 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/1-133
K: 1990/155
T: 28.5.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
765/m.452,464,49,51
Kasten adam öldürmek suçundan sanık Erol T...'ın TCK.nun 448, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 15 sene ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, bu suça yardım etmekten sanık Eren K...'un beraetine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 27.7.1989 gün ve 20/114 sayılı hüküm katılan ve sanık Erol T... vekillerinin temyizi üzerine 1. Ceza Dairesince incelenerek 29.11.1989 gün ve 3249/3403 sayı ile;
"1 - Sanık Erol T... vekili hükmü kanuni süresi içinde temyiz etmediğinden temyiz dilekçesinin reddine,
2 - ... İncelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebepleri dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
K... Boya Fabrikasında çalışan sanık Eren K...'un aynı yerde çalışan işçi Fatma'ya yardıma kalkışmasına karşı çıkan Gürsel Ç... ile münakaşa ve kavga ettikleri, Gürsel'in yanında yer olan Metin topçu'nun mahalleden maktülün de içinde olduğu arkadaşlarına haber verdiği, böylece Tuncay K.., Gürsel Ç..., Metin T..., Tuncay K..., Hüseyin K... ve maktül Recep'in saat 20.30 da fabrika çıkışında Alibey Köyü Şenbağ parkında yoldan geçmekte olan Eren K... ile Erol T...'ı bekledikleri, Eren K...'un fabrikadaki kavga nedeniyle kendini korumak için fabrikada kumaş dikmeye mahsus sivri uçlu "BİZ" denilen aleti yanına aldığı, Şenbağ parkında kendilerini bekleyen şahısları görünce sanık Erol T...'ın sanık Eren'e sopa veya tahta yok mu diye sorması üzerine sanık Eren'in üzerine aldığı "BİZİ" sanık Erol'a verdiği maktül dahil 6 kişinin beklediği yerden geçerken maktülün elinde bıçak, sanık Tuncay Karagöz'de "Mıncıka" tabir edilen yakın döğüşte kullanılan ipin ucuna 2 sopa bağlanmış aletle kavgaya başladıkları, maktülün sanığa saldırısı sırasında sanık Erol'un elindeki cismi "BİZ" maktüle doğru salladığı ve bunun üzerine hep beraber korkarak olay yerinden kaçtıkları bir süre koşan maktülün aldığı yara sonucu düştüğü ve öldüğü; sanık Eren'in de kavgaya katıldığı; maktülün arkadaşları Tuncay K..., Metin T..., Hüseyin K..., Gürsel Ç..., Tuncay K...'ın 5.2.1989 tarihli hazırlıktaki anlatımları ve sanıkların savunmalarından anlaşılmış ve mahkeme de oluşu bu şekilde kabul etmiştir.
Sanık E...'un gece karanlıkta 6 kişi ile yaptığı kavgada rastgele elindeki bizi salladığı esnada elinde bıçakla kavga içinde bulunan maktülü yaralamasında öldürme kastı ile hareket ettiği anlaşılamamış olmakla hedefi seçme olanağı olmadan maruz kaldığı ağır tahrik altında yaralama kastı ile hakaret ettiğinin kabulü ile TCK.nun 452/1, 51/2 maddeleri ile cezalandırılması gerekirken, suç vasfının tayininde ve tahrikin derecesinin takdirinde hata edilmesi; sanık Eren'in kavgaya katılma suçu sabit olup TCK.nun 464/3, 51/2. maddeleriyle mahkumiyeti yerine beraet kararı verilmesi yasaya aykırı olup müdahilin sanık Eren hakkındaki temyizi yerinde görülerek sanık Erol hakkında re'sen kabili temyiz olan hükmün bozulmasına Üye İ. Özkaya'nın "suçta kullanılan vasıtanın bilinçli olarak seçilmiş olmasına hedef alınan bölgeye darbenin şiddetine ve tevlit ettiği hareket derecesine göre suçun kasten adam öldürme olarak nitelendirilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmediğinden eylemin müessir fiil sonucu telefisi nefis olarak kabulü yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum" biçimindeki karşı oyuyla oyçokluğu ile bozulmasına karar vermiştir.
Yerel mahkeme ise 6.3.1990 gün ve 5/30 sayı ile;
Sanık Erol maktülü kalp nahiyesine doğru salladığı biz ile yaralayıp öldürmüştür. Hedef alınan bölge darbenin şiddeti olayda kullanılan aletin niteliği ve sanığın maktülün de içinde bulunduğu kişilerle karşılaştığında kaçmaması olayda öldürme kastıyla haraket ettiğini gösterdiğinden suç vasfına, maktülün küfür edip bıçakla sanığın üstüne yürümesi ancak adi tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek nitelikte olduğundan tahrikin derecesine, sanık Eren'in cebindeki bizi ne yapacağı önceden belli olmayan Erol'a vermesi öldürme suçuna yardım kabul edilemiyeceğinden bu sanığa yönelik bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Mahkemenin kabul ve uygulaması yerindedir." biçimindeki açıklamalarla direnmiştir.
