 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/99
K: 1989/159
T: 24.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kasten iki kişiyi öldürmek suçundan sanık Abdurrahman'ın TCY.nın 448, 51/2, 55/3, 59. maddeleri uyarınca iki kez, sonuçta 8 sene 10 ay 20 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (Siirt Ağır Ceza Mahkemesi)nden 10.6.1988 gün ve 131/90 sayı ile verilen hükmün C. Savcısı ve katılan tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen 1. Ceza Dairesi, 19.10.1988 gün ve 3558/3619 sayı ile:
Sair itirazları yerinde görmeyerek, (sanık Abdurrahman'ın ölen Meryem ile 1,5 sene önce dini nikahla gayri resmi olarak evlendiği, olay günü su almak bahanesiyle evden çıkan Meryem'in diğer ölen Abdülbaki ile işaretleştiğini görerek şüphelendiği ve izlediği, ölen Abdülbaki'nin ahırında cinsel ilişkilerini görünce eve dönerek tüfeğini alıp ahırdan çıkmış olan Abdülbaki'ye ateşe başladığı 300 metre kovalayarak onu vurup öldürdüğü,. ahırdan ayrılarak çemşeye gitmiş olan gayriresmi eşi Meryem'in arkasından giderek onu da aynı şekilde öldürdüğü anlaşılmış, mahkemece de olay bu şekilde kabul edilmiştir.
a- Yukarda açıklanan bu oluş içinde sanığın gayriresmi eşi Meryem ile Abdülbaki'nin cinsel ilişkisini görerek bu sebeple her ikisini de öldürmesinde aynı kasıt altında birden ziyade kişiyi öldürdüğü kabul ile sanığın TCY. nın 450/5. maddesi uyarınca cezlandırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilerek suç vasfında hata edilmesi,
b- Ölen Meryem'in sanığın resmi eşi ve çocuklarının da annesi olmaması, karşısında, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre tahrikin hafif derecede oluştuğunun kabulü ile TCY. nın 51/1. maddesinin uygulanması gerektiğinden takdirde hata edilerek 51/2. madde ile uygulama yapılması isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel mahkeme ise, 24.1.1989 gün ve 147/2 sayı ile: (Sanığın mekan ve zaman birliği içerisinde ölenleri öldürmediği gerekçesiyle (1) numaralı, sanığın bulunduğu çevre, örf ve adet gereği imam nikahlı da olsa cinsel ilişki halinde yakaladığı karısı ve ortağını ağır tahrik altında kalarak öldürdüğü gerekçesiyle de 2 numaralı bozmaya karşı önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, C. Savcısı ve katılan vekili tarafından süresinde verilen dilekçeler ile Temyiz edilmesi üzerine, dosya C. Başsavcılığı'nın "Daire kararı doğrultusunda bozma" isteyen 27.3.1989 gün ve 993 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel kurulu'nda okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Sanığın ölenlerden Meryem ile olaydan 1,5 sene önce imam nikahı ile evlendikleri, diğer ölen Abdülbaki'nin de sanığın yakın komşusu olduğu, olay günü Abdülbaki'nin işareti üzerine Meryem'in su getirme bahanesiyle dışarı çıktığı ve Abdülbaki'nin ahırına girdiği, durumu gören sanığın bu davranışa anlam veremeyerek merakla ahıra gittiğinde, ölenleri cinsel ilişki halinde gördüğü, o an her ikisini de öldürmeye karar verip tüfeğini evden alıp döndüğünde Meryem'in su kovasını olarak köy çemşesine gittiğini, Abdülbaki'nin de ahırın önünde pantolonunu giydiğini gördüğü, tüfeğini Abdülbakiye doğrultarak ateşe başladığı, yaralanan Abdülbaki'nin kaçması üzerine 300 metre kovalayarak yetişip onu öldürdüğü, hemen ardından 500 metre uzaklıktaki köy çemsesine giderek gayri resmi karısı Meryem'i de öldürdüğü, her iki öldürmenin 3-5 dakika içinde tamamlandığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan; Özel Daire ve yerel mahkeme tarafında da kabul edilen bu oluşa göre sanığın eylemi, TCY.nın 450/5. maddesine uyan "Birden çok kimsenin öldürülmesi" suçunu mu yoksa ayrı kasıt altında iki kişinin öldürülmesini ve dolayısıyla iki kez TCY. nın 448. maddesinin uygulanmasını mı gerektirecektir? Sorun, bunun belirlenmesidir.
