 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/73
K: 1989/129
T: 03.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Zorla ırza geçmeye eksik kalkışmak suçundan sanık Mustafa'nın TCY.nın 416/1, 61, 55/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 20 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY.nın 95. maddesi gereğince tecilli cezasının aynen infazına müdahil lehine manevi tazminata ve vekalet ücreti ile nisbi harç tayinine erteleme ve cezanın paraya çevrilmesine yer olmadığına ilişkin, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 29.3.1988 gün 143/35 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi 13.10.1988 gün 3589/6179 sayı ile;
"Sair itirazların reddine, ancak :
Deneme süresi içinde işlenen ve tecilin düşmesini gerektiren sonraki suçtan hüküm kuran mahkemenin tecili de düşürmesine dair kanunda bir hüküm bulunmamasına gerek tecilden düşerek yeniden gündeme gelen ve gerekse bu kez işlenen her iki hükmün de infaz için mutlaka kesinleşmelerinin şart olmasına göre tecilli cezanında TCK.nun 95. maddesi gereğince infazına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel Mahkeme ise, 27.12.1988 gün ve 152/184 sayı ile;
Bugüne kadar ki uygulamada deneme süresi içinde işlenen 2. suçla ilgili olarak karar verilirken ertelenmiş cezanın infazına da karar verilmekte idi, doktirinde bu hususta açıklama yapılmamıştır. (Prof. S.Dönmezer ve Prof.S. Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuk Kitaplarının 3. Cilt 75. Sayfasında;) "ertelenmiş cezanın infaz edileceğinin kararda belirtilmesi mümkündür ve tereddütü ortadan kaldırır herhalde CYUY.nın 402. maddesi uyarınca tavzih kararı da alınabilir" denmektedir. 2. kararın kesinleşmesi şart olduğuna göre bu kararla birlikte infaza verilmesi sakınca doğurmamaktadır" gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık vekili tarafından süresinde temyizi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli 6.3.1989 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılacağına ilişkin bir kural bulunmadığından sanık vekilinin duruşmalı inceleme isteğinin reddiyle, dosya üzerinde yapılan incelemede gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Dosya içeriğine göre :
Sanığın 29.3.1983 tarihinde işlediği suçtan dolayı Daday Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2.6.1983 gün 13/20 sayılı kararıyla TCY.nın 415, 54/3; 647 sayılı yasanın 6. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine karar verilmiş, temyiz edilmeyen hüküm 3.7.1983 tarihinde kesinleşmiştir.
TCY.nın 95. maddesinde belirlenen 5 yıllık deneme ve itizar süresi içinde, 27.7.1984 tarihinde tecilli cezanın düşmesini gerektirecek nitelikteki zorla ırza geçmeye eksik kalkışma suçunu işleyen sanık hakkında, sonraki suçtan mahkumiyet hükmü kuran mahkemenin önce verilen ve ertelenen cezanın aynen infazına karar verip veremeyeceği sorunu yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığı oluşturmaktadır.
Öğretide ve uygulamada :
a) Ertelenmiş cezanın, 2. bir suç işlenmesi nedeniyle çektirilmesi için ne ertemeleye karar vermiş olan nede sonraki suçtan hüküm veren mahkeme tarafından ertelemenin hükümsüz kaldığına düştüğüne dair bir karar verilmesine gerek olmadığı, cezanın ayrıca infaz edileceği,
b) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.5.1987 gün 616/277 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, sonraki hükmün kesinleşmesinden sonra CMUK.nun 402. maddesi uyarınca mahkemeden bu konuda karar alınması gerektiği,
c) Deneme süresi içinde işlenen suçtan yargılama yapan mahkemenin mahkumiyet hükmü ile birlikte tecilin düşmesine karar verilebileceği şeklinde çeşitli görüşler mevcuttur.
TCY.nın 95. maddesine göre tecilde deneme süresi hükmün verildiği tarihten başlar, tecilin düşmesi için sonraki suçun deneme süresi içinde işlenmiş olması yeterli olup ayrıca hükmünde yasada belirlenen bu süre içinde verilmesine gerek yoktur.
Deneme süresi içinde işlenen suçtan dolayı yargılama yapan ve hüküm kuran mahkemenin tecilin düşmesine karar verip veremeyeceği hususunda yasada açık bir hüküm bulunmamaktadır. Sonraki suç nedeniyle karar veren mahkemenin koşulları gerçekleştiği takdirde, tecilli cezanın aynen infazına karar vermesi mümkün ve hukuka uygundur, TCY.nın 95/son maddesindeki cezaların ayrı ayrı infaz olunacağına ilişkin hüküm içtima ile ilgili olup tecilin düşmesine karar verilmesine engel değildir.
2. hükmün kesinleşmesiyle tecil kararı düşecektir. Son kararın kesinleşmesi halinde, daha önce ertelenmiş olan ceza çektirilmeyecektir. Bu nedenle kesin yargı halini almamış bir kararın tecilli mahkumiyetin infazını sağlayacağı ileri sürülemez.
Deneme süresi içinde işlenen suçtan dolayı kurulan mahkumiyet kararı ile birlikte düşmesine karar verildiği takdirde her iki hüküm olağan yargı yolu olan temyiz incelemesine tabi olacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 14.1.1985 gün 533/10 sayılı kararında, TCY.nın 95. maddesine ilişkin kararların Yargıtay denetimine tabi bulunduğunu kabul etmiştir. Bu suretle uygulamada birlik ve bareberlik sağlanacak, yanılgılar önlenecektir.
Mahkemece tecilin düşmesine karar verilmediği takdirde CMUY.nın 402. maddesi uyarınca infaz aşamasında C.Savcılığınca mahkemeden karar alınması mümkün ise de; bu durumda ertelenmiş cezaların takibi güçleşeceği gibi, unutmalar olabilecek ve farklı kabul ile uygulamalara neden olunacaktır. C.Savcısının alacağı karara karşı itiraz yolu açık ise de, hatalı uygulamaların yazılı emir gibi olağanüstü bir yasa yoluyla düzeltilmesi etkili ve sağlıklı bir çözüm yolu olmayacaktır.
Açıklanan nedenlerle deneme süresi içinde işlenen suçtan dolayı kurulan mahkumiyet kararı ile birlikte koşulları oluştuğu takdirde tecilin düşmesine karar verilmesi gerekeceğinden direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıdaki açıklandığı üzere sanık vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle diğer yönleriylede usul ve kanuna uygun görülen yerel mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 3.4.1989 gününde oyçokluğuyla karar verildi.