 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/366
K: 1990/5
T: 05.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Katen adam öldürmek suçundan sanık Hamit'in TCY. 448, 51/2, 59. maddesi uyarınca 6 sene 8 ay ağır hapis cezasıyla mahkumiyetine ilişkin (Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi)nce 1.5.1989 gün ve 19/39 sayı ile verilen hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen 1. Ceza Dairesi 7.8.1989 gün ve 2264/2193 sayı ile;
(Sanık Hamit'in, ölen Muhammet'i yasal savunma şartları içinde öldürdüğü, savunmada aşırılığa gitmesinden söz konusu olmadığı toplanan kanıtlardan açıklıkla anlaşıldığı halde mahkumiyet kararı verilmesi) isabetsizliğinden bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise 27.10.1989 gün ve 120/107 sayı ile; karar yerinde yazılı gerekçe ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık vekili tarafından süresinde temyizi üzerine dosya, C. Başsavcılığının Daire Kararı doğrultusunda bozma isteyen 8.12.1989 gün ve 3654 sayılı Tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Sanık ile ölenin amcazade oldukları ve bir arazi satımı nedeniyle aralarında husumet oluştuğu, olaydan öcneki tarihlerde parası için adam öldürmek ve evli kadını kaçırmak suçlarını işleyerek bu suçlardan sabıkalı bulunan ölenin; köy kahvesinde sanığı öldürmedikçe rahat ve huzura kavuşamayacağını açıkladığını, bu durumu öğrenen sanığnı bu nedenle tabanca taşımakta bulunduğu, olay günü sanığın kendisine ait fındık bahçesine çalışmaya gittiği, saat 14.00 sıralarında ölenin elinde balta olduğu halde sanığın yanına gelerek 10 metreye kadar yaklaştığı, köy kahvesindeki konuşmalardan haberdar olan sanığın öleni kendisine yaklaşmaması için uyardığı, buna rağmen elinde balta ile kendisine yaklaşması üzerine, tabancasını çekerek bir el havaya doğru ateş edip kaçmaya başladığı, öleninde elinde balta ile onu kovaladığı, 50 metre kadar kaçtıktan sonra önüne tanık Nazif'in bahçesinin dikenli tel ile çevrili 1,5 metre yükseklikteki engeli aşamayacağını anlayınca geriye dönerek elinde baltası ile üzerine gelen ölenin ayaklarına doğru atladığı yere düşmekte bulunan ölenin baltası ile sanığın kalçasına vurarak onu yaralaması üzerine saldırıdan kurtulmak için elindeki tabancayı ateşleyerek onu öldürdüğü savunma, tanıklar Nazif ve Sebahat'in anlatımları keşif ve bilirkişi görüşü ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu oluşa göre olayda yasal savunma (meşru müdafaa) koşullarının bulunup bulunmadığı hususu özel daire ile yerel Mahkeme araındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için önce yasal savunma (meşru müdafaa) koşullarına bakmak gerekir.
Yasal savunma (meşru müdafaa) koşullarını iki bölümde toplamak gerekir.
A. Saldırıya ilişkin koşullar,
B. Savunmaya ilişkin koşullar,
A.) Saldırıya ilişkin koşullar;
Bunlar bir saldırının varlığı, bu saldırının haksız olması ve nef ya da ırza yöneliş olmasıdır.
a - Saldırının varlığı: TCK.nun 49. maddesinde "......bir taarruzu filhal def'i zaruretinden..." sözedilmek suretiyle, saldırının somut olarak varolması gerektiği belirtilmek istenmiştir. Buna göre saldırı ile savunma aynı anda olacaktır. Muhtemel bir saldırıya, yada sona ermiş bir saldırıya karşı yapılacak savunma yasal (meşru) sayılamaz. Bu saldırı maddi bir fiil olmalıdır.
b - Saldırının haksızlığı: Saldırının haksız saylabilmesi için, aynı zamanda suç sayılan bir fiil olması gerekli değildir. Hukuka aykırı bulunması yeterlidir.
c - Saldırının hedefi: Saldırı nefs ya da ırza yönelik olmalıdır. Nefs ve ırz deyimlerini en geniş biçimde yorumlamak gerektiği kabul edilmelidir.
B.) Savunmaya ilişkin koşullar:
Bunlar savunma zorunlulğu ve savunma ile saldırı arasında dengenin bulunmasıdır.
a - Savunma zorunluğu: Bu koşul TCY.nın 49. maddesinde "...vukubulan haksız bir taarruza filhal def'i zaruretinin bais olduğu mecburiyetle, işlenen fiil..." biçiminde ifade edilmektedir. Buna göre saldırıdan kurtulmak için savunma zorunlu bulunmalıdır. Ancak kaçması olanaklı iken kaçmayan ve kendini savunan kimse yasal savunmadan yararlanacaktır.
b - saldırı ile savunma arasında denge; TCK.nunda saldırı ile savunma arasındaki denge koşulu "taarruza def'i zarureti" deyimi ile ifade edilmiştir. Bu nispet iki alanda bulunmalıdır.
aa - Saldırıya uğranan hak bakımından nispet; Saldırıya uğrayan hak ile savunma dolayısıyla zarara uğrayan hak arasında bir denge aranacaktır.
bb - Saldırı ve savunmada kullanılan araçlar bakımından nispet; Bunu araçların özdeşliği biçiminde anlamamak gerekir. Farklı olmakla birlikte aynı ölçüde etkin olan araçlar arasında nispet var sayılmalıdır. Saldırganın kullandığından daha etkili bir aracı, saldırıyı önleyecek biçimde kullanmış olan kimsenin nispet koşuluna aykırı davrandığı söylenemez. Ancak fiil savunmaya yönelik olmalıdır.
Yasal savunma koşullarını bu şekilde belirleyip özetledikten sonra, uyuşmazlık konusu maddi olaya bakıldığında;
Ölenin balta ile sanığın nefsine yönelik saldırıya geçtiği, bu koşullarda kendisini savunmak durumunda bulunan sanığın saldırı ile savunma arasındaki dengeyi geçmeyecek biçimde karşı koymak suretiyle tabancası ile ateş edip yüklenen fiili işlediği yasal savunmadan faydalanabilmek için kaçma koşulunun da gerekmediği anlaşılmasına göre yasal savunma koşulları gerçekleşmiştir. Saldırıya uğrayan kişiye hiçbir zaman ve herhangi koşulda olursa olsun, kurturlamk için KAÇMAK mükelefiyeti ve zorunluluğu yüklenemez. Sanık hakında TCY.nın 49. maddesi uyarınca uygulama yapılmalıdır.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere sanık vekilinin temyizi itirazları ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 5.2.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.