Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1989/5-372
K. 1990/10
T. 05.02.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık Hüseyin'in TCY.nın 403/3-4. maddesi uyarınca 8 yıl 4 ay ağır hapis ve 230.000 TL.sı ağır para cezasıyla mahkumiyetine ilişkin Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce 11.7.1989 gün ve 3-80 sayı ile verilen hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen 5. Ceza Dairesi, 2.11.1989 gün ve 4073-5197 sayı ile;
( Tayin edilen ağır para cezasını 8.333 liraya indirmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına ) karar vermiştir.
C. Başsavcılığı ise, 19.12.1989 gün ve 75 sayı ile; ( Sanığın eylemi bireysel nitelikte kabul edilerek yazılı biçimde cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2845 sayılı DGM. Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanununun 9/b maddesi uyarınca, DGM., TCY.nın 403. maddesinde yazılı suçun toplu olarak veya teşekkül vücuda getirmek suretiyle işlenmesi halinde görevlidir. Aynı yasanın 18. maddesine göre de, CYUY.nın uygulanması bakımından DGM., Ağır Ceza Mahkemesi derecesindedir. CYUY.nın 262. maddesi DGM. hakkında uygulanamaz.
Öte yandan, CYUY.nın 263. maddesi, "Duruşmalarda sanığa yüklenen suçun, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir" hükmünü emretmektedir.
Bu hükümlere göre; DGM.nin görevi uyuşturucu madde kaçakçılığı suçlarında TCY.nın 403/5-6. maddesi ile sınırlıdır. 2845 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca, Yargıtay ilgili Ceza Dairesince, DGM.'sine davaya bakma görevi verilmedikçe TCY.nın 403/3-4. maddelerine uyan suçları sonuçlandırması yasal olarak olanaklı değildir. Yerel Mahkemenin bu itibarla görevsizlik kararı vererek işi Ağır Ceza Mahkemesine göndermesi gerekirdi ) görüşüyle itiraz etmiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Malatya C. Savcılığı'nca; ( sanığın beraet eden Muharrem ile birlikte, alıcı pozisyonuna girmiş bulunan polis memurlarına esrar satmak üzere anlaştıkları ileri sürülerek TCY.nın 403/3-4-5. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
Malatya Ağır Ceza Mahkemesi; ( Sanıkların, eyleminin teşekkül oluşturmak suretiyle esrar ticareti yapmak olduğu, TCY.nın 403/3-5. maddesine uyduğu ) gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek dosyayı Malatya DGM.'sine göndermiştir.
Malatya DGM.; ( Açıklanan nitelemeye göre, davayı benimseyerek yaptığı yargılama sonunda sanık Muharrem'in beraetine, sanık Hüseyin'in eyleminin ise bireysel nitelikte bulunduğu kabulü ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar vermiştir.
Aşamaları açıklanan davada Özel Daire ile C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın konusunu, DGM.'nin görevsizlik kararı vermesi gerekip gerekmediği, başka bir deyişle, bu gibi hallerde DGM.'nin görevli mahkeme olup olmadığı hususu oluşturmaktadır.
Sorunu çözebilmek için ilgili yasal düzenlemelere bakmak gerekir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 143. maddesinde kurulması öngörülen DGM.'lerinin işleyişi, görev ve yetkileri ve yargılama usulleri 2845 sayılı Yasa ile düzenlenmiştir.
2845 sayılı Yasanın 9. maddesinde Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görevleri belirtilmiş, olaya uyan düzenleme 9/b maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; "...Türk Ceza Kanununun...403. maddesinde yazılı toplu olarak veya teşekkül vücuda getirmek suretiyle işlenen suçlar..." Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılanır ilkesi kabul edilmiştir.
Aynı Yasanın 18. maddesi ile de; "Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun uygulanması bakımından Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Ağır Ceza Mahkemesi derecesindedir. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 262. maddesi Devlet Güvenlik Mahkemeleri hakkında uygulanmaz..."
29. maddede ise; "... Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görevine giren suçların soruşturma ve kovuşturmalarında Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır" hükümleri düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemelere göre, DGM.'nin görevi kanunla gösterilmiş, DGM. Ağır Ceza Mahkemesi derecesinde bir mahkeme olarak kabul edilmiş ve CYUY.nın 262. maddesinin Devlet Güvenlik Mahkemeleri hakkında uygulanmayacağı belirlenmiştir. Bu maddede açıkça vurgulandığı üzere DGM.; Ağır Ceza Mahkemesine görev yönünden EŞDEĞER olup aralarında DÜN olma durumu sözkonusu bulunmadığından CMUK.nun 262. maddesinin DGM.lerde uygulanmayacağı yönündeki hükmün konumuz açısından tartışılmasına gerek ve yer yoktur.
Uyuşmazlığa konu olayda, sanığın beraet eden arkadaşı ile ve toplu olarak uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan Malatya Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararı ile gelen davayı Malatya DGM. benimseyerek görevli olduğunu kabul etmiş ve yargılamayı yaparak sanıklardan Muharrem'in beraetine karar vermiş, bu kararı ile topluluğu çözmüş ve eylemin bireysel nitelikte bulunduğunu kendisi belirlemiştir. Bu aşamada Ağır Ceza Mahkemesi derecesinde bulunan DGM.'nin eylemin bireysel nitelikte bulunduğunu ileri sürerek, sonuca gitmek yerine görevsizlik kararı vermesi mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini düzenleyen Anayasa'nın 138. maddesine uygun sayılamaz. Anılan maddede; "...Hiç bir organ, makam merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez. Genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz..." hükmü konulmuştur.
DGM.'nin kendisini görevli kabul ederek VEYA merci tayini yoluyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından görevli kılınması üzerine yargılama faaliyetlerini bitirerek, teşekkül veya topluluğu vereceği kararla çözdükten sonra, bazı sanıkların eylemlerinin bireysel nitelikte bulunduğunu bildirerek görevsizlik kararı verebileceğini kabul etmek, aynı derecede bulunan Ağır Ceza Mahkemesinin DGM. tarafından yapılan delil takdirine ve sonuç belirlemesine bağımlı olarak uygulama yapmasını doğurur ki bu husus Anayasa'nın yukarıda açıklanan 138. maddesiyle bağdaşmadığı gibi hukukun temel ilkelerine de ters düşer.
Bu kabul, DGM.'nin görevlerinin özel kanunla saptanmış bulunduğu ilkesine de aykırı sayılamaz. Zira başlangıçta DGM. iddianamede veya görevsizlik kararında gösterilen eylemin nitelendiriliş biçimine göre kendisini görevli kabul ederek veya merci tayini yoluyla görevlendirilerek yargılama faaliyetine başlamış ve kanıtları toplayarak eylemin nitelendirilmesine girmiştir. Artık bu aşamada uygulamayı da yapması gerekir ki bu hal dava ekonomisine, adalet dağıtımındaki istikrar ve sürat. ilkeleri ile hukuka da uygun olur.
Bu itibarla, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyelerden V. SAVAŞ;
( C. Başsavcılığı itirazı haklı nedenlere dayanmaktadır. Şöyle ki;
a- Anayasa Mahkemesi'ne göre; "Anayasa koyucu, Devlet Güvenlik Mahkemelerini belirli ve sınırlı nitelikte suçlara bakmakla görevli kılmıştır. Bir yasa hükmü ile bile olsa, Anayasa'da yazılı sınırı değiştirmek, hele genişletmek yoluna gidilirse, o yasa kuralı Anayasa buyruğu ve yönergesi ile çalışır, duruma düşeceğinden iptal edilmelidir. "Başka bir deyişle; Devlet Güvenlik Mahkemeleri, sebep ne olursa olsun anayasa'mızın 143. maddesinde tahdidi olarak sayılan suçların dışında herhangi bir suça ilişkin yargılama yapıp, hüküm veremez ( Bakınız, Anayasa Mahkemesi'nin 21.5.1974 gün ve 46/27 sayılı kararı ).
Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1987 gün ve 418/27 sayılı kararında da; "2845 sayılı Yasanın 9/b maddesi gereğince, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, TCK.nun 403. maddesine ilişkin suçlara ancak, toplu veya teşekkül vücuda getirmek suretiyle işlenmesi halinde bakabilecektir. Her mahkemenin ancak madde yönünden yetkili olduğu davalara bakabilmesi, kanun düzenini ilgilendirir. Bununla beraber, Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile Yerel Mahkemeler arasında çıkan görev uyuşmazlığı sonucu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Devlet Güvenlik Mahkemesi görevsizlik kararını kaldırmışsa, 10.6.1942 gün ve 26/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca merci tayinine ilişkin kararlara karşı ısrar hakkı olmadığından, sanıklar hakkındaki yargılamanın Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yapılarak, karani bağlanması zorunluluğu doğar. Ancak, bu halde Devlet Güvenlik Mahkemesi mercii hukuki tavsifi ile bağlı değildir" denilmek suretiyle istisnai hal gösterilmiştir.
Ceza Genel Kurulu'nun anılan kararında yazılı istisnai hal gerçekleşmediği halde, Anayasa Mahkemesi'nin 21.5.1974 gün ve 46/21 sayılı kararında yazılı ilkelere tamamen aykırı bir gerekçe ile, Anayasa ve 2845 sayılı Yasada yazılı olmayan bir suça ilişkin olarak Devlet Güvenlik Mahkemelerinin mahkumiyet kararı verebileceğinin kabulü isabetli olmamıştır.
b- CMUK.nun 262. maddesinde "mahkeme, duruşmada anlaşılan vasıf ve mahiyetini ileri sürerek davanın görülmesi derecesi dün bir mahkemeye ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı veremez" hükmüne yer verilmişken, 3200 sayılı Kanunla 2845 sayılı Kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasına eklenen hükme göre "CMCUK.nun 262. maddesi Devlet Güvenlik Mahkemeleri hakkında uygulanmaz. Yani, delilleri tamamen toplanmış başlangıçta kendini görevli görmüş olsa dahi, yürürlükte olan CMUK.nun 262. maddesi hükmüne dayanılarak, Sulh Ceza ve Asliye Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren suçla hakkında bile, beraet veya mahkumiyet kararı veremeyecektir. Yapacağı şey görevsizlik kararı vermekten ibarettir.
2845 sayılı Yasanın 18. maddesinde yapılan değişikliğe ilişkin gerekçede "DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİ ÖZEL NİTELİKLİ BİR İHTİSAS MAHKEMESİ OLDUĞUNDAN, görmekte olduğu bir davanın kendi görevine girmediğine karar verirse bunu derecesi dün bir mahkemeye gönderecektir. Bu tabii olmakla beraber, tatbikatta tereddütleri önlemek bakımından 18. maddeye bir fıkra eklenmiştir" denilmektedir.
Görüldüğü gibi; yasakoyucuya göre "Tabii olan" 2845 sayılı Yasada değişiklik yapılmasa idi dahi, CMUK.nun 262. maddesine dayanarak Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Anayasa ve 2845 sayılı Yasada yazılı olmayan bir suça ilişkin olarak hüküm vermemesi, görevsizlik kuran vermesidir. Zira Devlet Güvenlik Mahkemeleri "özel nitelikli bir ihtisas mahkemesi "dir.
