 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/206
K: 1990/233
T: 15.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Sahtecilik suçundan sanık Adnan'ın TCY.nın 342/1. maddesi uyarınca iki yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 14.11.1989 gün, 36/258 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 15.5.1990 gün 2218/4187 sayı ile;
"Sanığın, vezneye yatırmak üzere mükellef şirket yetkililerinden aldığı paraları yatırmadığı halde onlara ödenmiş gibi verdiği makbuzları günlük tahsilat bodrolarına ve sair kayıtlara geçirmediğine göre, bu makbuzların geçerli sayılıp sayılmayacağı ve eylemin hizmet nedeniyle inancı kötüye kullanmak suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde hükümlülüğüne karar verilmesi"
İsabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı, 25.6.1990 gün, 44 sayı ile;
"1 - Sanıkla, şirket arasındaki ilişki memuriyet görevinden doğmaktadır. Sanık, şirket hakkında haciz tutanağı düzenlemiş, bu nedenle kendisine para verilmiştir. Vergi borcuna karşılık alınan paranın sahiplendirilmesi, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur.
2 - Sanığın, para almak yetkisi bulunduğu kabul edildiğinden, yetkili olmadığı halde, yetkili gibi gösterip çıkar sağlaması TCY. nın 227/1. maddesine uymaktadır.
3 - Sanık, ayrı zamanlarda iki kez para almış ve değişik makbuzlar düzenlemiştir. TCY. nın 80. maddesinin uygulanması gerektiği bozma kararında belirtilmelidir."
Gerekçesiyle itiraz ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasını ve açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Vergi dairesinde memur olan sanık, görevlendirilmesi üzerine 14.10.1983 günlü, vergi borcu olan B....Makina A.Ş.'nin malları üzerine haciz koymuş ve haciz tutanağını ilgili amirine teslim etmekle görevi bitmiştir. Buna rağmen sanık daha sonraları sık sık borçlu şirkete gitmiş, borcun ödenmesini istemiştir. Şirket yetkilisi tarafından, vergi dairesine yapıtırılmak üzere kendisine verilen 6.844.864 lirayı alan sanık ertesi gün 10.1.1984 tarihli makbuzu getirmiş, aralık ayı içinde de aynı şekilde aldığı 5.475.891 lira için de 31.12.1984 tarihli makbuzu borçluya vermiştir.
Yapılan kontrolde, sanık tarafından verilen vergi makbuzlarının sahte olduğu, paranın vergi dairesine yatırılmadığı saptanmıştır. Sanığın TCY.nın 342/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme kararı, Özel Dairece "eylemin hizmet nedeniyle inancı kötüye kullanmak suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılmaması" nedeniyle bozulmuştur. Yargıtay C. Başsavcılığı'nca "sanık görevi nedeniyle para aldığından eylemin (görevi kötüye kullanma suçunu), görevli kabul edilmediği takdirde (yetkili olduğnudan bahisle çıkar sağlama suçunu) oluşturacağı ve iki kez para alındığı halde TCY.nın 80. maddesinin kararda belirtilmediği" gerekçesiyle Özel Daire bozma kararına itiraz edilmiştir.
Özel Daire ve Yargıtay C. Başsavcılığı arasında, oluş ve subutta bir ihtilaf olmayıp, uyuşmazlık suçun hukuki niteliğininin belirlenmesine ilişkindir.
1 - Özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için o belgenin doğrudan hukuki sonuç doğurucu nitelikte bulunması gerekir.
Maddi olayda, mükellef şirkete verilen makbuzların, vergi dairesinde kullanılan makbuzlardan olmadığı, sanık tarafından haricen temin edilerek doldurulduğu ve makbuz numarası verildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla düzenlenen makbuzların dip koçanlarının dairede olması olanaksızdır. Mükerrer numara verildiğinden, aynı numarayı taşıyan gerçek makbuz ilgili mükellefte, sureti ise dairede olup, sanık tarafından düzenlenen makbuzlardan çalıştığı, vergi dairesi ile bir ilişiği bulunmamaktadır. Para vezneye ödenmemiş, tahsilat bordrosuna işlenmemiştir. Dairede kullanılan makbuzlardan kesilmediği gibi, dairenin makbuzları üzerinde de tahrifat yapılmamıştır. Fiil; mevcut makbuzla, tahsilat bordolarının karşılaştırılması sonucu, soruşturma hangi aşamada olursa olsun ortaya çıkacaktır. Bu nedenle yapılan sahtecilik, hukuksal bir önem ve etkiye sahip olmadığından, hukuki sonuç doğurmayacak ve sanığın eylemi sahtecilik suçunu oluşturmayacaktır.
2 - Sanık vergi dairesinde memur olup, para alma, makbuz düzenleme görevi bulunmamaktadır. Haciz yapmak üzere görevlendirilmiş ve 14.10.1983 günü haciz yaparak, tutanağı daireye teslim etmekle vazifesi sona ermiştir. Daha sonraki tarihlerde mükellefin vergi borcuna mahsuben para almasının görevi ile ilgisi yoktur. Bu sebeple sanığın görevi kötüye kullanma suçunu işlediği kabul edilemez.
3 - Yetkili olduğundan bahisle çıkar sağlama suçunun oluşabilmesi için, failin görevine girmeyen, kendisinin yapması mümkün olmayan bir işi yapacağını söyleyerek çıkar sağlaması, yetkili olduğu hususunda mağduru kandırması gerekir. Olayda vergi borcu; sanığın para tahsiline yetkili ve görevli olduğu hususunda mağduru kandırması nedeniyle verilmemiş, vergi dairesine yatırması için emaneten verilmiştir. Paranın sanık veya bir başka kişiye verilmesi arasında fark yoktur. TCY.nun 227/1. maddesinde yer alan suçun unsurları oluşmamıştır.
4 - Sanık, vergi borcu olan ve mallarını haczederek yediemin sıfatıyla yetkilisine teslim ettiği şirkete sık sık gitmekte ve şirket sahipleri ile görüşmektedir. Buradan kaynaklanan yakınlık nedeniyle ve vergi dairesinde çalıştığı için vergi borcunu daha kolay yatıracağı düşünülerek, itimakt sonucu kendisine teslim edilen, görevi ile ilgisi olmayan ve görevli olduğu düşüncesiyle de verilmeyen paralarıda vezneye yatırmayarak mal edinen (temellük eden) sanığın eylemi, hizmet nedeniyle inancı kötüye kullanma suçunu teşkil etmektedir.
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı'nın suç vasfına yönelik itirazları reddolunmalıdır.
5 - Sanık aynı suçu, işleme kararı altında ayrı ayrı zamanlarda, vergi borçu olan şirketten iki kez para almış ve ilgili kuruma yatırmayarak, kendisine çıkar sağlamıştır. Teselsül eden eylemi nedeniyle sanık hakkında TCY.nın 80. maddesinin uygulanması gerektiğinden, bu yöne ilişen itirazın kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın sanık hakkındaki TCY.nın 80. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin itirazının oybirliğiyle kabulüne, suç vasfına yönelik itirazın 263'ü aşan oyçukluğuyla REDDİNE 15.10.1990 gününde karar verildi.