Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/2-367
K: 1990/6
T: 5.2.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
2918/m.20/e
1412/m.307
765/m.119
 
2918 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık Halil'in önödemede bulunması nedeniyle hakkındaki kamu davasının TCY.nın 119. maddesi uyarınca düşürülmesine ( ortadan kaldırılmasına ) ilişkin, ( Tosya Sulh Ceza Mahkemesi )nce 10.5.1989 gün ve 162-231 sayı ile verilen hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine; dosyayı inceleyen 2. Ceza Dairesi, 8.11.1989 gün ve 9966-9882 sayı ile; usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermiştir.
C. Başsavcılığı ise, 18.12.1989 gün ve 74 sayı ile; ( Önödeme, cezası TCY.nın 119. maddesinde gösterilen sınırları aşmayan suçlarda, karşılığı para cezasının ödenmesi ile hazırlık soruşturması sırasında dava açılmamasını, kamu davası açılmışsa davanın düşürülmesini sağlayan bir kurumdur.
Önödemenin amaçlarından birisi mahkemelerin işlerinin önemli oranda azaltılması ve çabuklaştırılması, ikincisi de sanığın mahkumiyet hükmü ile karşı karşıya kalmasının, dolayısıyla sabıkalı duruma düşmesinin önlenmesidir.
Bu hale göre önödeme, sanık yararına işleyen bir kurumdur. Bu nedenledir ki hazırlık soruşturması sırasında koşulları varsa C. Savcısının, özel yasa hükümleri gereği işin doğrudan doğruya mahkemeye intikal etmesi halinde veya eylemin niteliğinde değişme olması veya hazırlık soruşturması sırasında C. Savcısı tarafından önödeme uyarısı yapılmamış bulunması hallerinde hakimin önödeme uyarısında bulunması zorunluluğu getirilmiştir. Bu haktan yararlanmak isteyen sanık önödemede bulunarak hazırlık soruşturması sırasında hakkında dava açılmamasını, dava açılmış ise davanın ortadan kaldırılmasını istediğini açıkça beyan etmektedir. Bu durumda mahkemece verilen düşme kararı sanığın isteği doğrultusunda ve yararına olan bir karardır.
CYUY.nın 307. maddesinde, sanığın aleyhine olan kararı temyiz edebileceği, yararına verilmiş bir kararı temyiz edemeyeceği hükme bağlanmıştır. Önödemede bulunup kendi yararına düşme kararı verilmesini isteyen sanığın temyizi üzerine Yargıtay incelemesi yapılmasına CYUY. ve kararlılık gösteren Yargıtay kararları olanak veremez.
Kaldı ki, kamu davasının açılmış bulunması veya işin özel yasa gereği doğrudan mahkemeye intikal etmiş bulunması hallerinde, TCY.nın 119. maddesinin tedvin tarzı, duruşma açılmadan sanığa önödeme uyarısı yapılmasını amir hüküm içeriğinden, anılan maddeye göre duruşma açılması da zorunlu değildir. Duruşma öncesi kendiliğinden veya mahkemece yapılacak uyarı üzerine önödemede bulunulması halinde kamu davasının düşürülmesi gerekmekte ve bu kararın verilebilmesi için duruşma açılmasını gerekli kılan bir usul kuralı da bulunmamaktadır. Duruşma açılması gerekmeden verilen kararında temyizinin olanaklı bulunmadığı usul yasası gereğidir. Gerekli bulunmadığı halde duruşma açılarak önödeme nedeniyle davanın düşünülmesine karar verilmesi, bu kararı temyiz edebilir hale getiremez.
Ayrıca, önödeme uyarısının yasanın öngördüğü zaman ve biçimde yapılması ve önödemede bulunulması halinde yargılama faaliyeti başlamayacağından, temyiz inceleme konusu da bulunmayacaktır. Zira sorgu yapılmayıp kanıtlar toplanmayacaktır.
Kaldı ki, Yargıtay'ın yüksek mahkeme olarak belirlendiği gerçeği de gözönüne alındığında, önödeme kurumunun mahkemelerin işyükünü hafifletmeyi amaçlayan işlevi karşısında benzer kararların temyiz incelemesine tabi bulunmadığını kabul etmek gerekir ) görüşüyle itiraz etmiştir.
Dosya, C. Başsavcılığı'nca 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Sanık hakkında Tosya Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliği Memurları tarafından düzenlenen 10.5.1989 günlü suç tutanağına göre, tescilli aracı satın aldığı halde, gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak bir ay içinde ilgili tescil kuruluşundan adına tescil belgesi almadığı ileri sürülerek 2918 sayılı Yasanın 20/e maddesine aykırı davranmak suçundan özel yasası gereği doğrudan doğruya Tosya Sulh Ceza Mahkemesi'ne dava açılmıştır.
Sanığın sorgusunu yapan Yerel Mahkeme, yüklenen suçun TCY.nın 119. maddesi uyarınca önödemeye tabi bulunması nedeniyle maddede öngörülen hafif hapis ve hafif para cezalarının alt sınırından önödemede bulunulması halinde davanın düşürüleceği uyarısında bulunmuş, sanığın önödemede bulunması üzerine de düşme kararı vermiş bulunmaktadır.
Bu düşme kararı sanık tarafından temyiz edilmiş, Özel Daire tarafından esastan incelenerek, usul ve yasaya uygun bulunduğundan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı ise, yukarıda açıklanan itirazın da belirtildiği üzere, bu düşme kararının sanık yararına verilmiş ve duruşma açılmasını gerektirmeyen bir karar olduğu gerekçesiyle temyizinin olanaklı bulunmadığını ileri sürmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için bazı kavramlara açıklık getirme gerekir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, önödemeye tabi bir suç, ister özel yasası gereği doğrudan doğruya mahkemeye intikal etmiş bulunsun, ister hazırlık soruşturması sırasında önödeme uyarısı yapılmaksızın mahkemeye iddianame ile dava açılmış olsun, ister suç vasfının değişmesi nedeniyle önödemeye tabi bir suç biçimine dönüşsün, mahkemenin Önödeme uyarısı üzerine maddede öngörülen cezanın alt sınırından önödemede bulunan sanık hakkında verilmesi gereken düşme ( ortadan kaldırma ) kararı CYUY.nın 253. maddesinde belirtilen hüküm niteliğindedir.
Mahkemenin önödeme sonucunda sanık hakkında verdiği düşme kararını hüküm olarak belirledikten sonra, temyiz olunabilen kararların nelerden ibaret olduğu üzerinde durmak gerekir. Dar manada ceza yargılamasında doğrudan doğruya temyiz olunabilen kararlara CYUY. hüküm adını vermiştir ( CYUY. 305. madde ). Usul yasası hüküm tabiri ile mahkemelerin verdikleri "beraat" "mahkumiyet" "davanın düşmesi" "davanın reddi" "muhakemenin durması" kararlarını kastettiğini açıklamaktadır ( CYUY. 253/1. madde ). Bu kuralların ortak özelliklerine baktığımızda "Muhakemenin durması" kararı hariç son karar niteliğinde bulunduklarını görmekteyiz.
Uyuşmazlığa konu düşme kararının yargılama yapılmaksızın ceza kararnamesi ile verilebileceği, dolayısıyla bu bakımdan da temyiz incelemesine konu olmayacağı yolundaki görüşte, TCY.nın 119/6. maddesi karşısında kabul edilemez. Şöyle ki, özel yasa hükümleri gereğince işin doğrudan doğruya mahkemeye intikal etmiş olması halinde, sanık sorgusundan önce yapılacak uyarı üzerine önödemede bulunduğu takdirde işin ceza kararnamesi ile sonuçlandırılmış olması halinde dahi itiraz üzerine duruşma yapılacağı hüküm altına alınmıştır ki, duruşma üzerine verilecek düşme kararının da temyizi kabil kararlardan bulunduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, sanık hakkında önödeme sonucu verilen düşme kararının sanığın en yararına karar olduğu da söylenemez. Sanığa isnat edilen suça baktığımızda ( 2918 s. Yasanın 20/e maddesi ) bir aydan üç aya kadar hafif hapis ve 5000 liradan 10000 liraya kadar hafif para cezasının yaptırım olarak öngörüldüğünü saptamaktayız. Böyle bir tehdit ( yaptırım ) karşısında bulunan sanığın bulunduğu psikolojik ortamda suçu işlemiş olmasa bile, yargılama yapılarak sonuçlandırıldığı takdirde kendisine maddede öngörülen hafif hapis cezasının para veya tedbirlerden birine çevrilmeksizin uygulanabileceği düşüncesi, önödeme kurumundan yararlanarak bu yapımından kurtulmasına olanak sağlayacağı için tercih edilmiş olabilir. Bu güvenceyi elde eden sanığın sonuçta verilen düşme kararını en yararına karar olarak yorumlayıp, temyiz edemeyeceğini söylemek ceza yargılamasının maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına da aykırıdır. Kaldı ki, bu tür bir düşme kararını sanık yararına C. Savcısının temyiz edebileceği açık olduğuna göre, sanığı bu haktan mahrum etmek, onu C. Savcısına tanınan bu haktan yoksun bırakmak, usul hukukuna aykırı olarak kanun yoluna başvurmak tekelini C. Savcısına tanımak olur ki kabulü olanaksızdır.
O halde, iddianame ile veya Özel yasası gereği doğrudan doğruya mahkemeye intikal eden bir davada, yapılan uyarı üzerine sanığın önödemede bulunması nedeniyle düşme kararı verilmesi halinde, bu kararın bilinci ( son ) karar hüküm niteliğinde bulunduğu ve CYUY.nın 305. maddesinde öngörülen temyizi kabil olmayan hükümlerin dışında kaldığı takdirde, sanık tarafından temyiz edilebileceği gerektiğinden C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Karşı oy kullanan Kurul Üyeleri; itirazın haklı nedenlere dayandığını ileri sürmüşlerdir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere C. Başsavcılığı itirazının açıklanan nedenlerle (REDDİNE), 5.2.1990 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini