 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/28
K: 1990/45
T: 05.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kan gütme saiki ile adam öldürmek ve 6136 sayılı yasaya muhalefet suçlarından sanık Hasan'ın TCK.nun 450/10, 59, 6136 sayılı yasanın 13/1; TCK.nun 59,73 ve 75. maddeleri uyarınca sonuç olarak 10 gün geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek üzere müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 15.5.1989 gün ve 1988/120 - 1989/65 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine birinci ceza dairesince incelenerek 12.10.1989 gün ve 2292/2692 sayı ile
"Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine Ancak
Beyanları hükme dayanak yapılan maktülün akrabası Necminin ifadesi ile tarafsız görgü tanığı Sezainin ifadeleri arasında çelişki bulunduğu dosya içeriğin uygun şekilde Yerel Mahkemece de kabul edilmesine göre münhasıran kan gütme saiki ile Kadiri öldürdüğü kabule elverişli inandırcı delil elde edilemeyen sanığın TCK.nun 448,59. maddesinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasında zorunluluk bulunduğu halde yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizliğinden Üye U.Kızılkılıçın "Muhterek Çoğunluk olaya sebepte bulamadğı cihetle suça kasten öldürme vasfı vermiştir. Olayın başlangıcını ögren ilk ve yegana görgü tanığı Necmi sanığın yollarına çıkarak maktüle ana avrat SK.ederek "Hem vurur hem de kaçarsınız" diye silah çektiğini belirtiğine göre sanığın öldürülen babasının kanının hadiseyi müteakip terki diyar eden maktülden bildiği kesindir. Şahit Sezai olayın başlangıcının şahidi değildir Bu sözleri duymaz. Bu nedenle bu ifadelerde bir çelişki yoktur. Kaldı ki köyde muhtar dahil herkes sanığın kangütme sairi ile bu fiili irtikap ettiğinden müttefikdirler. Mahkemenin şahit Necminin beyanını tercihle suça vasıf vermesinde bir isabetsizlk bulunmamaktadır. Biçimindeki karşı oyu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 11.12.1989 gün ve 121/179 sayı ile karşı oy gerekçesine uygun açıklamalarla önceki hükümde dirmiştir.
Bu hüküm de C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edildiğinde dosya C. Başsavcılığının onama isteyen 22.1.1990 günü eve 3983 sayılı tebliğ namesiyle birinci başkanlığa gönderilmekle Ceza genel kurulunca okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : İncelenen dosyaya göre
1970 yılında maktülün yeğeni tarafından babası öldürülen sanığın bu olayı müteakip köyü terkederek Turhal'a yerleşen ve olay günü bir akrabasının cenazesine katılmak üzere Dikmesöğüt köyüne gelen maktülü yanında akrabası Necmi olduğu halde ağaçlarına bakmak üzere yelten köyüne giderken yolda görüp " hem vurursunuz hem de kaçarsınız, avradını sinkaf ettiğim" diyerek kovaladı ulaştığında da tabancayla ateş edip öldürdüğü anlaşılmaktadır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık sanığın maktülü kan gütme saiki ile öldürüp öldürmediğine ilişkindir.
Kan gütme saiki ile adam öldürme, ölüm cezasını gerektiren bir ağırlaştırıcı neden olarak TCK.nun 450. maddesine 10. bent halinde 6123 sayılı yasa ile eklenmiştir.
Yasada tanımlanmamış olmakla birlikte Ceza Genel kurulunun duraksamasız uygulamalarına göre failde kan gütme saikinin varlığını kabul edebilmek için evvelce taraflar arasında bir adam öldürme olayının var olması ilk olayla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi bu süre içerisinde failin ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı kızgınlık ve öfkeden arınarak bir görevi yerine getirme bilinciyle hareket edip adam öldürmesi gerekir.
Taraflar arasında bir kan davası bulunsa bile, fail kapıldığı ani bir tehevvür ile ya da başka bir nedenle öldürme suçunu işlemiş olursa kan gütme saikinin varlığından sözedilemez.
Bu nedenle kan gütme saikinin varlığını kabul edebilmek için olayda başka herhangi bir akdin olup olmadığı araştırılmalı ve ancak münhasıran kan gütme saikinin etkisiyle fiilin işlediği kesin olarak saptanırsa 10. bent uygulanmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında olayımıza baktığımızda sanığın yolda karşılaştığı maktülü "Hem vurursunuz hem de kaçarsınız, avradını sinkaf ettiğim" diyerek kovaladığı ulaştığında da tabancaya ateş edip öldürdüğü saptanmışsa da münhasıran kan gütme saiki ile öldürdüğünü kabule elverişli inandırcı delil elde edilemediğinden bu oluşa uygun olarak aralarındaki bir husumetten kaynaklanan ani bir tehevvürle kasten öldürdüğünün kabulu gerekir.
Bu nedenle Özel Daire bozması yerinde olup uyulmak gerekirken oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle direnilmesinde isabet görülmemiştir. Direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 5.3.1990 gününde isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.