 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/243
K: 1990/260
T: 05.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hırsızlık, dolandırıcılık, ve sahtecilik suçlarından sanık Yılmaz'ın TCK.nun 491/3, 522, 59, 503(ilk, 59, 350/1 ve 59. maddeleri uyarınca sonuçta 1 sene 20 ay 15 gün hapis ve 3750 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 15.12.1989 gün ve 13/727 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine 6. Ceza Dairesince incelenerek 22.5.1990 gün ve 4104/4416 sayı ile;
"...Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, bilirkişi raporu karşısında tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir. Ancak:
Müşteki Ayşe aleyhine işlenen eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden unsurları bulunmayan hırsızlık suçundan hüküm kurulması;
İsabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 17.7.1990 gün ve 397/541 sayı ile;
"Sanığın, satın alacağını söylediği otomobili denemek üzere alıp kaçırması emniyeti suistimal suretiyle suçunu oluşturur" biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükümde sanık, vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya C. Başsavcılığı'nın onama isteyen 17.9.1990 gün ve 8078 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurul'unca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Gazetede okuduğu ilan üzerine, müştekiye Ayşe'nin evine gelen sanık, adı Yılmaz olduğu halde, kendisini Mustafa olarak tanıtıp müştekiyenin satmak istediği otomobiline müşteri olduğu, fiyatta anlaşamamaları üzerine bir kaç gün sonra tekrar geleceğini söyleyerek adını yazdığı kağıdı verip ayrıldığı, olay günü tekrar geldiğinde eşinin yanından geldiğini ve otomobilin motorunu göstermek istediğini söyleyip müştekiden aldığı kontak anahtarıyla otomobili çalıştırıp kaçırdığı, kaçırdığı bu otomobile sahte ruhsatname düzenleyip sahte plaka taktıktan sonra Ramazan kimliği ile diğer müşteki Firuzan'a satmaya kalkıştığı anlaşılmaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık sanığın müşteki Ayşe'ye yönelik eyleminin hırsızlık suçunu mu, yoksa dolandırıcılık suçunumu oluşturduğuna ilişkindir.
TCK'nun 503/ilk maddesinde, "Her kim bir kimseyi hulus ve saffetinden bir istifade kandıracak mahiyette sanialar veya hileler yaparak hataya düşürüp o kimsenin veya aharın zararına kendisine veya başkasına, haksız bir menfaat temin ederse...cezalandırılır" hükmü yer almaktadır.
Bu hükmünden anlaşılacağı üzere, bir kimsenin hulus ve saffetinden yararlanılmak suretiyle kandıracak nitelikteki sanialar veya hilelerle onun zararına kendisine veya başkasına haksız yarar sağlamak dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.
İncelenen olayda, sanığın gerçek adını gizleyip kendisini Mustafa olarak tanıttığı, ilk gelişinde fiyatta anlaşmayıp ciddi bir alıcı olduğuna müştekiyi inandırdığı, ikinci gelişinde eşinin yanından geldiğini ve otomobilin motorunu göstermek istediğini söyleyip müşteki üzerindeki güvenini pekiştirdiği müştekinin de sanığın bu inandırıcı davranışlarına ve sözlerine kanıp kontak anahtarını verdiği saptandığına göre, sanığın eyleminde dolandırıcılık suçunda aranan kandırmaya yönelik hile ve sania unsuru bulunmaktadır.
Unsurları itibariyle dolandırıcılık suçunu oluşturan bu eylemin emniyeti suistimal suretiyle hırsızlık olarak nitelendirilmesinde isabet görülmediğinden Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan bu nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 5.11.1990 gününde isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.