 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/350
K: 1989/412
T: 25.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüm ve yaralamaya neden olmak suçundan sanık Cafer'in TCY.nın 455/2-son, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 234.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, şartları bulunmadığından ve kanaat gelmediğinden başkaca kanuni ve takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına, keza tecil talebinin de reddine ilişkin, (Kırşehir Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 16.2.1989 gün, 366/47 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 16.5.1989 gün, 4145/4278 sayılı ilamı ile;
"Yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden cezanın teciline mahal olmadığına karar verilmesi"
İsabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 11.7.1989 gün 203/312 sayılı ilamı ile;
"Tecil, sanığın geçmiş halinin sorulup tesbiti ile ondan edinilecek kanaata göre ve daha sonra da hakimin müşhadesine göre yapılır. Tecilin reddi: (a) Suçun işleniş tarzı, sanığın fiil içindeki durum ve yeri, (b) hakimin duruşmalarda, sanığın şahsi ve ruhsal davranış ile terbiye ve redaet durumlarını tetkik ve müşhadesi sonunda edindiği kanaata bağlıdır. İlk hükümde tecil talebi bu sebeple reddolunmuştur. Ayrıca geniş izaha lüzuma görülmemiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de, Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 17.11.1989 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik, dikkatsizlik sonucu bir kişinin ölümüne bir kişinin hayeti tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına neden olmaktan sanık Cafer'in mahkumiyetine ilişkin Yerel Mahkeme kararında, cezanın ertelenmesine yer olmadığına ilişkin gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı, Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Ayrıntıları 7.6.1976 gün, 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun uyum gösteren yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere erteleme; doğrudan cezanın, sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal şahsileştirme kurumudur.
Mahkemece, 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde yazılı erteleme hükmünün uygulanmamasına karar verilmesi halinde, Anayasanın 141, CYUY.nın 32. maddeleri gereğince uygulanmama nedenini gösterir yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi zorunludur.
"Gerekçe", takdirin akla, hukuka ve dosyaya uygun açıklamasıdır. Erteleme konusunda gösterilecek gerekçenin, soruşturma aşamasında izlenen sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Yasal ve yeterli bir gerekçeye dayanılmadan isteğin red veya kabul edilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açar. Kararları aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek için sanığın olay öncesi ve sonrası davranışları da gözönünde bulundurularak gelecekteki yaşamı sezilip sonucuna göre karar verilmelidir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 3506 sayılı Yasanın 8. maddesi ile 647 sayılı Yasanın 6. maddesindeki "ahlaki temayül" sözcükleri kaldırılmış, "suç işleme hususundaki eğiliminin" değerlendirilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.
İncelenen dosyada; sanık 1961 doğumlu, evli, 3 çocuklu ve sabıkasızdır. Trafik kazasından sonra, yararlıları hastaneye götürmüştür. Dosyada, sanığın kişiliği ile ilgili herhangi bir olumsuz belirleme yoktur.
Buna rağmen Yerel Mahkeme, bozulan ilk kararında hiç bir gerekçe göstermeden, direnme kararında ise; erteleme müessesesi ile tecil isteğinin reddini genel hatları itibariyle anlatmış, fakat dosyadaki bilgi ve belgelere göre kişiselleştirmemiştir. Sanığın suç işleme eğilimini değerlendirmemiştir. Bu itibarla, yukarıda açıklanan biçimde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden "cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi" yasaya aykırı olduğundan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanık veikilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, 25.12.1989 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.