öldürülmüş olmasının verdiği acı ile ve yasal ağır tahrik altında taammüden maktülü Öldürdüğü anlaşılmaktadır. Sanığın, TCY. nın 450/4, 51/2, 59. maddeleri ile cezalandırılmasına karar verilmelidir" gerekçesiyle itiraz ederek, Özel Daire onama kararının kaldırılmasını ve hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Sanığın, TCY.nın 450/10, 59. maddeleri gereğince cezalandırıldığı olayda; Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, suçun kan gütme saiki ile işlenip işlenmediğine ilişkindir.
Saik; failin eyleme geçmesine etken olan nedenlerdir. Saiki, hukuka aykırı bir sonucu gerçekleştirme iradesi olan kastın öğesi olarak kabul etmek olanaksızdır. Sadece yasanın suç unsuru ve ağırlatıcı neden olarak kabul ettiği hallerde saike itibar edilmelidir.
Kan gütme saiki ile adam Öldürme, 15.7.1953 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 6123 sayılı Yasa ile Ceza Yasasının 450. maddesine 10. bent olarak eklenmiştir. Kan gütme; failin, daha Önce Öldürülen bir kimsenin intikamını almak için, ilk olayın doğurduğu elem ve infial geçtikden sonra suçlunun mensup olduğu gruptan binsini veya suçluyu Öldürmesidir.
Öğretide ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere; adam Öldürme suçunun kan gütme saiki ile işlendiğinin kabulü için aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi gerekir:
1- Kan gütme saiki ile hareket eden kişide kendisini istila eden ve evvelce bir suça bağlı olan hal dolayısıyla tam bir irade serbestliği yoktur. Kan ve husumet, intikam alma duygusu kişinin benliğini o derecede kaplamıştır ki, her şeyi göze alarak birinci suç failini ya da onun mensup olduğu gruptan, aileden başka binsini tutkusu altına girdiği ihtirasın etkisi ile Öldürmekte ve bunu adeta bir görev bilinciyle yapmaktadır (Prof. Sulhi DÖNMEZER, İçtihatlarla Kan Gütme Saiki, IUHFM. C.XLII, s. 1-4, sh. 2).
Taraflar arasında bir kan davası bulunsa bile fail kapıldığı bir tehevvür ile yada başka bir nedenle Öldürme suçunu işlemiş olursa kan gütme saikinin varlığından söz edilemez.
2- Önceki olay Ölümle sonuçlanmalı ve suç Öldürülen kişinin intikamını almak için işlenmelidir.
3- İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şart olmayıp, suçun kan gütme saiki ile işlenmesi yeterlidir.
4- İlk ölüm olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmelidir. Bu süre içerisinde fail ilk Öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak, ananelerin etkisiyle bir görevi yerine getirme bilinci ile hareket etmelidir.
Ceza Yasasında tarif edilmeyen ve Öğretide mahiyeti tartışmalı olan taammüdün varlığı için; failin, bir kimseye karşı belli bir suçu işleme saikiyle bu konuda sebatla ve şartsız olarak karar vermesi, ulaştığı ruhi sükünete rağmen kararından vazgeçmeyip bu akış içinde ısrarla icra hareketlerine başlaması ve bu hususların olaysal olarak değerlendirilerek saptanması gerekir.
Dosya içeriğine göre; Öldürülen 23.6.1988 tarihinde sanığın kardeşi olan Yusuf'u öldürmüş, Salihli Ağır Ceza Mahkemesi'nin 26.3.1989 gün, 129/157 sayılı kararı ile TCY.nın 448, 50, 59. maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu hüküm Özel Dairece onanarak kesinleşmiştir. Maktül bu olay nedeniyle tutuklanmış ve yargılama sürerken 7.3.1989 tarihinde tahliye edilmiştir.
'Sanık, karakolda ve Sulh Ceza Mahkemesinde alınan ifadelerinde tahliye olan maktülün kendisini devamlı suretle rahatsız ettiğini, araba ile önünden geçip yolunu kestiğini, kahveden kendisine ters ters baktığını, taciz ederek haber gönderdiğini, olay günü maktülün aynı biçimde davranması üzerine evden tüfeğini alarak motosiklet ile geçen ölenin gideceği yeri tahmin ederek çay kenarından o bölgeye gittiğini, bir çalının dibine saklandığını, oraya gelince ateş ederek öldürdüğünü, kardeşinin intikamını aldığını ve kendisini rahatsız eden bu şahsı öldürdüğünü beyan etmiştir.
Maktülün belinin sağ kısmında, kazağın altında, pantolonuna sokulmuş vaziyette horozu kalkık, şarjöründe 6, haznesinde 1 mermi olan tabanca, ceketinin cebinde dolu şarjör ve esrar bulunmuş, göğsüne isabet eden saçmaların sebep olduğu iç kanama sonucu ölmüştür.
Sanığın savunmaları, suçun işlenmesindeki özellikler, dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek suçun işlenmesine etken olan "saik" saptanmalıdır. Sanık, rahatsız edildiğini, öldürmekten başka çaresi kalmadığını, öldürmediği takdirde maktülün bir gün kendisini öldüreceğini ileri sürmüş, rahatsız edilmeseydi suç işlemeyeceğini söylemiştir. Savunma tanıklarının beyanları ve dosya kapsamından, tahammül sınırı zorlanan sanığın bu koşullar altında yüklenen suçu işlediği anlaşılmaktadır. Maktülün belinde horozu kalkık, haznede mermi olan tabancanın bulunması da savunmayı doğrulamak-ta, sanığın öldürülme korkusu ile yaşamakta olduğunu göstermektedir.
Maktül, tahliye edildikten sekiz ay sonra öldürülmüştür. Bu süre sanığın; kardeşinin öldürülmesinden duyduğu acı, üzüntü ve kızgınlığın yerini, kan gütme saikine bıraktığını kabule yeterli bir süre değildir. Sanığın, karakolda alınan ifadesinde "kardeşimin intikamını aldım, beni rahatsız eden şahsı Öldürdüm" demesi de, suçun münhasıran kan gütme saiki ile işlendiğinin kesin kanıtı değildir. Bu beyan diğer delillerle doğrulanmamıştır. Olaydan pişman olunmadığını belirtmek amacıyla "intikamımı aldım" denilmesi olasıdır. Sanık, kardeşinin öldürülmesi olayının gazap, şiddet ve elemini halen yaşamakta, ayrıca maktülün takibi ile rahatsız edici davranışlarda bulunması sonucu ağır tahrik altında önceden verdiği kararı yerine getirmek amacıyla arkadaşı ile birlikte motosikletle giden maktülden önce, çay yatağından gizlice giderek maktulün geleceği bahçede bir çalı dibinde saklanarak beklemiş ve 6-7 m. yaklaşan maktülün karşısına çıkarak av tüfeği ile ateş etmiş ve onu öldürmüştür. Sanığın; ilk olayın elem ve infiali geçtikten sonra kan gütme öcalma görev bilinci ile hareket ettiği ve bu ananeyi sürdürdüğünden sözedilemez. Bu nedenle itirazın kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Mustafa KAYA; "Kan gütme saikiyle adam öldürme filmi tecrim eden TCK.nun 450. maddesinin 10. bendi 1.81953 tarihinde yürürlüğe girmiştir (6123 sayılı Kanunla).
Kanun, (ölenin intikamını almak) saikini esas tutmuştur. Kan gütme saiki kanunda şiddet sebebi sayılmıştır.
Kanun (saiki) ve (kan gütme)yi tarif etmemiştir.
Türk Hukuk Lügatı sayfa 290 'da (saik) şöyle açıklanmıştır: "Faili suç işlemeğe sevkeden his ve menfaate denir. Saik, suçların subjektif unsuru olan kasttan ayrı bir mefhumdur.
Ceza Kanunu, saiki; kasdın aksine, umumi bir mefhum olarak hükme bağlanmıştır. Kaideten iyi veya fena saik ile işlenen suçlar arasında fark yoktur. Fakat kanun hususi hükümlerinin bazısında saik'a, suçları ayrıcı bir tesir tanımıştır. Ceza Doktrininde, Pozitivist mektebin tesiri ile, bütün suçlarda saik'a ehemmiyet verilmesi fikri ortaya atılmıştır. Bu cereyana göre, bir filin antisosyal bir fil sayılması onun işlenmesine sebep olan saikin kötülüğüne bağlıdır..."
Ferit DEVELIOĞLU Lügatında (S: 1097) saik; sevkeden, götüren olarak tarif edilmiştir.
Görülüyor ki Ceza Hukukunda saik; faili suç işlemeye sevkeden, götüren duygu veya menfaata denmektedir.
"Kan gütme" nedir? Türk Hukuku Lügatı S: 184 'de aynen; (Bir kimsenin hısımlarından birini öldüren bir şahıs veya o şahsın hısımlarından birini -öldürülenin kanına bedel olmak üzere- öldürmesi veya öldürtmesi adetidir).
TCK.nun 450. maddesinin 6123 sayılı Kanunla değiştirilmesi gerekçesinde; 10. bent olarak kan gütme saiki ile işlenen ölüm suçlarının cezasının da ölüm olacağı kabul edilmiştir. Memleketimizde vukuu fazlalaşan katil suçlarının bu suretle ağır müeyyideler altına alınması suretiyle önlenmesi yolundaki teklif kabul edilmiş ve bu bent hükmü Kanuna alınmış bulunmaktadır.
Dikkat edilecek olursa Kanun, adam öldürme cürmünün aleyhine işlendiği kimsenin sıhriyet bağı derecesi hakkında herhangi bir kayıtlayıcı hüküm koymuş değildir. Ancak, cürmün icrasındaki (saik) cürmün (vasfına) müessir bulunmaktadır. Bu saik münhasıran öldürülenin kanına bedel olmak üzere öldürme filmin işlenmesidir. Burada (saik) öldürülenin kanının behemahal alınması hakkındaki intikam hissidir. Kan bedeli olmak üzere intikam hissi ile işlenen adam öldürme vasıflı bir katil cürmüdür. Bunun ASIL FAILE işlenmesi ile ONUN HISIMLARINA karşı işlenmesinde -saik bakımından- hiç bir fark yoktur... Kan gütme saiki ve intikam" hissi iptidai (ilkel) devirlerden kalma sakim, kötü bir adettir. Kanun hakimiyetini esas alan medeni ülkelerde bu kötü hisse yer yoktur. Kan bedelinin alınması ve intikam hissi saiki ile öldürme fiilini işleyen lehine tahrik hükümlerinin uygulanması da Kanunun amacına ters düşer. Gerçekten kan gütmeye sebep olan önceki öldürme olayının cezayı azaltıcı sebep sayılamıyacağı, Kanunun artırıcı, şiddetlendirici saydığı, bir halin, aynı zamanda cezayı indirici bir sebep olarak kabulü açık bir çelişki olduğu cihetle mümkün değildir. Yargıtay'ın kökleşmiş uygulamaları da bu yoldadır (Örnek: Kan gütme saiki ile işlenen öldürme suçunda 57. maddenin uygulanması yasaya aykırıdır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 27.12.1978. 4119/ 4714). (Kan gütme saikiyle adam öldürme suçlarında (57.) maddenin uygulanmaması gerektiği genellikle benimsenmiş yargı görüşleri arasında yer almıştır (Yüksek Ceza Genel Kurulu'nun 4 .6 .1 973 gün, E: 332; K. 458).
Olaya gelince: Maktülü; Yusuf ve sanığı Şaban olan birinci öldürme olayının suç tarihi 23.6.7 988 'dir. 1. olaya ait dosyanın incelenmesinde: Aralarında derin bir husumet ve çeşitli davalar bulunan tarafların olay günü yolda karşılaşmaları üzerine maktül Yusuf'un hamili bulunduğu tabancayı çekerek namlusuna mermi sürdüğü, bu esnada sanık Şaban 'ın da 4-5 m. mesafeden av tüfeği ile ateş edip maktülü karın nahiyesinden vurarak öldürdüğü, olayın başında maktülün tabancasını çekip namlusuna mermi vermek suretiyle sanığı bidayeten meşru savunma durumuna sokmakla beraber yakın mesafeden hasmının vücudunun istenilen bölgesine rahatlıkla isabet ettirmesi mümkün olduğu halde müdafaada ifratla Kanun ve zaruretin tayin ettiği sınırı aştığı kabul edilmek suretiyle TCK.nun 49. maddesi delaletiyle 448, 50, 59. maddeleri gereğince hüküm kurulduğu, bu hükmün 31.1.1990 tarihinde onandığı anlaşılmaktadır.
