 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/313
K: 1990/341
T: 17.12.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Suçunu söyletmek için işkence yapmak suçundan sanık Nazım'ın TCK.nun 243 ve 59. maddeleri uyarınca her eylem için 10 ay olmak üzere toplam 30 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve 7 ay 15 gün memuriyetten mahrumiyetine ilişkin. (Midyat Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 25.12.1989 gün ve 22/218 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek, 24.10.1990 gün ve 6091/854 sayı ile;
"Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine. Ancak;
Sanığın Olağanüstü Hal Bölgesine dahil illerden olan Mardin İli, İdil İlçesi'nde genel güvenlik ve asayişle ilgili silahlı gasp suçunun sanıklarına işkence yaptığı iddiasıyla hakkında dava açılmış güvenlik görevlisi olmasına, Olağanüstü Hal Bölge Valisi gerektiğinde emrindeki güvenlik görevlilerini görevleri sırasında işledikleri suçlardan Memurin Muhakematı Kanununa tabi tutulabileceği 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. maddesinin (İ) bendinde öngörülmesi karşısında, sanık hakkında bu madde uyarınca işlem yapılıp yapılmayacağı hususunda Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nden görüş alınması ve sonucuna göre yargılamaya devam olunması gerekirken eksik inceleme ile davaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizliğinden;
Üyeler M. Aksoy ve N. Ünver'in; "285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin anılan 4. maddesinin (İ) bendindeki Olağanüstü Hal Bölge Valisi emrindeki görevlilerle ilgili yetkinin özellikle şiddet olaylarının önlenmesinde faillerin yakalanmasında görev alan kolluk kuvvetleriyle ilgilidir. Bu nedenle ilçedeki genel kolluk görevlileri bu yetkinin dışındadır. Kaldı ki sanığın sorguladığı mağdurlara atılı suç olağanüstü halin ilanını gerektiren bölücü terör kundaklama ve benzeri gibi yaygın şiddet eylemlerinden değildir. Bu koşullarda sanık hakkında yargılama yapılması Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nden görüş alınmasına bağlı değildir. Bu nedenle çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyoruz" biçimindeki karşı düşüncesiyle hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı 8.11.1990 gün ve 59 sayı ile itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı;
"14 Temmuz 1987 tarihinde yayınlanan ve 19.7.1987 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 285 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ihdas edilmiş ve atama, teşkilat görev ve yetkileri ile diğer idari konularda düzenlemeler yapılmıştır.
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin gayesinin, Anayasa'nın 121. maddesi ve Olağanüstü Hal Kanunu'nun 3. maddesinin (b) bendinde belirtilen hususlarla sınırlı olduğu kararnamenin 1. maddesinde belirtilmiştir.
285 sayılı Kararnamenin görev ve yetkileri ile ilgili 4. maddesinde ise, bölge valisinin yetkileri sayılmış ve (i) bendinde ise Bölge Valisinin emrinde bulunan güvenlik kuvvetleri hakkında BU GÖREVLERİNDEN ötürü Memurin Muhakematı kanununa göre işlem yapılacağı hükmü getirilmiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin konuyla ilgili kararında Olağanüstü Hal Bölgesi'ndeki güvenlik görevlilerinin görev sırasında işledikleri tüm suçlardan dolayı Memurin Muhakematı Kanunu'na göre işlem yapılması hususunda, Bölge Valisinden görüş alınması gerektiği nedeniyle hüküm bozulmuştur.
Burada önemli olan husus kararnamesinin (i) bendinde açıkca belirtilen "BU GÖREVLERİNDEN" dolayı Memurin Muhakematı Kanunu 'nun işlerlik kazanacağı konusudur.
Yeni, Olağanüstü Hal Bölgesi'ndeki şiddet eylemlerine yönelik suçlarla ilgili soruşturma yapan güvenlik kuvvetleri ile ilgili bir düzenleme yapılmıştır.
Normal adli takibatı gerektiren suçları soruşturan görevliler hakkında yeni bir düzenleme getirilmemiştir.
Olayın sanığı, İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı'ndan görevli Astsubay olup gasp ve hırsızlık ile suçlanan şahıslara suçlarını söyletmek için kötü muamelede bulunmaktan cezalandırılmıştır. Mağdurlara isnat edilen suçlar Olağanüstü Hal ilanını gerektiren yaygın şiddet eylemleriyle ilgili değildir. Sanık, olağan adli bir olay soruştururken suç işlemiştir. Anılan kararnamenin kapsamına giren bir durum söz konusu olmadığından Bölge Valisinden görüş alınmasına gerek yoktur. Aksine görüş Olağanüstü Hal Bölgesi'ndeki tüm güvenlik kuvvetleri mensuplarının adli konulardaki suçlardan Memurin Muhakematı Kanunu'na göre işlem yapılmasını ortaya çıkarır ki, bu da kararnamenin gayesi dışında yorum yapılmasına yol açar. Yürürlükte olan ve C. Savcısı'na adliye ile ilgili işlerdeki emirlerini bütün zabıta makam ve memurlarının yerine getirmekle yükümlü olduklarına dair CMUK.nun 154. maddesi hükmü işlemez hale gelir" biçimindeki açıklamalarla Özel Daire bozma kararının kaldırılarak işin esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
KARAR : E-24 Karayolu'nda meydana gelen hırsızlık ve gasp olayları nedeniyle müştekileri karakola alan İdil Jandarma Bölük Komutanlığı'nda görevli Astsubay sanığın, suçlarını söyletmek için onlara işkence yaptığı iddiasıyla hakkında kamu davası açılmıştır.
Özel Daire ile C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında 285 sayılı KHK.'nin 4. maddesinin (i)bendi uyarınca işlem yapılıp yapılmayacağı hususunda Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nden görüş alınmasına gerek bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Anayasının 120. maddesinde ve bu maddeye paralel düzenlemeler içeren 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 3. maddesinin (b) bendinde; "Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde Cumhurbaşkanı Başkanlığı'nda toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu'nun da görüşünü aldıktan sonra, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir" hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, olağanüstü hal, normal Anayasal düzenin dışında bir "ara" düzendir. Anayasa'nın 119. maddesindeki ayrık durum dışında ancak şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde ilan edilebilir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'ne dahil bazı illerde şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebebiyle olağanüstü hal ilan edildiğine göre, 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihdas edilen Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nin görev ve yetkilerinin olağanüstü hal ilanına neden olan bu olaylarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim bu husus, 285 sayılı Kararnamenin 1 ve 4. maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nin görev ve yetkilerini belirleyen 4. maddenin (i) bendinde; "Olağanüstü Hal Bölge Valisinin emrinde bulunan güvenlik kuvvetleri hakkında BU GÖREVLERİNDEN ötürü Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna göre işlem yapılır" hükmü yer almaktaysa da bu düzenleme doğrudan olağanüstü Hal Bölge Valiliği emrinde bulunan ve Olağanüstü Hal ilanına neden olan olayların önlenmesinde görevlendirilen güvenlik kuvvetleri hakkında olup genel kolluğu kapsamamaktadır.
Olağanüstü Hal uygulamasından daha ileri bir uygulama olan sıkıyönetim uygulamasında bile sıkıyönetim ilanına ve faaliyetlerine ilişkin suç işleyenlerin Sıkıyönetim Mahkemeleri'nden yargılandığı (1402 s. Kanun m. 15) gözönüne alınırsa, Olağanüstü Hal Bölgesi'ne dahil illerde görev yapmakla birlikte Olağanüstü Hal ilanına neden olan olayların önlenmesinde görevlendirilmeyen genel kolluğa mensup personel hakkında kararnamenin 4. maddesinin (i) bendi gereğince işlem yapılması kanun koyucunun amacını aşacağı gibi CMUK.nun 154. maddesini de işlemez hale getirir.
İncelenen olayda, İdil Jandarma Bölük Komutanlığı'nda görevli Astsubay olan sanığın genel kolluk görevine dahil hırsızlık ve gasp olaylarının soruşturulması sırasında yüklenilen suçu işlediği iddia edildiğine göre, sanık hakkında 285 sayılı KHK.nin 4. maddesinin (i) bendi uyarınca işlem yapılıp yapılmayacağı hususunda Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nden görüş alınmasına gerek yoktur.
Bu nedenle, C. Başsavcılığı itirazının kabulüne ve işin esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; Özel Daire bozma kararının haklı nedenlere dayandığını belirterek itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, işin esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine, 17.12.1990 gününde çoğunlukla karar verildi.