Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/159
K: 1990/179
T: 18.06.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Müessir fiil suçundan sanıklar A.G. nin TCK.nun 456/2, 51/2, 59 ve 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 60.000 lira, sanık M.G.'nin 456/4, 51/2 ve 59. maddeler uyarınca 1.666 lira, kavgaya katılmak suçundan sanık O.G.'nin aynı Yasanın 464/2, 51/2, 59 ve 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 7500 lira ağır para cezalarıyla cezalandırılmalarına, verilen cezaların ertelenmesine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 18.10.1989 gün ve 105/185 sayılı hüküm katılan vekilinin temyizi üzerine 1. Ceza Dairesince incelenerek 13.2.1990 gün ve 273/268 sayı ile;
Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Yerel mahkemece suç tarihi gözönünde tutularak sanığa verilen hapis cezasının günlüğü 300 liradan paraya çevrildiği, tutuklu kaldığı günlere ilişkin mahsubun ise 3506 Sayılı Yasa ile 647 Sayılı Yasanın 4 ve 5. maddelerinde yapılan değişikli ve TCK.nun 2. maddesi gözönünde tutularak 10.000 liradan yapıldığı görülmüştür. Bu uygulama yasaya aykırıdır.
Şöyle ki;
TCK.nun 2. maddesinin uygulanmasının sözkonusu olabilmesi için elbetteki bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanu hükümleri birbirinden farklı olmalıdır." Başka bir deyişle sonraki kanun önceki kanunu yürürlükten kaldırılmış veya değiştirmiş olmalıdır. Böyle bir durumda failin lehine olan kanun ne şekilde belirlenip tatbik ve infaz olunacaktır.
23.2.1938 gün ve 23/9 sayılı içtihadı birleştirme kararında "Ceza Kanununun 2. maddesinin ihtiva ettiği fiilin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanun hükümleri cümlesindeki kanun kelimeleri bütün şumul ve vüs'ati manasıyla hüküm ifade edip yeni ve eski kanun hükümlerinin birbiriyle karşılaştırılması lazım geldiğinde ve tatbikat sahasında her iki kanunun mukayesesi yeni kanundan evvel işlenen suçlar hakkında evvela meri'yetten kaldırılmış olan kanuna nazaran tatbiki icap edecek ceza tayin ve ondan sonra o fiilin yeni kanunda gösterilen cezası da hesap olunmak suretiyle hasıl olacak neticeye göre hangisi lehte ise onun tatbiki şekliyle mümkün olduğuna denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.
Doktrinde de anılan İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkelerin doğru olduğu lehe olan kanun tesbit edilirken önceki ve sonraki kanunların lehe olan hükümlerini bir araya getirerek böylece her iki kanunun sadece lehe olan hükümlerinin uygulama yoluna gidilemeyeceği zira TCK.nun 2/2. maddesinin ne yürürlükten kaldırılan ne de yeni bir kanun olan üçüncü bir kanun yaratılmasına imkan vermediği aynı olaya her iki kanunun tümüyle uygulanarak sonucunda faile fiili karşılığı verilecek cezaların mukayesesinin yapılması elde edilecek iki cezadan hangisi hafif ise onun uygulanması gerektiği hususunda oybirliği vardır (Nevzat Toroslu Ceza Hukuk 1988 S. 35, Faruk Eren Türk Ceza Hukuku C. 1, 7. Bası Sh. 83-106-Dönmezer-Erman Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuk, 8. Bası C. 1. S. 186 Turhan Tufan Yüce Ceza Hukuku Dersleri C. 1. 1982 S. 116-131 Kayıhan İçel, Çetin Özek Ceza Hukuku pratik çalışma gereçleri 1987, S. 26-27)