Sanık, aksi kanıtlanamayan savunmasında açıkça söylediği gibi gayri resmi eşi Meryem ile Abdülbaki'yi cinsel ilişki halinde görünce, bundan duyduğu infial sebebiyle her ikisini de öldürmeye karar vermiş ve öldürmüştür.
TCY. 450/5. maddesinin uygulanabilmesi için, aynı sebep ve kasıt altında birden çok kişinin öldürülmesi gerekir. Yerel mahkeme zaman ve mekan faklılığına dayanarak TCY? nın 450/5. maddesinin uygulanamayacağını ileri sürmekte ise de, zaman ve mekan birliği 450/5. maddede öngörülen ve özel bir içtima hükmünü içeren düzenlemenin unsuru olmayıp, birden çok kişinin aynı sebep ve kasıt altında öldürdüğünün tespiti için bir ispat aracı olarak kabul edilebilir. Kaldı ki olayımızda zaman ve mekan farklılığından da söz etmek olanaklı değildir. Zira her ikisini de öldürmeye karar veren sanık evinden tüfeğini almaya gittiği sırada, Meryem cinsel ilişkisinin sona ermesi nedeniyle ahırı terkettiğinden, sanık önce ahırın önünde rastladığı Abdülbaki'yi, onu öldürdükten hemen sonra da gittiği köy çeşmesinde Meryem'i öldürmüştür. Aradaki 300-500 metre uzaklık ile bu uzaklıktan kaynaklanan 3-5 dakikalık zaman farklılığını biçimsel olarak görüp zaman ve mekan farklılığı bulunduğu biçimde kabul etmek mümkün değildir. Kald ki zaman ve mekan farklılığı bariz şekilde varolsa bile; sebep ve kast birliğinin bulunduğu ahvalde gene TCK.nun 450/5 maddesi uygulanacaktır. Sanık yani sebep ve kasıt altında iki kişiyi öldürmüş bulunduğundan TCY. nın 450/5. maddesi hakkında uygulanmalıdır. Yerel mahkemenin 1 numaralı bozmaya ilişkin direnme kararı bu nedenle isabetli değildir.
2 numaralı bozmaya gelince: Buradaki uyuşmazlığın konusu tahrikin derecesine ilişkindir.
Tahrikin derecesini tayinde ölçü, tahriki oluşturan hareketin sanıkta husule getirdiği "gazap veya şedit bir elemin tesiri'nin" önemli boyutlara varıp varmamasıdır.
Toplumumuzda düzenle sürdürülen gayri resmi evliliklere de resmi evlilikler kadar değer verildiği bilinen bir gerçektir. Gayri resmi de olsa sanığın "eşi" bildiği ve birlikte yaşadığı kadının bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmesinden duyacağı sadakat sözüne ihanetin verdiği elem ve gazabın önemli boyutlara ulaştığını kabulde zorunluluk vardır. Bu kabul gayri resmi evliliği resmi evlilikle eş tutmak anlamına gelemez. Eğer ortada resmi evlilik olsaydı eşini cinsel ilişki halinde görüp, öldürme olayını işlemiş bulunsaydı daha özel bir tahrik halini kapsayan TCY. nın 462. maddesi ile indirim yapmak gerekecekti. Gayri resmi eşten çocuğu olmaması gibi bir ayrım yapmaya hukuken imkan yoktur. Kaldı ki olayımızın ayrı özellikleri de vardır. Şöyle ki: Sanığın gayriresmi eşi Meryem aynı zamanda amcasının kızıdır ve ölü muayene ve otopsi tutanağına göre 3 aylık hamiledir. Açıklanan bu duruma göre sanık ağır tahrik altında suçu işlemiştir. Yerel mahkemenin tahrike ilişkin direnmesi yerindedir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere C. Savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden 1 numaralı ilişkin yerel mahkeme direnme kararının BOZULMASINA, 24.4.1989 gününde ve oybirliğiyle karar verildi.