Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/321
K: 1990/345
T: 17.12.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Hakaret suçundan sanıklar Kemal, Alaaddin ve Yusuf'un beraatlerine ilişkin Üsküdar 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 28.11.1989 gün ve 478/821 sayılı hüküm şahsi davacının temyizi üzerine, 4. Ceza Dairesince incelenerek 8.10.1990 gün ve 3748/4259 sayı ile;
"Sanığa yüklenen eylem, yaralama suçu ile ilgili olarak hakkında kurulan hükümlülük kararına karşı kaleme aldığı temyiz yoluna başvuru dilekçsinde kişisel davacı için "Yusuf ile ilişki kurduğunu öğrendim" demekten ibarettir.
Mahkeme bu sözlerin savunma çerçevesinde kaldığı ve suç kastı bulunmadığını belirterek sanığın beraatine karar kılmıştır.
Hakaret ve sövme suçlarında mağdurun onurunu kırma bilinç ve iradesiyle davranmaktan ibaret olan suç genel kastının cürmün oluşması için yeteceği ve dolayısıyla kullandığı sözcükleri bilerek ve özgür irade ile kaleme alan bir kimsede bu kastın bulunduğu açıktır. Esasen sanık, kullandığı sözcükleri bilincinin ve iradesinin dışında kaleme aldığını ileri sürmemiştir.
Ayrıca, sanığın savunma çerçevesinde kaldığı ve bu amaçla davrandığı yolundaki gerekçe teknik ve hukuki ağırlıklı bir kavram olan suç kastını salt psikolojik bir kavram olan amaç ve erekle karıştırdığı ve objektif nitelikteki hukuka uygunluk nedenini subjektif bir temele yerleştirdiği için de yerinde değildir.
Hakaretin savunma sınırlarını aşıp aşmadığını saptayabilmek için ise söylenen sözlerin savunmasının konuyla mantıksal bağlantısı ve savunmaya yararlı bulunması gerekir. Sanığın dosyadaki hakareti içeren dilekçesinde hakkında yasal indirici nedenlerin uygulanmasını istemeye dayanak kılmak amacıyla bu sözleri yazmak gereksinmesini duyduğuna da değinilmemiştir.
Sergilenen nedenlerle savunma sınırının aşılıp aşılmadığı belirtilen ölçüler içinde takdir edilmek gerekirken açıklanan gerekçeyle beraat hükmü kurulması" isabetsizliğinden;
Üye M. BAŞESİN'İN; "Dosya içeriğine göre konu edilen dilekçedeki sözlerin savunma sınırı içinde olduğunu kabul ederek beraat kararı veren mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı görüş ve kanısına varıldığından hükmün tebliğnamedeki istem gibi onanması düşüncesiyle sayın çoğunluk düşüncesine katılmıyorum" biçimindeki karşı oyu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı 13.11.1990 gün ve 58 sayı ile itiraz yoluna başvuran C.Başsavcılığı;
"Sanık 1981 yılında boşandığı şahsi davacı Ayten'e müessir fiil ve hakaret suçlarından dolayı Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesin'ce hakkında verilen mahkumiyet kararının temyizine ilişkin 29.12.1988 tarihli dilekçesinde; "... Davacının kendisi hakkında 4 dava açtığını, bu davaların beraatle sonuçlandığını eşini dövmesi için bir sebep bulunmadığını" belirttikten sonra aynen "davacıdan boşanıp kurtulmuştum. Sonra ağır bir hastalığa tutuldu. Ölüm derecesinde iken bana yazdığı mektuplar üzerine sırf oğlumun anne hasretini gidermek amacıyla alıp getirdim. Tedavisiyle meşgul olup iyileştirdim, Durumu düzelince bu kerre Yusuf isimli şahısla ilişki kurduğuna muttali oldum. Dosyamızda bu hususta etraflıca bilgiler mevcuttur. Davacı tüm çabalarına rağmen ailevi görevlerini yapmamış ve aile hanımlığı kendisine ters düşmüş, bu kadar insani hakaretle kendimi küçük düşürmeme rağmen ters düşmüş bu kadar insanı hakaretle kendimi küçük düşürmeme rağmen islahi nefiz eylemediğinden devamlı aleyhime düşmanca hareketlerine berdevamdır. Sanki benim mahkumiyetimle bir şey kazanacak.." diyerek dava konusu olayı açıklamıştır.
Yüksek Daire, sanığın dilekçesinde şahsi davacı için kullandığı "Yusuf ismindeki şahıs ile ilişki kurduğunu öğrendim" şeklindeki ifadesinin yasal indirici nedenlerin uygulanmasını dayanak kılmak amacıyla yazıldığı belirtilmediğinden bahisle savunma sınırlarının aşılıp aşılmadığının yeniden takdirinin icap ettiği gerekçesiyle beraat hükmünü bozmuştur.
Dilekçesindeki şahsi davacının başkası ile ilişki kurduğuna dair ifade, yazının bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde davacının geçimsiz ve huzur bozucu bir kişiliğe sahip olduğu sergilendikten sonra 3. kişiyle olan ilişkisinden sözedilmesi mahkumiyete konu suçun hangi duyguların etkisiyle işlendiğini belirtmek, suçun işlenişinde kanuni ve takdiri hafifletici sebeplerin bulunduğunu vurgulamak, açıkça ifade edilmemiş dahi olsa cezadan indirim yapılması istemine dayanak kılmak ve karşı tarafın kişiliğini yansıtmak amacına yönelik bulunduğu kabul edilmiş ve savunma kapsamında kalan bu sözde hakaret suçunun kasıt unsurunun oluşmadığı görüş ve düşüncesine varılmıştır" biçimindeki açıklamalarla özel daire bozma kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu gereği konuşulup düşünüldü :
 
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Yerel Mahkeme şahsi dava dilekçesini C.Savcısına tebliğ etmeden duruşma açıp hüküm kurmuştur.
CMUK.nun 351. maddesinde; "Şahsi dava bundan evvelki maddede gösterilen hükümlere uygun olarak açılmış ise tayin edilecek mehil içinde diyeceklerini bildirmek üzere bu beyan ve dilekçe sanığa ve işte malen sorumlu bulunup da onun hakkında dahi dava açılmış ise malen sorumluya ve ıttıla hasıl etmek üzere Cumhuriyet Tebliğ edilir" hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden anlaşılacağı üzere şahsi dava, yasaya uygun biçimde açılmışsa şahsi dava dilekçesinin ıttıla hasıl etmek üzere, C.Savcısına tebliğ edilmesi gerekmektedir.
Açılan davanın mahkumiyetle sonuçlanması halinde bu eksiklik bozma nedeni yapılamazsa da beraatle veya düşme ile sonuçlanan davalarda mutlak bozma sebebidir.
Yerel Mahkeme, yasanın bu emredici hükmüne rağmen şahsi dava dilekçesini C.Savcısına tebliğ etmeden duruşma açıp sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm kurduğuna göre C.Başsavcılığı itirazının değişik bu sebeple kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
 
SONUÇ : C. Başsavcılığı itirazının açıklanan sebeple kabulü ile Özel Daire Kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle BOZULMASINA, 17.12.1990 gününde çoğunlukla karar verildi.
 
KARŞI OY YAZISI:Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri;dava beraetle de sonuçlansa bile şahsi dava dilekçesinin C.Savcısına  tebliğine gerek yoktur.İşin esasının incelenmesi gerekir."biçimindeki açıklamalarla bu yönde  oy kullanmışlardır.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini