Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/305
K: 1990/328
T: 10.12.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Görevi kötüye kullanmak suçundan sanık Avukat Hüseyin'in beraatine ilişkin, (Adapazarı Ağır Ceza Mahkemesi)nce 29.11.1989 gün ve 155-284 sayı ile verilen hükmün C. Savcısı tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 27.3.1990 gün ve 843-1806 sayı ile;
(Oluşa, tanık anlatımları ile inceleme tutanakları içeriğine göre, Hüsnü isimli kişiye borcu olduğunu söyleyen Oya'nın hisseli taşınmazdaki payını satıp, parasını tamamen aldığı halde, henüz tapuda işlem yapılmamasından yararlanarak, diğer hissedarları ve dolayısıyla taşınmazı satın alan kişiyi zarara uğratmak maksadıyla sanık avukatın daveti üzerine icra dairesine giderek, takibin alacaklı Hüsnü adına değil, Adil adına yapıldığını bildirdiği halde aynı gün borcu kabullenerek icra takibini kesinleştirip, hisseli taşınmaz üzerine haciz konulmasını sağlattığı, sanık avukatın da bu amaçla senetle ve alacakla ilgisi bulunmayan ve bu konuda herhangi bir talimatı da olmayan müvekkili Nuri'nin kefaletle alacaklı olduğundan bahisle  tahsil edeceği parayı başkasına vermek üzere, Sakarya 1. İcra memurluğu'nun 1988/3964 sayılı dosyasıyla Oya aleyhine takipte bulunarak görevini kötüye kullandığı anlaşıldığı halde, beraatine karar verilmesi) isabetsizliğinden hükmü bozmuş,
Yerel Mahkeme ise, 21.5.1990 gün ve 130-121 sayı ile; "Avukat olan sanığın, müvekkili tarafından, icra takibine başlanmak üzere, kendisine verilen senedin, veriliş biçim ve nedenlerini araştırmak yükümlülüğü bulunmadığı ve sanığın görevi kötüye kullanmak kastıyla hareket ettiğine dair mahkumiyetine yetecek ve savunmasının aksini gösterecek nitelikte kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı" biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir. Bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Adalet Bakanının 11.7.1990 gün ve 29055 sayılı emrine dayanarak düzenlenen 13.7.1990 gün ve 962 sayılı ihbarname; "Sanığın olaya konu senetle ve alacakla ilgisi bulunmayan ve bu konuda herhangi bir talimatı olmadığı da anlaşılan müvekkili Nuri'nin kefaletle alacaklı olduğundan bahisle ve tahsil edeceği parayı başkasına vermek üzere, Sakarya 1. İcra Memurluğu'nun 1988/3964 sayılı dosyasıyla, Oya aleyhine takipte bulunmak suretiyle yüklenen suçu işlediği gözetilmeden beraat kararı verilmesinin" isabetsiz olması nedeniyle hükmün kanun yararına bozulması istenmiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Adalet Bakanının yazılı emir yoluna başvurduğu Adapazarı Ağır Ceza MAhkemesi'nin 21.5.1990 gün ve 130,121 sayılı kararın direnme kararı olması sebebiyle, inceleme yerinin Ceza Genel Kurulu olduğu anlaşılmakla, incelenen dosyaya göre,
Yazılı emir: Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararların, Yargıtay'ca denetlenmesini sağlayarak, Yargıtay'ın yasaları yorumlamak ve içtihat birliğini sağlamak görevini takviye için düzenlenmiş olağan üstü bir kanun yoludur.
Gerek hakimlerin ve gerekse mahkemelerin, Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen kararlarındaki yasaya aykırılıkları yazılı emir yoluyla ortadan kaldırmak amaçlanmaktadır. Adalet Bakanının bu olağanüstü kanun yoluna başvurulabilmesi için, yasaya aykırılık hallinin çok ciddi boyutlara varması gerekir.
CYUY.nın 307. maddesinde:
"...hukuki bir kaidenin tatbik edilememesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefet" hali olarak gösterilmiş, aynı Yasanın 308. maddesinde ise, kanuna muhalefet ayrı ayrı sayılmıştır. Bu maddeye göre; "aşağıda yazılı hallerde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayılır.
1 - Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül etmemiş olması,
2 - Hakimlik görevine iştirakten kanunen memnu olan bir hakimin hükme iştirak etmesi,
3 - Makbul şüpheden dolayı hakkında red talebi vaki olup ta bu talep kabul olunduğu halde hakimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hakimin hükme iştirak ettirilmesi,
4 - Mahkemenin kanuna muhahif olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi,
5 - Cumhuriyet Savcısı yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıyabında duruşma yapılması,
6 - Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde, aleni muhakeme kaidesinin ihlal edilmesi,
7 - Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi,
8 - Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme kararı ile müdafaa hakkının tahdit edilmiş olması",
Usul ve yasaya aykırılık halleridir.
Yasaya aykırılık halini sadece usul yasasına hasretmek olanaklı değildir.  "Yasaya aykırılık" geniş bir kavram olarak "hukukun zedelenmesi" biçiminde anlaşılmalı, Usul Yasasının 308. maddesinde açıklanan yargılama yasası kuralları yanında, maddi ceza yasalarına aykırılık hallerini de kapsamalıdır. O halde gerek Yargılama Yasası ve gerekse maddi hukuk kurallarına aykırılık hallerinde, yazılı emir yoluna başvurulabilmesi olanaklı olmakla beraber, hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı bu yola gidilemeyeceği Yargıtay'ın yerleşmiş görüşüdür. Kaldı ki öğreti de aynı görüşü benimsemektedir. (Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, S. 1160-1161; Faruk Erem, Ceza Yargılama Hukuku, S. 599; Baha kantar, Ceza Muhakemeleri Usulü 4. Bası, S. 402 ve 26 .10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
O halde yazılı emire konu olabilecek yasaya aykırılık halleri, uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ve esasa etkili usul hatalarıdır.
Uyuşmazlık konusu olayda, tüm kanıtların toplanıp takdir, tercih ve değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen ve Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen beraate ilişkin direnme hükmünde, kanıtların takdirinde yanılgıya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna başvurma olanağı yoktur. Zira ortada yasaya aykırılık hali bulunmamakta, olup, varolan kanıtların farklı değerlendirilmesinden ibaret bir uyuşmazlık hali sözkonusudur. Yazılı emir kesinleşen hükümlere karşı gidilebilen bir yasa yolu olduğundan, takdire yönelik işlemler yazılı emir konusu sayılırsa, kesin hüküm müessesesi yara alır, böyle bir duruma yol açmak Yargılama Yasasına kesin aykırıdır.
Bu nedenle yazılı emir yolu ile inceleme yapılması mümkün görülmediğinden istemin reddine karar verilmelidir.
 
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, dosyada varolan kanıtların takdirinde, yanılgıya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna gidilemiyeceğinden, yazılı emre dayanan tebliğnamedeki istemin REDDİNE 10.12.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini