 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1989/7-213
K:1989/280
T:09.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KARŞILIKSIZ ÇEK
- 3167 SAYILI KANUNA AYKIRI DAVRANIŞ
ÖZET : Karşılıksız çekte; suç, çekin bankaya ibrazı ve karşılığının bulunmadığının anlaşılmasıyla oluşmasına göre, ibrazdan önce tüm yasal koşulları içeren suça konu çekin karşılığının bulunmaması ile 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde yazılı suç oluşmuştur.
(3167 s. Çek K. m. 16)
3167 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmaktan sanık Ahmet'in beraatine ilişkin, (Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 30.12.1987 gün ve 422/557 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 7.10.1988 gün ve 2390/9498 sayı ile;
(TTK.nun 714. maddesi çekin ödeme yerinde rayici olmayan bir para ile ödenmesi şart koşulmuş ise bedeli çekin ibraz günündeki kıymete göre o memleket parası ile ödenebilir hükmünü taşımaktadır. Şu suretle yabancı bir memleket parası ile çek düzenlemek imkanı dahilinde olduğu gibi, Türk Parasının Kıymetini Korunma Hakkında 30 sayılı Kararın 4/B maddesi, Türkiye'deki kişilerin, beraberinde döviz bulundurmaları serbesttir. Bu kişiler dilerlerse, söz konusu dövizleri bankalarda açacakları döviz hesaplarında tutabilirler ve bu hesaplardaki dövizleri efektif olarak kullanmak dahil, serbest olarak tasarruf edebilirler, aynı Kararın 22. maddesi de Merkez Bankası ve Bankalar, Türkiye'de ve yurt dışında yerleşik kişiler adına döviz tevdiat hesapları veya dövize dönüştürülebilir Türk lirası mevduat hesapları açabilirler. Bu hesaplar üzerinde, sahipleri serbestçe tasarrufta bulunabilirler hükmünü taşımaktadır.
Bu hükümler döviz tevdiat hesabı açan kişinin, bu hesaptaki parayı tam bir serbest içinde kullanmasına, hesaptan döviz çekmesine, Türkiye'de bir kişiye döviz olarak ödemede bulunmaya imkan sağlamaktadır.
Şu hale göre, döviz tevdiat hesaplarının, banka ile anlaşarak çekle çalışır hesap durumuna getirilmesine, hesap sahibinin döviz üzerinden çek keşidesine yasalar imkan verdiği ve dava konusu çekin de kanuni unsurları havi olarak düzenlendiği dikkate alınarak sanığın eylemine uyan 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi ile mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraet kararı verilmesi...) isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel Mahkeme ise, 9.5.1989 gün ve 1988/626 esas, 1989/173 karar sayı ile;
(Yüksek Yargıtay'ın, yabancı memleket parası ile çek düzenlenmesinin mümkün olduğu, döviz tevdiat hesaplarının çekle, çalışır hale getirilebileceği yolundaki görüşleri yerindedir. Bu nedenle çekte ödenecek meblağın "Mark" olarak gösterilmesinin onun geçersiz kılacağı yolundaki eski gerekçemizde ısrar edilmemiştir.
Ancak; beraet kararı ile ayrı gerekçeye dayandığından, diğer gerekçe ve görüşte ısrar edilmiştir.
Sanığın borcuna karşılık olarak 9.9.1987 günlü 2500 DM. miktarındaki çeki tanzim ederek şikayetçiye verdiği ve çekin karşılığının bankada bulunmadığı, böylece sanığın 3167 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçunu işlediği iddiasıyla ve anılan Yasanın 16/1. maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmıştır.
Sanık savunmalarında; davaya konu olan çeki, ortak iş yaptığı Kadir'e teminat olarak ve tanzim yeri ve tarihini yazmadan verdiğini, sonradan 2500 DM. ödemesine rağmen çekin kendisine iade edilmediğini ve tanzim yeri ve tarihinin yazılarak katılana ciro edildiğini, borcu olmadığı için çekin karşılığını bulundurmadığını bildirmiştir.
Çekin lehtarı Kadir ifadelerinde; çekin sanık tarafından tarih yazılmadan kendisine verildiğini, çeki bir sene kadar kendisinde tuttukları sonra müdahil Yılmaz'a ciro ettiğini bildirmiş ve teminat olarak verildiğini kabul etmemiş ve ilk ifadesinde çekteki tarihin katılan tarafından atıldığını söylediği halde, duruşmada kendisi tarafından atıldığını söylemiş ve böylece çekteki tarihin ve hatta tanzim tarihinin sonradan yazıldığı anlaşılmıştır.
Öte yandan çekin teminat olarak verildiğine dair savunmanın aksi sabit olmamıştır. Kadir'in bu çeki uzun süre elinde tutması ve bankaya ibraz etmemesi de savunmayı doğrulamıştır. Keza çek hesabı Türk Parasına göre açıldığı halde, çekle ödenecek.meblağın "Mark" olarak gösterilmesi de yine savunmayı doğrulamaktadır. Bu suretle teminatın enflasyon karşısında geçerliliğini yitirmesinin önlenmesi düşünülmüştür. Teminat olarak ve tarih yazılmadan verilen çekin tarihinin sonradan çeki elinde bulunduran tarafından atılmış olması, ona geçerli bir çek hüviyetini kazandıramaz. Dolayısıyla böyle bir çekin bankada karşılığının çıkmaması suç oluşturmaz. Diğer taraftan karşılıksız çek keşide etme suçu manevi unsuru yönünden de oluşmamıştır.
Sanığın teminat olarak ve tarihini yazmadan verdiği ve karşılığını ödediğini iddia ettiği geçersiz bir çekin karşılığını hazır bulundurma yükümlülüğü bulunmadığı için suç kastının varlığından da bahsedilemez.Çeki ciro eden Kadir ile sanık arasında hukuki bir anlaşmazlık vardır, bu anlaşmazlık, sanığın suç kastının kabulüne engeldir.
Sanık Kadir'i kandırıp kendisinden bir şey elde etmiş değildir.
Diğer taraftan katılan ile yüz yüze gelmemiş, ondan bir menfaatta sağlamamıştır. Müdahil Türk Ticaret Kanununa göre geçersiz bulunan bir çeki borcuna karşı alırken basiretli hareket etmemiş ve bir ifadeye görede çekteki tarihi bizzat kendisi atmıştır. O halde olayda dolandırıcılık suçunun kasıt, kandırma ve menfaat sağlama unsurları bulunmamaktadır..) biçimindeki gerekçesiyle beraatte direnmeye karar verilmiştir.
Bu hükmünde katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya C. Başsavcılığı'nın, "çek nama yazılı olup şikayetçi Yılmaz için ciro edildiğine dair, çekte bir meşruhat bulunmadığından Yılmaz'ın şikayet hakkı olmadığı düşüncesiyle davanın düşmesi yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekir.." istemini kapsayan 21.6.1989 gün ve 5632 sayılı tebliğnamesiyle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Suça konu çek sanık Ahmet tarafından Kadir emrine "kaydiyle keşide edilmiştir.Bu nedenle çek emre yazılı bir çek olup, TTK.nun 700. maddesine göre ciro ve teslim yoluyla devredebilecek bir çek niteliğindedir.
Çek lehtarı olan Kadir bu çeki lehine ciro yapılan kimseye göstermeden "beyaz ciro ile" çekin arkasını imzalayarak Yılmaz'a devretmiştir. Çek beyaz ciro ile hamili yazılı çek haline dönüşmüş olup, devir ve teslim ile de hak, müşteki Yılmaz'a intikal etmiştir, o da arkasını imzalayarak tahsil cirosu ile bankaya vermiştir,
TTK.nun 702.maddesi "cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse son ciro, beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde selahiyetli hamil sayılır" hükmünü taşımasına göre, çeki beyaz ciro lehtarı kadar Kadir'den devralan ve çeki imzalayarak bankaya tahsile koyan Yılmaz çek hamili olup şikayet hakkı olduğundan, C. Başsavcılığı tebliğnamesindeki görüşe katılmamıştır.
Direnme kararına gelince;
Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık; suça konu çekin Türk Ticaret ve 3167 sayılı Yasalara göre, çek niteliğinde bulunup bulunmadığı ve böyle bir çeki keşide eden sanık yönünden 3167 sayılı Yasanın 16.maddesinde yazılı suçun oluşup oluşmadığı hususudur.
Sanık savunmasında; çekin 2500 Mark olarak doldurulup Kadir'e teminat olarak verildiğini, verildiği anda keşide tarihinin ve keşide yerinin yazılmadığını, sonradan keşide tarihi ve yeri yazılarak Kadir tarafından müştekiye verildiğini, Kadir'e 2500 Mark olan borcunu ödediği halde çeki ciro ile başkasına devretmiş olduğunu, bu yüzden menfi tespit davası açtığını beyan etmiştir.
Direnme kararında ise; çekteki keşide tarihinin düzenleme sırasında bulunmadığını sonradan lehdar Kadir tarafından yazılarak müştekiye ciro edildiğini, tarihin sonradan yazılması ona çek vasfını kazandıramayacağını, dolayısıyle 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde yazılı suçun unsurları yönünden oluşmayacağını ileri sürerek beraet kararı vermiştir.
Bu gerekçede bir isabet bulunmamaktadır.
Şöyleki;
Poliçe ile ilgili hükümlerin çeklere de uygulanacağına ilişkin TTK.nun 730. maddesi yollamasıyla TTK.nun 592. maddesi "tedavüle çıkarılan tamamen doldurulmamış bulunan" bir poliçe aradaki anlaşmalara aykırı bir biçimde doldurulursa bu anlaşmalara riayet edilmemiş olması keyfiyeti hamile karşı ileri sürülemez, "meğerki hamil poliçeyi kötü niyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun" hükmünü taşımaktadır.
