 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1991/133
K: 1991/161
T: 13.05.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tasarlayarak adam öldürmek, tasarlıyarak adam öldürmeye eksik kalkışma ve 6136 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçlarından sanık İbrahim'in, (Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi)nce 11.9.1990 gün, 105/110 sayı ile;
(a- Sefa'yı öldürmek suçundan TCY.nın 450/4, 51/2, 59. maddesi ile 20 yıl ağır hapis,
b- Servet'i öldürmeye eksik kalkışmak suçundan TCY.nın 450/4, 61, 51/2, 59. maddesi ile 4 yıl 2 ay ağır hapis,
c- 6136 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan, aynı Yasanın 13/1, 59. maddesi ile 10 ay hapis ve 33.333. lira ağır para cezası) ile cezalandırılmasına ilişkin hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edildiğinden ve kısmen de kendiliğinden temyize tabi bulunduğundan, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce, 4.12.1990 gün ve 2953/3065 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde görülmeyerek,
1 - Suçun tasarlamak suretiyle işlendiğinin kabulü için sanıkta işleme kastının oluşmasıyla, tasarladığı eylemi icra arasında bir sürenin geçmesi, iradenin sebatlı ve ısrarlı bulunması ve bundan dolayı da soğukkanlı hareket ettiğinin saptanmasında zorunluluk bulunduğu halde, ağır bir tahrikin etkisiyle suç işlediği kabul edilen ve öldürme kararını ne zaman verdiği de kesinlikle belirlenemeyen sanığa, işlediği suçlardan dolayı TCY.nın 448. maddesi yerine 450/4. maddesi ile uygulama yapılması,
2 - Ölen Sefa'nın gerekçeli kararda ayrıntılarıyla açıklanan eylemlerinin ağır tahrik oluşturacağının kabulünde isabetsizlik bulunmamakla beraber, katılan Servet'den gelen bir haksız hareket bulunmadığı gözönüne alınmadan, sanığa Servet'i öldürmeye kalkışmaktan verilen cezadan TCY.nın 51/2. maddesi ile indirim yapılması) isabetsizliğinden bozulmuş,
Yerel Mahkeme ise, 31.1.1991 gün ve 24/28 sayı ile; (Tasarlamak hukuki, olmaktan çok, fiili bir hal olup, sorunun çözümünü yargılamayı yapan hakimin vicdani inancına bırakmak gerektiği, öğretide benimsenmektedir. CGK. tasarlamakta tertip ve soğukkanlılık ölçüsünü esas almaktadır. Uyuşmazlık konusu olayda husumet nedeni ile sanık İNFİAL içerisindedir. Bu nedenle öldürme kararını vermiş, bu fikrinden caymayarak pusu kurmuştur. Böylece sanık RUHİ SÜKUNET ile verdiği öldürme kararından vazgeçmemiş, sebat ve ısrar göstermiştir. Plan ve tertibi yaparak pusu kurmuş ve icra etmiştir. O halde, tasarlamak suretiyle suçu işlemiştir.
Öte yandan, köy gibi dar bir yerleşim biriminde oğul, baba ve anadan soyutlanamaz. Bu hal gelenek ve göreneklerin sonucudur. Bu nedenle, haksız hareket hangisinden gelirse gelsin, değerleri de hedef alınmaktadır. Kaldı ki sanığın son celsede "gerek babası, gerekse oğlu bana etmediklerini koymadılar" şeklindeki beyanı savunma tanıkları tarafından da doğrulandığına göre, olayda mağdur-katılan Servet aleyhine işlenen suçta da ağır tahrik hükümleri uygulanmalıdır) biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükümde sanık müdafii tarafından süresinde temyiz edildiğinden ve kısmen de kendiliğinden temyize tabi olduğundan dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "onama" istekli 9.4.1991 gün ve 786 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanık ile katılan-mağdur Servet ve ölen Sefa aynı köyde oturmakta olup, olaydan bir süre önce, sanığın kızı rızasıyla ölene kaçmış, ölen tarafından ırzına geçilerek kızlığı bozulmuş ve babası evine dönmeyerek ölenle yaşamaya başlamıştır. Aradan bir süre geçtikten sonra ölen ve ailesi kıza kötü davranmaya başladıklarından, kız, babası olan sanığın evine dönmüştür. Sanık, kızının eşyalarını geri alırken ölen; sanığa hitaben "seni boynuzlu yaptım, kızını gebe bıraktım, karını da gebe bırakacağım" demek suretiyle sözlü ve fiili saldırıda bulunmuştur. Taraflar arasında bu şekilde başlayan olaylar, ölenin, sanığa ait konut dokunulmazlığını bozması ve ölen ile babası ve ailesi bireylerinin, sanık ve yakınlarını toplu olarak taşlaması ve darp etmesi biçiminde gelişmiştir.
Olay günü sanığın kızı ve eşi komşularının Akhisar Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki davasında tanık, ölen ve katılan mağdur da aynı davada ilgili olduklarından ayrı ayrı ilçe merkezine gitmişlerdir.
Aksi kanıtlanmayan savunmaya göre, yolda eşini ve kızını beklemekte olan sanık, at arabası ile ölen ve katılan mağdurun geldiklerini görünce, girdiği zeytinlikler arasından önceye dayalı olaylar nedeniyle infiale kapılarak ölen ve katılanı hedef alarak tabancası ile beş el ateş etmiş ve Sefa'yı öldürmüş, kendisini korumak amacıyla at arabasından yere atlayan katılan mağdura isabet sağlayamamıştır.
Yukarıda açıklanan oluşta bir uyuşmazlık bulunmamakta, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık iki hususta toplanmaktadır. Bunlar:
a - Sanığın açıklanan eylemleri tasarlayarak mı, kasten mi işlediği,
b - Katılan-mağdur Servet'e karşı olan eylemi nedeniyle hakkında TCY.nın 51/2. maddesinin uygulama olanağı bulunup bulunmadığı,
Hususlardır.
a - Sanığın eylemlerini tasarlayarak mı, kasten mi işlediği sorunu:
Yargıtay'ın duraksamasız uygulamalarına göre, failin bir kimseye karşı belli bir suçu işleme niyetinde sebatla, koşulsuz olarak bu hususta karar vermesi, ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeyip, kararını ısrarla ve bu akış içinde icraya başlama koşulları olaysal olarak değerlendirmek suretiyle taammüdün (tasarlamak) var olup olmadığı saptanmaktadır.
Sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına ve olaydan önceki günlere dayalı, ölen ve ailesi tarafından yapılan ve tevali etmek suretiyle ağır tahrik oluşturduğu mahkemece de kabul edilen hareketleri gözönünde tutulduğunda, sanığın önceden yüklenen suçları işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar verip, ulaştığı soğukkanlılığa rağmen bu kararında ısrar ederek, bu akış içerisinde icraya başladığına ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Aksine, sanık ölen ve ailesinden gelen haksız hareketlerin etkisiyle, bir an için tesadüfen karşısında bulunduğu katılan-mağdur Servet ve oğlu Sefa'ya önceki olayların etkisi altında kalarak aniden ve tehevvüren ateş etmek suretiyle yüklenen suçları işlemiştir. Bu nedenle eylemlerini kasten işlediğini kabul etmek gerekir.
Yerel mahkeme, icranın İNFAİLEN vukua geldiğini açıklamasına rağmen taammütten hüküm kurmakla çelişkiye düşmüştür.
b - Sanığın, katılan-mağdur Servet'e karşı işlediği suç nedeniyle hakkında ağır tahrik hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerkmediği sorunu:
Sanık ile ölen ve babası katılan-mağdur Servet'de bir yerleşim birimi olan köy yerinde oturmaktadırlar, ölen, sanığın kızını rızasıyla kaçırıp, ırzına geçerek kızlığını bozduktan sonra, bizzat kendisi ve ailesi tarafından sanığın kızına kötü davranışlarda bulundukları, böylece oluşan husumetin arkasından ölen ve ailesinin sanık ve yakınlarına karşı taşlı saldırı ile darpta bulundukları, Akhisar C. Savcılığı'nın 1547/912 sayılı dosyası ile anlaşılmıştır. Sanıkta son oturumdaki beyanında, "gerek babası, gerekse oğlu bana etmediklerini koymadılar..." demek suretiyle bu hususu vurgulamıştır.
Bu kanıtlara göre, katılan-mağdur Servet'ten sanığa karşı yönelen bir takım haksız hareketlerin varlığı sabittir. Ancak, bu haksız hareketlerin etraflıca araştırılıp yerel mahkemece değerlendirilerek, tahrikin derecesi saptanmalıdır.
Bu itibarla:
a - Sanığa yüklenen suçların kasten işlendiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğundan,
b - Katılan-mağdur Servet'ten gelen haksız hareketlerin, etraflıca araştırılarak değerlendirilip, tahrikin derecesinin saptanması gerektiğinden, direnme hükmünün bu şekilde bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak kısmen kendiliğinden de temyize tabi olan direnme hükmünün yukarıda açıklanan şekilde her iki sebepten de BOZULMASINA, 13.5.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.