Cezanın nevini değiştiren kanun İnfaz Yasasında yer alsa dahi Ceza Kanunu sayılmalıdır. Değişiklikten önceki ve sonraki Yasa hükümleri birbirine karıştırılırsa başka bir deyişle her iki Yasa kül halinde gözönünde tutulmayıp her iki Yasanın sadece sanık lehine olan hükümlerinin uygulanması yoluna gidilirse yasa koyucunun iradesine aykırı ve her iki yasaya da uymayan bir uygulama benimsenmiş olur. Çünkü Yasa koyucu 3506 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce mesela olayımızda olduğu gibi hapis cezasının günlüğü 300 liradan paraya çevrilmişse sanığın tutuklu kaldığı günlerin mahsubunun da 300 liradan yapılmasını 3506 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle ise Yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren hapis cezasının 5.000 veya 10.000 liradan paraya çevrilmesini mahsubunun ise günlüğü 10.000 liradan çevrilmesini istemiş ve yasal düzenlemeleri bu şekilde yapmıştır. Bu arada hapis cezasının günlüğü 300 liradan paraya çevrileceği ve mahsubunda 10.000 liradan yapılacağı hususunda başka bir yasada yürürlüğe girmiş değildir. Ortada iki yasa varken üç çeşit uygulama yapılması kabul edilemez ve sanıkların bazıları bir yasa değişikliği oldu diye o yasadan önce veya sonra suç işleyenlere göre daha lehe bir uygulamaya mazhar kılınamaz. Mahsubun bir denkleştirme işlemi olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu hususta TCK.nun 19. maddesine dayanılmasına dai imkan yoktur. Zira 647 sayılı Yasanın 5. maddesinde yapılan değişiklikten sonra TCK.nun 19. maddesi uygulama yeteneğini kayıp etmiştir.
Açıklanan nedenlerle sanığın tutuklu kaldığı günlere ilişkin mahsubun günlüğü 300 lira yerine 10.000 liradan yapılması isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 30.4.1990 gün ve 53/68 sayı ile,
"647 Sayılı Yasanın 4. maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması, TCK.nun 2/2. maddesi ve Ceza Genel Kurulunun uygulamaları karşısında Özel Daire bozma kararındaki görüşe iştirak edilmemiştir." biçimindeki açıklamalarla direnmiştir.
Bu hükümde C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya C. Başsavcılığının onama isteyen 24.5.1990 gün ve 1/557 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu,
Sanık M.G.'nin mahkumiyetine ilişkin 18.10.1989 gün ve 105/185 sayılı hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşmiş bulunduğundan bu sanıkla ilgili direnme hükmünün hukuki değerden yoksun olduğuna ve temyiz incelemesinin sadece sanıklar A. ve O. G.'ye yönelik olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra yapılan incelemede;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve subutta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık TCK.nun 40. maddesi uyarınca mahsup işlemi yapılırken sanığın tutuklu kaldığı sürenin günlüğü hapsin paraya çevrildiği miktar üzerinden mi yoksa 3506 sayılı Yasayla değişik 647 sayılı yasanın 5. maddesi gereğince 10.000 lira üzerinden mi hesaplanması gerektiğine ilişkindir.
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 14.6.1990 gün ve 91/115 sayılı kararında açıklandığı üzere mahsup müessesi Türk Ceza Kanunun 40. maddesinde hüküm katiyet kesbetmeden evvel vukubulan mevkufiyet ceza mahkumiyetlerinden indirilir .. Eğer cezayı nakdi tertip olunmuş ise tenzil 19. maddede gösterilen hesaba göre yapılır.." biçiminde düzenlenmiş olup zorunlu mahsup sisteminin kabul edildiği, para cezası da hükmolunsa tutukluluğun mahsup edilebileceği ve keza koşulları bulunduğunda başkaca mahkumiyetler için de mahsubun sözkonusu olabileceği görülmektedir.
Yasa koyucu para cezalarına ilişkin mahkumiyetlerde yapılacak mahsup için tek ölçü olarak TCK.nun 19. maddesini göstermiş sözkonusu maddenin 647 sayılı Kanunun 5. maddesiyle yeniden düzenlenmesi karşısında BU TEK ÖLÇÜ 647 sayılı Kanunun 5. maddesi olmuştur.