Bu kurala göre imzası ve miktarı inkar edilmeyen, emre muharrer senedin tanzim tarihinin sonradan yazılmış olması, TTK.nun 592. maddesine göre, senedin çek olma vasfına ve sıhhatına halel getirmeyecektir. Böyle bir senette " borçlunun arzusuna uygun şekilde doldurulduğu" karinesi esas olduğundan, bunun aksini ispat yükümlülüğü, senedi imzalayan borçluya veya keşideciye ait olacaktır.
Sanığın, suça konu çekin miktarında, anlaşmalara aykırı doldurulduğuna ve sahte olduğuna dair bir iddiası söz konusu olmadığı gibi, lehdar Kadir'de; sanığın kendisinden borç aldığı 2500 Mark karşılığında çeki verdiğini ve çekin üzerine tarih almayarak istediği zaman kullanabileceğini belirterek teslim ettiğini ifade etmesine göre, çekin anlaşmaya uygun bir biçimde keşide tarihi yazılarak ciro yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır.
Karşılıksız çekte; suç çekin bankaya ibrazı ve karşılığının bulunmadığının anlaşılmasıyla oluşmasına göre, ibrazdan önce tüm yasal koşulları haiz bulunan suça konu çekin karşılığının muhatap bankada bulunmaması ile 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde yazılı suç oluşmuştur.
Yargıtay'ın yerleşik görüşü de bu yoldadır.
Sanığın eylemi, 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde yer alan "karşılıksız çek keşide etmek" suçunu teşkil ettiğine göre, ayrıca eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmadığını araştırmaya gerek yoktur.
Sanığın, Hukuk Mahkemesinde menfi tespit davası açması bekletici bir neden olarak kabul edilemez. Zira, karşılıksız çek keşide etmek suçunu cezalandıran 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin gerekçesinde; (karşılıksız çekler hakkında ilgili kanunlarda özel ceza hükümleri bulunmakta, karşılıksız çek keşide edenler, Türk Ceza Kanununun dolandırıcılık suçunu müeyyide altına alan 503. maddesine göre cezalandırılmaktadır. Ancak dolandırıcılık suçunun unsurlarının karşılıksız çıkan her çek yönünden tespiti mümkün olmadığından; bu şekilde çek keşide edenlerin bir kısmının cezasız kalması gibi durumlar ortaya çıkmakta ve bu durum çeke olan güveni sarsmaktadır.
Bu sebeple 17. madde de, karşılıksız çek keşide eden kişilerle çekleri bilerek ciro edenler yönünden müstakil bir müeyyide getirilmiş muhatap bankaya süresi içinde ibraz edilmediğinde, karşılığı ödenemeyen her türlü çek keşidecisinin cezalandırılacağı....) belirtilmiştir.
Bu durumda yasa çek yönünden objektif sorumluluk esasını benimsemiş soyut karşılıksız çek keşidesi, bu eylemin iradi olması koşulu ile suç teşkil edeceği öngörülmüştür.
Karşılıksız çek keşidesi iradi bir harekete dayanmıyorsa, örneğin; çalınma, kaybolma, sahibinin elinden hile ile alınma gibi hallerde keşidecinin cezalandırılması söz konusu olmayacaktır.
Yasa, objektif sorumluluk esasını getirirken kovuşturma yapılmasının, hamilin şikayetine bağlı olması, keşidecinin düzeltme hakkını kullanması, bu hakkı kalmasa bile yasada öngörülen süre içerisinde hamilin zararlarının karşılanması hallerinde, keşideci hakkında kovuşturma yapılamayacağı ve cezalandırılamayacağı hükmünü koymak suretiyle objektif sorumluluğu hafifletici ve iyiniyetli keşideciyi koruyan prensipleri de getirmiştir.
Bunun dışında keşidecinin çekte yazılı miktarda borcu olmadığına veya çekin teminat çeki olduğuna dair iddialarının bu yolda açılan hukuk davalarının suçun oluşmasına engel teşkil etmeyeceği sonucuna varılmıştır. Dosyamızda sanık çekle ilgili olarak hakkında C.Savcılığına yapılan şikayetten sonra, borcu olmadığına dair menfi tespit davası açtığı anlaşılmaktadır.
Ceza davasının bu davanın sonucunun beklenmesine karar verilmesi halinde, karşılıksız çek keşide eden her şahıs hakkında, şikayet vaki olduğunu öğrenince hukuk mahkemesine müracaatla bu şekilde davalar açarak ceza davasının uzamasına sebep olacağı gibi, 3167 sayılı Yasanın konuluş amacına ters düşen sonuçların ortaya çıkmasına sebep olunacaktır.
Açıklanan şu hale ve suça konu olan çek, Türk Ticaret ve 3167 sayılı Yasalarına göre, "çek" niteliğinde bulunduğundan ve ibrazında karşılığının muhatap bankada olmadığı anlaşıldığından, sanığın üzerine atılan suç oluşmuştur.
Bu itibarla katılan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki bozma isteminden değişik gerekçe ile direnme hükmünün BOZULMASINA, 9.10.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.