Bu hükümde sanık Erol T... vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya C. Başsavcılığının onama isteyen 4.5.1990 gün ve 1272 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Sanık Eren K...'un, aynı fabrikada çalışan işçi kadın Fatma'ya yardımına karşı çıkan, Gürsel Çatak ile tartışıp kavga ettikleri, fabrika yöneticileri ile sanık Erol T...'ın araya girerek tarafları yatışdırdıkları, bu olayda Gürsel'in yanında yer alan Metin K.. ve Hüseyin K...'ün durumu mahalle arkadaşlarına haber vererek fabrikanın önüne gelmelerini istedikleri, saat 20.30 da işten çıkan Metin, Gürsel ve Hüseyin'in maktülün de aralarında bulunduğu arkadaşları Hüseyin K... ve Tuncay K... ile buluşup evlerine gitmekte olan sanıklar Erol ve Eren'i beklemeye başladıkları, sanık Erol'un 6 kişilik bir gurubun kendilerini beklediğini görünce yanındaki Eren'e tahta veya sopa var mı diye sorduğu, Eren'in de fabrikadaki kavga ve sonraki tehditler nedeniyle korkup yanına aldığı kumaş dikmeye yarayan "BİZİ" ona verdiği, bu esnada maktülde bıçak, Tuncay Karagöz'de "Mıncıka denilen yakın döğüş aleti, diğerlerinde taş ve sopalar olduğu halde küfür edip topluca saldırdıkları, bu toplu saldırı karşısında paniğe kapılan sanık Erol'un kendisini korumak için üzerine gelen maktüle bizi sapladığı sanığın bu hareketinden korkan maktül ve arkadaşlarının olay yerinden kaçtıkları, bir müddet koşan maktülün düşüp bu yara nedeniyle öldüğü tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Saptanan bu oluşa göre; sanığın uğradığı haksız bir saldırı sırasında yüklenilen suçu işlediği açıktır.
Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamalarına göre bir olayda maddi mahiyette haksız bir saldırının bulunması, savunma ile saldırının hemzaman olması, savunmanın saldırının devamı sırasında olması, savunma ile saldırı arasında uygun oran bulunması halinde, suçun yasal savunma koşulları altında işlediğinin kabulü gerekir.
Yasal savunma koşulları saptanırken hiç bir zaman ve hiç bir ahvalde sanığa kaçma mükellefiyeti tahmil edilemez ve kaçarak kurtulması istenemez veya bu halin yani kaçma imkanının var olup olmadığı asla gözetilemez.
İncelenen olayda sanık ve arkadaşı; bıçak, mıncıka, taş ve sopalar bulunan 6 kişinin toplu saldırısına uğrayınca paniğe kapılıp salt kendisini korumak ve tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla hareket ettiğine göre yasal savunma koşulları içindedirler. Kaçma olanağı varken kaçmamış olması bu koşulları ortadan kaldırmaz. Bu nedenle yüklenilen suçu yasal savunma koşulları altında işlediği anlaşılan sanık hakkındaki direnme hükmünün açıklanan bu değişik gerekçesiyle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyelerinden S. Necip Deda; "Sanık Erol savunmasında, maktül Recep'in bıçakla üzerine yürümesiyle karşılaştıklarını ve kendisine vurduğunu ileri sürerken diğer sanık arkadaşı Eren'de bu savunmayı doğrulayarak Recep'in saldırısı üzerine Erol'un vurduğunu beyan etmektedir. Bir kısım şahitler 6 kişinin topluca saldırdığını bir kısmı da üçer kişilik gruplar halinde saldırıya geçtiklerini ifade ederken çelişkiye düşmüşlerdir. Olaya en yakın sanıklar olduğuna ve çelişkili şahadete göre olayın savunma doğrultusunda geliştiğini kabulde zaruret vardır. Bu durumda saldırının toplu olarak yapılıp bir veya iki kişi üzerinde yoğunlaştığını kabul etmek mümkün değildir. Toplu saldırı halinden bahseden şahadet savunmayı dahi aşmaktadır. Kaldı ki sanık Erol'un vurması ve çıkışı ile maktül ve arkadaşlarının daha kalabalık olduğu halde kaçmış olmaları kararlı ve yoğun toplu bir saldırının bulunmadığını göstermektedir.
Gerek maktül gerekse sanıktaki alet bakımından bir eşitlik gözlenmektedir. Olay yeri açıklıktır. Havanın ileri sürüldüğü gibi karanlık olmadığı, kimin ne yaptığını göremeyecek derecede bulunmadığı iddia, müdafaa ve şahadetten anlaşılmaktadır. Ani bir kavuşma ve toplu olarak birden fazla kişinin sanığın üzerinde etkili olduğu konusunda delil yoktur.
Şu duruma göre, gerek olayda kullanılan vasıta gerekse mevcut taarruz karşısında sanığın her türlü hareket imkanının bulunması nedeniyle zaruret hali sözkonusu edilemeyeceğinden TCK.nun 49. maddesinin unsurları mevcut değildir.
Var olan ve itibarı mümkün görülen delillere göre eylemin TCK.nun 448, 51/2. maddelerine uygun olacağı "görüşünde olduğunu belirtip hükmün bu nedenle bozulması yönünde oy kullanmış, diğer muhalif üye İ Oğuz'da bu görüşü paylaşmıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme hükmünün suçun meşru müdafaa koşullarında işlendiği yönündeki değişik gerekçe ile bozulmasına, bozma nedenine göre sanık Erol Turhan'ın tahliyesine başka bir suçundan tutuklu veya hükümlü değilse tahliyesinin temini için C. Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 28.5.1990 gününde isteme aykırı olarak bozmada oybirliği gerekçesinde oyçokluğu ile karar verildi.