1. öldürme olayının sanığı olan ve Yüce Genel kurul'a gelen ikinci olayın maktülü bulanan Şaban 'in öldürülmesi olayına gelince: 3 .11.1989 tarihinde maktül Şaban, Şahit Hasan ile bahçesine gitmiş ve burada ekili ıspanaklarını göstermiştir. Geri dönecekleri sırada çalılar arasından çıkan sanık Mustafa'nın av tüfeği ile üç el ateş ederek maktülü öldürdüğü anlaşılmıştır.
Sanık Mustafa, birinci olayın maktülü Yusuf'un kardeşi olur. Olaydan kısa bir süre sonra sıcağı sıcağına poliste verdiği 4 .11.1989 tarihli savunmasında (...Şaban beni devamlı surette rahatsız etti, takip etti, hangi kahvehanede otursam bana ters ters bakmadan geçmezdi... Olay günü mobiletin arkasında olmasına rağmen bana doğru ters ters bakarak... beni öldürecekmiş gibi ... sıkıntıya soktu... ben de oradan hızla evime gittim .... Tüfeğimi alıp Şaban 'in gittiğini tahmin ettiğim dereye ... bir çortun dibinden maktülün kafasına sıktım... sonra polis karakoluna gidip teslim oldum... Kardeşimin hem intikamını aldım, hem de beni rahatsız eden şahsı temizledim, öldürdüm) şeklindeki iradesi tesbit edilmiştir. Sanık bu savunmasında öldürme sebebi olarak biri (kardeşinin intikamını almak) diğeri (kendisini rahatsız etmiş olmak) şeklinde iki sebep ileri sürmüştür. 1. olayın sanığı, ikinci öldürme olayının maktülü olan Şaban'ın sanığa ters ters baktığı onu rahatsız ettiği hususunda kanaat verici ve yeterli delil mevcut değildir. Bu konuda hazırlık soruşturması sırasında hiç bir delil göstermemiş olan sanık, duruşmada savunma tanıkları ikame etmiştir. Savunma tanıkları Mehmet, İbrahim, Yalçın, Ahmet, İsmail, Aliye duruşmada tesbit edilen şahadetlerinde savunmayı teyit etmemişlerdir. Olayın tek görgü tanığı olan Hasan ise maktülün ıspanak tarlasında bulunduğu sırada sanığın çalılar arasından çıkarak üç el ateş edip öldürdüğünü (mahkeme 5.2 de); bu sırada ben "yapma abi" diyerek bağırdığımda; "seninle işim yok, sen kaç "diye tüfeğini ateşlemiş olduğunu beyan etmiş bulunmaktadır. Gerek mahalli mahkeme, gerek Yüksek 1. Ceza Dairesi ve gerekse itiraznamede sanığın maktüle atfettiği (ters ters bakmak, sıkıntıya sokmak) gibi davranışlarda bulunduğunu kabul etmemişlerdir. Bu durumda, sanığın (kardeşimin intikamını aldım) şeklindeki ikrarının saiki belirttiği, bu hususun olayın sebep ve cereyan tarzına da uygun düştüğü açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. Olaydan hemen sonra alınan ifadesinde (kardeşimin intikamını aldım) diyen, olayın intikam hissi ve kan gütme saiki ile işlendiğini açıklayan sanığın TCK.nun 450/10. madde ve bendiyle cezalandırılması gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri ve özellikle Ceza Genel Kurulu'nun 4.6.1973 T., 332/ 458 sayılı kararına göre; Kan gütme saiki ile adam öldürme filmi, adiyen öldürme suçundan ayıran özellik adiyen öldürmede söz konusu olan acı ve öfke duygusunun değil ÖÇ ALMAK şeklinde beliren ahlaka aykırı düşünce tutkusunun etken oluşundandır. Bu tür suçlar için ayrı bir bent ile daha ağır bir ceza müeyyidesi getirilmesindeki sosyal amaç ise, toplumda. kökleşmiş olan kötü bir adetin ortadan kaldırılmasından ibarettir.
Bu itibarla itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün gösterilen sebeplerden dolayı (BOZULMASINA), 18.2.1991 günlübirinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 11.3.1991 günlü 2: müzakerede üçte ikiyi aşan oyçokluğuyla karar verildi.