 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/351
K: 1986/26
T: 19.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hakaret, kavgada bıçak teşhiri ve saldırgan sarhoşluk suçlarından sanık D.T.'nin TCK.nun 572/1, 466/1, 482/3. maddeleri uyarınca 2 ay hafif hapis, 2 ay hapis ve 7500 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Sulh Ceza Mahkemesince verilen 28.12.1988 gün 20/134 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi 18.4.1989 gün 2946/3188 sayı ile;
"1 - Sanığın sabıka kaydındaki hükümlülüklerinin, tarihleri itibariyle 647 sayılı Yasanın 7. maddesinde silinebilirlik şartının gerçekleştiği, silinmemesi aleyhe tesir etmeyeceği cihetle hakkında TCK.nun 466/1 ve 482/3. maddeleri gereğince tayin olunan hapis cezalarının süreleri itibariyle 647 sayılı Kanunun 4. maddesindeki ceza veya tedbirlerden birine çevrilmesi gerekeceğinin gözetilmemesi,
2 - Sanığın hakaretinden sonra müdahilin de mukabil hakarette bulunduğu tanıklar Ö.K. ve Y.S., a.K.'nin anlatımları ile anlaşıldığı ve kabulde bu yolda olduğu halde TCK.nun 485. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi"
İsabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme 14.6.1989 gün 17/17 sayı ile, bir nolu bozmaya uyarak gereğini yerine getirmiş, iki nolu bozmaya ise; "müdahil; nasihatına küfürle karşılık verilmesi, bıçak çekilip tanıklarca önlenmesinden sonra hakarette bulunmuştur. Müdahil, sanığın hakaret etmesine neden olmamış, karşılıklı olarak birbirlerini tahkir etmemişlerdir. Olayı sanık başlatmıştır.
Bu şekilde yorum, hakarete başlayan sanığın TCK.nun 485. maddesinin uygulanmasını sağlamak için karşı taraf, hakaret edene kadar hakaretlerini sürdürmesi sonucunu doğuracaktır" Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının temyiz isteminin reddini isteyen 17.1.1989 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Vekilinin gelmediği 31.5.1989 tarihli oturuma katılan sanığın "avukatın duruşmaya girmeyecek, ben kendim savunmamı yapacağım, suçum yoktur" beyanı üzerine, sanık vekilinin mazereti kabul edilerek duruşma ertelenmiştir. Hükmün tefhim edildiği müteakip oturama, sanık ve vekili katılmamıştır. Yokluğunda verilen hüküm 6.7.1989 günü tebliğ edildiği halde sanık vekili tarafından temyiz edilmemiş, 25.7.1989 tarihinde kararı tebellüğ eden sanık, aynı gün yasal yollara başvurmuştur.
Vekilinin duruşmaya girmeyeceğine ilişkin sanık beyanı, zımnen azil niteliğinde ve sanığa yapılan tebligat geçerli olduğundan temyiz isteğinin incelenmesine 25.12.1989 günü yapılan ilk müzakerede oybirliğiyle karar verildikten sonra, 19.2.1990 günlü ikinci müzakerede aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Hakaret suçundan mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında, TCK.nun 485/2. maddesinin uygulanıp uygulanamıyacağı, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
TCK.nun 485. maddesinin 2. fıkrasında "Eğer iki taraf karşılıklı olarak birbirini tahkir etmiş bulunursa mahkeme icabına göre iki taraf veya hangi tarafın sebebiyet verdiğini nazara alınarak yalnız biri hakkında cezayı iskat edebilir" hükmü yer almaktadır.
Anılan fıkranın uygulanabilmesi için;
a) Karşılıklı olarak işlenen suçlar hakaret veya sövme olmalı,
b) İlk kez tahkir eden kimse haksız bulunmalı,
c) Tahkirler karşılıklı ve aralarında illiyet bağı olmalıdır.
Tahkirin karşılıklı olması halinde iki tarafın veya olaya sebebiyet veren dikkate alınarak taraflardan sadece biri hakkındaki ceza iskat edilebilir. Hakim, her iki tarafın cezasını iskata mecbur değildir.
Karşılıklı hakarette, ilk olarak tahkirde bulunan tarafın cezası iskat edilemez. Bunun için diğer tarafın cezasının düşürülmesi gerekir. Çünkü olaya sebeb olan, diğer tarafı hakaret etmeye zorlayan daima ilk suçu işleyendir. Buna karşılık kendisine yapılan hakarete mukabelede bulunan şahsın cezasının kaldırılması mümkündür. Yalnız bir tarafın cezası iskat edilecekse, bu kişi ancak karşılık veren taraf olacaktır.
Şu halde, karşılıklı tahkir halinde hakimin vereceği karar; iki tarafın mahkumiyeti veya her iki tarafın beraati, yahut da mukabele edenin cezasının iskati ile sebebiyet veren tarafın mahkumiyetine ilişkin olacaktır. (S.ERMAN Hakaret ve Sövme Cürümleri, Sh. 222 ve dv, E. Eran Türk Ceza Hukuku, c. 4, Sh. 589 dv, A.P. Gözübüyük Ceza Kanunu Şerhi C. 4, Sh. 551 dv)
Dosya içeriğine göre;
Olay günü kahvede arkadaşları ile kağıt oynayan şikayetçinin yanına gelen sanık, etrafa küfretmiş, huzuru bozmuş ve saldırgan sarhoşluk suçunu işlemiştir. Şikayetçi ve arkadaşlarının oyunu bırakarak kahve dışına çıkmaları ve şikayetçinin rakibin kimse git onu döv, vatandaşı rahatsız etme" biçimindeki öğütlerine rağmen dışarıda da küfürlerine devam etmiş, bıçakla saldırmıştır. Sözlü ve eylemli saldıraya maruz kalan davaya katılan, karşılık vermiştir. Olaya neden olan ve ilk kez haksız saldırıda bulunan, karşı tarafı tahkir eden sanıktır. Bu nedenle, sanık hakkında TCY.nın 485/2. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin direnme kararı doğru olup uyulan kısmının incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Üyeler; "Özel Dairece gösterilen gerekçeye göre direnme kararının bozulması doğrultusunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; Temyiz isteğinin süresinde olduğuna 25.12.1989 günlü ilk müzakerede oybirliğiyle, Yerel Mahkeme direnme kararı yerinde görüldüğünden uyulan kısmın incelenmesi için dosyanın Yüksek 2. Ceza Dairesine gönderilmesine, 19.2.1990 günlü ikinci müzakerede üçte ikiyi aşan çoğunlukla, isteme aykırı olarak karar verildi.