 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1989/9-277
K:1989/334
T:06.11.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KANUN DIŞI YAKALAMA VEYA TUTUKLAMA
- TAZMİNAT
- ŞAHSİ KUSUR
ÖZET : Beraetle sonuçlanan önceki hüküm kesinleşmiş bulunduğundan oradaki kanıtların tazminat davasında yeniden ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulması ve incelenmesi olanaksızdır. Sanık, "başkasını kurtarmak amacıyla şüpheyi kendi üzerine çekmek için bir takım kanıtlar uydurarak suçlu olduğu kanısını yaratmak, kanıtları yok etmek, kaçmak gibi" şahsi kusuru ile tutuklanmasına neden olmadığına göre, davasının reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
(466 s. KDYTK.)
466 sayılı Yasaya göre manevi tazminat isteğinde bulunan Ali'nin bu isteminin reddine ilişkin, (Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi)nce 21 .12.1988 gün 132/197 sayı ile verilen hükmü, davacının temyizi üzerine inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 11.5.1989 gün 182/2448 sayı ile;
"2.5.1977 gün, esas 1977/1, karar 1977/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı metni ile espirisi gözönünde bulunduramadan yazılı düşüncelerle davacının tazminat isteminin reddine karar verilmesi"
İsabetsizliğinden bozmuş
Yerel Mahkeme ise, 12.6.1989 gün 110/109 sayı ile;
"Beraet dosyası sübut yönünden incelenmemiştir. Teyp kasetindeki sözler kominizm propogandası niteliğinde olup, TCY.nın 142/1. maddesine muhalefet suçunun unsurlarını taşımaktadır. Beraet kararında, bantın yasak sözler taşıdığı belirtilerek kasetin zoralımına karar verilmiştir. Beraet kararı sübuta dair olmayıp suç unsurlarının oluşmaması gerekçesine dayandırılmıştır. Tüm bu sebeplerle davacı kendi kusuru ile tutuklanmasına yol açmıştır.Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 10.10.1979 kararı da, davamızla benzer olup ödence istemi kal
Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 2.10.1989 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Dosya içeriğine göre,
Davacı, nişanlısının evinde misafir olarak kalırken, evde, cezaevinden kaçanlarla bulunduğu ihbar edilmiş, yapılan aramada sol içerikli kitaplarla birlikte bir adet ses bandı bulunmuştur. Kasetteki sözlerle kominizm propogandası yapıldığından bahisle kamu davası açılmış, davacı iki gün nezarette ve 26.5.1988-14.7.1988 tarihleri arasında da tutuklu olarak kalmıştır. Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi, "sanığın yasak kaseti başkalarına dinletmesinin propaganda mahiyetini almadığı" gerekçesiyle sanığın beraetine, teyp kasetinin zoralımına, kitapların iadesine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraet kararı verilmesi halinde, davacının 466 sayılı Yasaya göre tazminat talep hakkının doğup doğmadığı ve davacının kendi kusuru ile tutuklamaya sebep olup olmadığıdır.
2.5.1987 gün, 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, yasa dairesinde tutuklandığı suçtan beraet eden sanığın Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince açtığı tazminat davasına bakan mahkeme, Yargıtay'dan geçmeden kesinleşen beraet kararını sübut yönünden inceleyemez.
Yerel Mahkeme; beraet dosyasının sübut yönünden incelenmediğini ileri sürmüş, öte yandan kasetteki sözleri kominizm propagandası niteliğinde olup TCY.nun 142/1. maddesine muhalefet suçunun unsurlarını taşıdığını kabul etmiştir. Beraet kararında bantta yasak sözler olduğu belirtilerek zoralıma karar verildiğini, beraetin sübuta ilişkin olmayıp suç unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanıldığını kabulle tazminat istemini reddetmiştir.
Kesinleşmiş beraet kararlarının eksik incelemeye dayanması veya delillere ters düşmesi halinde tazminat verilmeyeceğine dair yasada bir hüküm mevcut olmadığı gibi beraet nedenleri arasında da bir ayırım yapılmamıştır. Aksine, yasada beraetten başka, haklarında kavuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına veyahut ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilenlere de tazminat verileceği belirtilmekle böyle bir yorum kesinlikle önlenmiştir (2.5.1977 gün, 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Beraet kararının gerekçesi ne olursa olsun, tazminata hükmedilmesi gerekir. Buradaki tazminatın esası, kusursuz sorumluluğa, objektif mesuliyete dayanmaktadır.
Beraetle sonuçlanan önceki hüküm kesinleşmiş bulunduğundan oradaki kanıtların tazminat davasında yeniden ele alınıp takdire tabi tutulması, incelenmesi olanaksızdır. Sadece davacının ceza dosyasında ihmal veya kusurlu hareketleri ile tutuklanmaya neden olup olmadığı araştırılacaktır. Bahse konu kusur, tutuklanmaya neden olan hareketler olup, olayın işlenmesindeki kusurlu hareketler değildir.
Davacı, beraet ettiği dava dosyasında, hazırlık soruşturmasında alınan ifadelerinde, bulduğu kaseti nişanlısı ile dinlediğini, propoganda yapmadığını savunarak suçu inkar etmiştir. Sanığın tutuklanma nedeni "suçun niteliği ve mevcut delil" durumudur.
Sanık "başkasını kurtarmak maksadıyla şüpheyi kendi üzerine çekmek için birtakım deliller uydurarak suçlu olduğu kanaatini yaratmak, kanıtları yok etmek, kaçmak gibi" şahsi kusuru ile tutuklanmasına sebebiyet vermemiştir.
O halde, tutuklanmasında şahsi kusur veya ihmali bulunmayan davacının, davasının reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki istem gibi Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 6.11.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.