Hal böyle iken, Ceza Genel Kurulu'nun bu kararından sonra oluşacak durumu bir örnekle açıklamak istiyorum. Mesela, teşekkül halinde uyuşturucu madde kaçakçılığı yapmak suçundan yedi sanık hakkında açılan bir davada tüm delilleri topladığı halde sanıklardan bir kısmı hakkında müsnet suçtan beraet, bir kısmı hakkında mahkumiyet kararı verebilen Devlet Güvenlik Mahkemesi, her sanık hakkında görevine dahil olmayan daha hafif suçtan, mesela içmek amacıyla esrar bulundurmak suçundan mahkumiyet veya beraet kararı vermeyip, Görevsizlik kararıyla bu sanığa ilişkin dosyayı Asliye Ceza Mahkemesine gönderecek, yine görevine dahil olmadığı halde ağır cezalık bir suç hakkında karar verebilecek. Halbuki, CMUK.nun kurduğu sistem tamamen aksi doğrultuda ve 3200 sayılı Yasa ile 2845 sayılı Yasanın 18. maddesinde yapılan değişikliğin amacının böyle bir durum yaratmak olmadığı da apaçık ortada.
Açıkladığım nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının kabulü gerektiği görüşündeyim ) diyerek;
Bu değişiklik dahi, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev atmanın çok dar ve kısıtlı tutulduğunu, genişletilemeyeceğini göstermektedir. Adliye Mahkemeleri derecesi daha dün mahkemeye dava gönderemezken, Devlet Güvenlik Mahkemeleri dün mahkemeye bile gönderebilmektedir.
Bu konuda Yargıtay kararları değişiklik arz etmektedir. Hele ilk kararların hep bu doğrultuda olduğu görülmektedir.
2845 sayılı Kanunun 9/b maddesine göre; TCK.nun 403. maddesinde yazılı suç teşekkül vücuda getirmek suretiyle veya toplu olarak işlenmişse Devlet Güvenlik Mahkemesi görevlidir. Bu suçtan teşekkülü kaldırdınız mı, ortada yalın haliyle Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren 403. madde kalmaktadır. O halde bu durumda Devlet Güvenlik Mahkemesinin görevi sözkonusu değildir.
Mademki Devlet Güvenlik Mahkemesi sonuna kadar.muhakeme yapmıştır. Teşekkül unsuru kalksa bile usul ekonomisi gereği artık geri kalan tek sanığın münferit nitelikli suçu dolayısıyla da Devlet Güvenlik Mahkemesi karar veriversin demenin doğru olmadığını düşünüyorum. Kanaatımca Anayasa ve 2845 sayılı Kanunda, sımsıkı belirlenen, Milli Güvenlik Konseyi ve 3200 sayılı Kanunla daraltılan, Anayasa Mahkemesi kararında genişletilemeyeceği hüküm altına alınan Devlet Güvenlik Mahkemesinin görevi, ( usul ekonomisi ) yahut başka sebeplerle genişletilemez. CMUK.nun 262. maddesinin uygulanamayacağı yolundaki değişiklikten sorun, özel bir ihtisas mahkemesine, bu amacı aşan ve taşan, onu genel bir mahkeme haline sokan görenler verilemez.Kanaatımca görevsizlikle davanın Asliye ve Sulh Ceza Mahkemesine gönderilebileceğini ama ağır ceza mahkemesine gönderilemeyeceğini kabul, 3200 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin tersine yorumlanmasıdır.
Devlet Güvenlik Mahkemesi ile ağır ceza Mahkemesi arasında görev noktasında çıkan ihtilaflar Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nde halledilecek, görevlendirilen mahkeme sadece bu yönden bağlı olarak, ama esas yönünden olmaksızın kararını verecek, bu karar Yargıtay'ın ilgili dairesinin denetimine tabi bulunacak, her kararda olduğu biçimde Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gidebilme yolu açık olacak, yeni normal prosedür işleyecektir. Bu itibarla adliye mahkemesinin zorlanması da söz konusu olmayacaktır ) görüşüyle,
Bir kısım ÜYELER de; C. Başsavcılığı itirazının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere, C. Başsavcılığı itirazının reddine, 5.2.1990 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini