 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1990/144
K: 1990/174
T: 11.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Resmi belgede sahtekarlık suçundan sanıklar Süleyman, Hasan ve Şekip'in, TCY.nın 342/2. maddesi uyarınca dörder sene hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi'nce 3.5.1988 gün 142/71 sayı ile verilen hükmün sanıklar vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 24.5.1989 gün 145204 sayı ile;
"Sair itirazları yerinde görmeyerek;
1 - Oluş bakımından;
Sanıklar savunmalarında, sahte ilama konu olan taşınmazlarla ilgili 9.12.1937 tarihli senedin Hatay'ın Türkiye'ye katılmasından önce düzenlendiğini, Türk Medeni Yasasının yürürlükte bulunmadığı bir bölgede taşınmazlara ilişkin bu senedin geçerli olduğunu belirtmişler, aslı bulunup mahkemeye verilemeyen senedin onaylı örneği noterlikte düzenlenmiş ve bu düzenleme sırasında imzayı içeren bir örneğinin de noter tarafından dairesinde kalan bir nüshaya eklendiği ileri sürülmüş ve hukuk mahkemesinde dinlenen tanıklarda zilyedliği ve savunmayı doğrulamış bulunmasına göre; sanıklar hakkında TCY.nın 347. maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığının tartışılması gerekirken, bozma kararına ve dosya içeriğine karşın, hasım eksikliği gerekçesiyle bozulan hukuk mahkemesi kararının senet yokluğuna ve verilen öneller içinde senedin aslını getirmemeyi kötü niyete dayandırmak suretiyle dosya kapsamına ve olayın akışına uygun düşmeyen gerekçe ile hüküm kurulması,
2 - Kabul bakımından;
Özel belgede sahtekarlık eyleminin zamanaşımına uğradığı gözetilmeden TCY.nın 80. maddesi ile uygulama yapılması isabetsizliğinden hükmü bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 21.11.1989 gün 102/161 sayı ile; tescil davasında kanıt olarak kullanılan harici satış senedinin sahte olduğu ve TCY.nın 347. maddesinin bu nedenle uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de, sanıklar ve katılan vekilleri tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, C. Başsavcılığı'nın bozma istekli 16.5.1990 gün 2138 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Sanıklar Süleyman ve Hasan'ın, İskenderun İlçesi Gökmeydan Köyü'nde tapunun 42 parsel sırasında 21.6.1932 gün ve 2748 yevmiye numarası altında L.S. adına kayıtlı taşınmazı bu kişiden 9.12.1937 tarihinde haricen satın aldıklarını ileri sürüp İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi'ne 17.4.1978 tarihli dilekçeleri ile tescil davası açarak, belirtilen harici satış senedinin noterden onaylı suretini kanıt olarak ibraz etmişler, davalı L.S.'nin diğer sanık Şekip'le birlikte ikamet ettiğini beyan ederek bu adrese yaptırdıkları duruşma günü ve gıyap davetiyelerini, sanık Şekip'in almasını sağlayarak, hukuk davasında taraf teşkilini tamamlamak suretiyle, dava konusu 42 parseldeki taşınmazın tesciline ilişkin, sahte mahkeme ilamı aldıkları ve tapuyu üzerlerine aldıktan sonra da üçüncü bir kişiye satışını yaptıkları, biçiminde gelişen olay hususunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın konusu bu oluşta, sanıklar tarafından tescil davasında kullanılan 9.12.1937 tarihli harici satış senedinin sahteliği kanıtlanamadığına ve tescil davasındaki zilyedliğe ilişkin yerel bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre TCY.nın 347. maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığı hususu oluşturmaktadır.
Konunun açıklığa kavuşturulması bakımından TCY.nın 347. maddesini kısaca incelemek gerekir.
TCY.nın 347. maddesinde; bir kimse geçen maddelerde beyan olunan cürümleri kendisi veya başkası için sahih bir keyfiyetin esbabı sübutiyesini tedarik maksadıyla işlemiş ise.." denilmek suretiyle resmi belgenin aslını bozmak veya asıl yerine geçecek suretini ortadan kaldırmak veya bozmak fiillerinden gayri, diğer bütün evrakta sahtekarlık suçlarını kapsayan bir hafifletici sebep öngörülmektedir.
Bu konuda 1887 tarihli İtalyan Ceza Kanunu Tasarısının gerekçesinde söyle denilmiştir; "Şüphesiz ki, cürmi bir vasıtayı kullanmak, bunun yöneldiği gaye ile hukuka uygunluk kazanamaz; ancak bu gaye haksız olmadığı ve suçlu da başkasına zarar vermek değil, bizzat kendisini bir zarardan korumak istediği cihetle sahtekarlığın isbat kabiliyeti bir hayli hafiftir ve bu itibarla verilecek cezanın hafif olması lazımdır" (Manzini, 1950 bası, 182, not 27.)
Yeni İtalyan Ceza Yasasında bu hafifletici sebep genel hükümler çerçevesinde ve 62. maddenin 1 numaralı bendinde mahsus ahlaki veya içtimai değeri haiz saiklerle fiili işlemiş olmayı tüm suçları kapsayan bir hafifletici sebep biçiminde düzenlenmiştir. Gerçek bir vakıayı kanıtlamak amacıyla sahtekarlığa başvurulması, yazarlarca sözü geçen saiklerden biri olarak kabul edilmektedir.
Bu hafifletici sebebin TCY. 347 md. uygulanabilmesi için, failin gerçek bir olayın kanıtlanmasını sağlamak amacıyla hareket etmiş olması gerekir. Bununla beraber kanıtlanmak istenilen olayın esasta doğru ve gerçekliği koşul olmayıp, failin iyiniyetle bu olayın doğruluğuna inanması yeterlidir. Zira yasa kanıtlanmak istenilen olayın gerçek olmasını değil, failin belirli saikle haklı olduğu şübjektif inancı ile hareket etmiş bulunmasını hafifletici sebep saymıştır. Diğer bir deyimle TCY.nın 347. maddesinde öngörülen hafifletici sebep objektif olmayıp sübjektiftir. Gerçekte kanıtlanacak olay sahih olmasa bile, fail bunu böyle sanarak iyi niyetle ve sözü geçen saikle hareket etmiş olduğu takdirde hafifletici sebebin varlığı kabul edilmelidir. Bu husus öğretide yaygın bir biçimde kabul gördüğü gibi uyum gösteren Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir (S. Erman Sahtekarlık Suçları İst. 1987, S. 472; CGK., 24.4.1989 gün, 6-104/163.)
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; sanıklar Süleyman ve Hasan tarafından sahte olarak düzenlendiği ileri sürülen 9.12.1937 tarihli harici satış senedinin aslının elde edilemediği ve zamanaşımına uğramış bulunması nedeniyle sahteliği konusunda bir yargıya varılamadığı, sanıkların aksi kanıtlanamayan ve tescil davasında dinlenen Yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımlarına göre de 42 parsel taşınmaza 40 seneden beri nizasız ve fasılasız zilyed olduklarının belirlenmesine göre, sanıkların kendilerine ait olduğu inancıyla ve Maliye Hazinesini davada taraf olmaktan bertaraf etmek amacıyla sahte adrese tebligat çıkartarak, sahte mahkeme ilamı aldıkları, ancak bu sahtekarlığı taşınmazın kendilerine ait olduğu sübjektif inancı ile yaptıkları anlaşılmasına göre haklarında TCY.nın 347. maddesinde düzenlenen hafifletici sebebin uygulanması gerekir.
Bu itibarla direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıklar ve katılan vekillerinin temyiz itirazları ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden direnme hükmünün BOZULMASINA 11.6.1990 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.