 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/156
K: 1990/188
T: 25.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Sanık Muratın TCK.nun 168/2. maddesi uyarınca 10 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve feri ceza tayinine ilişkin Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce verilen 16.8.1989 gün 46/105 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen 9. Ceza Dairesi 14.12.1989 gün 2864/4814 sayı ile,
"Sanığın müsnet suçtan cezalandırılmasına yeterli ve inandırıcı deliller elde edilemediği beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi"
İsabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme 20.3.1990 günei 35/39 sayı ile
"İstihbarat sonucu yakalanan sanığın beyanı üzerine yakalanan Nihat ve Ekberin mahkumiyet kararı onanarak kesinleşmiştir.
Sanığın olayın dışında kabul etmek olanaksızdır. Sanığın ikrarı diğer sanıkların beyanları ile doğrulanmıştır. Sanık örgüte ait dürbünü teslim etmiştir. Savunmada adı geçenler hakkında derdest birçok dava mevcuttur. Bu husus da beyanlıran doğru olduğunu göstermektedir" gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya Yargıtay C. Başsavcılığının onama istemli 22.5.1990 tarihli tebliğnamesiyle birinci başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu :
Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılacağına ilişkin bir hükmün bulunmadığından sanık vekilinin duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasının karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın konusunu TCY.nın 168/2. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilen sanığın, yüklenen suçu işleyip işlemediğini oluşturmaktadır.
Olayımızda sanığın silahlı çetenin sair efradı olduğuna ilişkin yeterli ve kesin kanıt bulunmamaktadır. Şöyle ki;
1 - Sanık, yolda yürürken güvenlik görevlileri tarafından karakola götürülmüş ve alınan ifadesinde TKP/ML-Partizan-Tikko örgütü mensubu olduğunu Almanya'da bulunan örgüt üyeleri ile telefonda görüşerek bilgi verdiğini 1986 yılı Ağustos ayında İstanbul'dan gönderilen ve içinde yaklaşık 9 ay sonraki 1987 yılı 1 Mayısında dağıtılacak bildiriler olan paketi bir süre sakladıktan sonra arkadaşına verdiğini, örgüt üyelerini buluşturduğunu örgüte ait dürbünü sakladığını 1988 yılı, Ekim ayı içinde 11 örgüt üyesinin katılması ile yapılan toplantıda birtakım kararlar alınıp görev bölümü yapıldığını kendisinin ise kuryelik görevini üstlendiğini ikrar etmiş sulh Ceza mahkemesi ve duruşmada alınan ifadelerinde örgütle ilişki olmadığını karakolda alınan ikrarın baskıya dayalı olduğunu ifadede adı geçenleri akrabası olması nedeniyle tanıdığını dürbünün dedesine ait evin duvarında asılı olduğunu avda kullanıldığını ve toprağa gömülmediğini örgütsel toplantıya katılmadığını söylemiştir.
2 - Sanık 31.1.1989 günü yakalanmış ve ifadesi 15.2.1989 gününde alınmıştır. 31.1.1989-17.2.1989 tarihleri arasında gözaltına tutulmuştur.
3 - Sanığın üzerinde evinde yapılan aramada suç unsuruna rastlanmıştır.
Yerel Mahkeme delil olarak kabul edilen dürbünü kabulün aksine toprağa gömülü olarak değil 3.2.1989 tarihli yer gösterme tutanağına göre "sanığın dedesine ait evin bahçesinde kapalı vaziyette bulunmuştur. Her kesde bulunması mümkün olan dürbün sanığın atılı suçu işlediğinin kesin kanıtı olamaz.
4 - Sanığın hazırlık anlatımında soyut olarak örgüt üyesi olduğunu belirtmesi akrabası olan bazı kişileri tanıması, dışında örgütün sair efradı olduğunu kabule yeterli hiç bir belge ve bilgi de yoktur.
5 - Diğer sanıkların sonradan geri aldıkları hazırlık soruşturmasındaki beyanları atfı cürüm niteliğindedir. Bu beyanlar sonradan geri alındığı gibi hiç bir maddi delille de doğrulanmamıştır.
6 - Bir kısım sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinin kesinleşmesi de sanığın yüklenen suçu işlediğinin kanıtı sayılamaz. Çünkü o sanıkların suçları ele geçen tabanca mermi, şarjör, sırt çantası, bomba yapımında kullanılan malzemeler kitap ve dergi gibi maddi delillerle sübuta ermiştir.
Açıklanan nedenler hiç bir yan delille doğrulanmayan baskıya dayalı olduğu bilridilerek sonradan geri alınan hazırlık soruşturmasındaki ikrardan başka kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı halde, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması yasaya aykırı olduğundan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir üye, mahkemece gösterilen gerekçeye göre direnme hükmünün onanması doğrultusunda oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak BOZULMASINA BOZMA NEDENİNE GÖRE SANIK HAKKINDAKİ GIYABİ TUTUKLAMA MÜZEKKERESİNİN geri alınmasına infaza başlanmış ise başka suçtan tutuklu veya hükümlü bulunmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini için Yargıtay C. Başsavcılığına müzekkere yazılmasına 25.6.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.