Mahsuba ilişkin bu ölçü 1973 yılına kadar korunduğu halde 1712 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sırasında 647 sayılı Kanunun 4/7 madde ve fıkrası kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını ... ödemiyenlerin iş bu cezaları mahkemece hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına karşılık tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilir..." şeklinde düzenlenerek hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarında Kanunun 5. maddesindeki ölçüden ayrılınmış ve bu hüküm 1979 yılında 2248 sayılı ve 1983 yılında 2788 sayılı Kanunlarla yapılan değişikliklerle de korunmuş; ancak; 14.12.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3506 sayılı Kanunla kaldırılarak Kanunun 5. maddesindeki Tek Ölçüye" geri dönülmüştür.
Bu nedenle, mahsupta uygulanabilir tek hüküm TCK.nun 40. maddesiyle bu maddenin atıfta bulunduğu TCK.nun 19. maddesi yerine geçen 647 sayılı Kanunun 5. maddesidir. 3506 sayılı Kanunla bu maddedeki miktarın 10.000 liraya yükseltilmiş olduğu gözetildiğinde tek ölçü olması ve sanık yararına bulunması nedeniyle uygulanması zorunlu olan bu miktar olacaktır.
3506 sayılı Yasayla yapılan değişikliklerle 647 sayılı Kanunun 5. maddesindeki miktar 10.000 liraya yükseltilirken 4/1 maddesinde gösterilen para cezaları da cürümlerde 5.000 - 10.000 liraya yükseltilirken 4/1 maddesinde gösterilen para cezaları da cürümlerde 5.000 - 10.000 lira ve kabahatlerde 3.000 - 5.000 lira olarak belirlenmiştir. 3506 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 14.12.1988 tarihinden itibaren işlenen suçlarda paraya çevirme işlemi suç türüne bakılmaksızın alt sınırlardan yapılsa bile mahsubun 10.000 lira üzerinde yapılması gereği; 647 sayılı Kanunun 4/7 madde ve fıkrasının kaldırılması sonucu mahsupla ilgili TCK.nun 40 ve 647 sayılı Kanunun değişik 5. maddelerinden başka yasal düzenleme bulunmamasının doğal sonucudur.
3506 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 14.12.1988 tarihinden önceye ait ve mahsup koşullarını içeren hükümlerin varlığı bir olgu iken 647 sayılı Kanunun 4/7. madde ve fıkrasının kaldırılması sırasında bunlar yönünden ayrık bir kuralın getirlilmemiş olması uygulama farklılığı düşünülmemesinden, mahsup müessesesinin kendisine özgü kuralları ile değerlendirilmesi gerektiğinden lehe olan hükmün infazda gözetilmesi gerektiği ilkesine uygunluk sağlamak amacından kaynaklanmaktadır.
Kaldı ki, 647 sayılı Kanunun 4/4 maddesinde 24.4.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3355 Sayılı kanunla yapılan düzenleme ile getirilen uygulama da asıl mahkumiyet bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir hükmü ve şekilde verilen para cezasına ilişkin mahkumiyetleri doğrudan para cezalarının durumuna getirmiş aynı hukuksal sonuçları kazandırmıştır. Nitekim tekerrür ve tecil hükümlerinin uygulanması bunu açıklıkla doğrulamaktadır. Bu nedenle doğrudan para cezalarının ödenmemesi halinde hapse çevrilmesinden ya da mahsup işleminde 647 sayılı Kanunun 5. maddesi uyulanırken 647 sayılı Kanunun 4/7 madde ve fıkrasının varlığı nedeniyle mevcut farklılık ve çelişki bu fıkranın kaldırılması suretiyle giderilmiştir. Sanık yararına olan bu durum da gözönünde tutulduğunda 3506 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonraya veya önceye ait olaylarda ayrım gözetilmeksizin belirlenen biçimde mahsup hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle gözaltında geçen yada tutuklu kalınan sürenin beher gün karşılığının TCK.nun 40 ve 647 sayıl Kanunun 3506 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi uyarınca 10.000 lira üzerinden hesaplanıp mahsup edilmesi gerektiğinden Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri Özel Daire bozma kararının haklı nedenlere dayandığını belirterek direnme hükmünün bozulması yönünde oy kullanmışlardır.
 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönlerinde de bir isabetsizlik görülmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, 18.6.1990 gününde istem gibi yasal çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini