Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/283
K: 1989/378
T: 04.12.1989

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Tedbirsizlik, dikkatsiz sonucu yaralamaya neden olmak suçundan sanık Mustafa'nın TCY.nın 459/2-son maddeleri gereğince 1 ay 3 gün hapis 3375 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 2918 sayılı Yasanın 119. maddesi uyarınca takdiren 15 gün geri alınmasına, 150.000 lira manevi tazminatn sanıktan alınıp müdahile verilmesine ilişkin, (Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 15.10.1987 gün 273/439 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 15.11.1988 gü 4016/8046 sayı ile;
"Mağdurenin babası olan müdahil İsmet'in hazırlık tahkikatı sırasında zabıtaca tespit edilen 28.4.1986 tarihli ifadesinde kızına çarpan oto şoföründen davacı olmadığını beyan ettiği gözetilmeden lehine manevi tazminata hükmolunması" isabetsizliğinden bozulmasına "Yaralanan kızının hastahanede muayenesi yapılmadan ve olayın gerçek boyutlarını kavramadan polis tarafından alınan ifadesinde şikayetçi olmadığını açıklamış olması, serbest iradesinin mahsulü olmadığı gibi kafatasında gelişen ve hayati tehlike oluşturan ve sürekli sekel bırakan yaralanma olayında tazminat almasına engel kabul edilemiyeceği" karşı oyuyla ve çoğunlukla karar vermiştir.
Yerel mahkeme, 23.3.1989 gün 982/144 sayı ile;
"Nizamı sağlamak için şekilcilikde aşırıya gitmek, adalet için tehlikeli olabilir. Şekle bağlılık ile adil olmak çatıştığında ikincisi tercih edilmelidir.
Şikayetçi, kızını muayene eden doktorun raporuna güvenerek şikayetçi olmamıştır. Beyanı hataya dayalıdır. Uygulamada şikayetten vazgeçme şahsi hak talebine engel ise de, bu kural adalete aykırı sonuçlar vermektedir. Müdahil, BK.nun 24. maddesine göre ilk beyanından dönme hakkına sahip sayılmalıdır. Manevi tazminata hükmetmemek adaletle bağdaşmaz" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükümde, Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenildiğinden dosya Yargıtay C. Başavcılığı'nın 28.9.1989 tarihli bozma istemle tebilğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
KARAR : Hazırlık soruşturması sırasında, şikayetinden vazgeçen müdahilin; son soruşturma aşamasında tazminat isteyip isteyemeyeceği, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın konusunu teşkil etmektedir.
Dosya içeriğine göre;
Sanık, sevk ve idaresindeki kamyonetle, yolun karşısına geçmek isteyen 5 yaşındaki mağdureye çarparak yaralanmasına neden olmuştur.
Mağdure, olaydan sonra hastahaneye kaldırılmış, 28.4.1986 gülü ilk raporda, "başta sağ frontalde 2 cm. çapında şişlik, her iki el, sırtında mühtelif 1-2 mm. boyda yüzeysel erozyan mevcut olduğu, hayati tehlike bulunmadığı" belirtilmiştir.
Müdahil, olayı işyerinde öğrenip hastahaneye gitmiş, "kızının durumunun şimdilik iyi olduğunu, şoförden davacı bulunmadığını" aynı gün polis memuru tarafından alınan ifadesinde beyan etmiştir.
Mağdure, ertesi gün fenalaşınca tekrar hastahaneye kaldırılmış, ameliyata alınarak tedavi edilmiştir.
Mağdurenin babası 1.5.1986 günlü dilekçesinde olayndan sonra hastahaneye gittiğinde kzının hayati tehlikesi olmadığını ancak havale, ateş ve uyku hali görüldüünde geri getirmesinin söylendiğini, ertesi gün bayılınca kızını hastahaneye götürdüğünü, şikayetçi olduğunu belirtmiş ve açılan kamu davasına katılarak tazminat isteminde bulunmuştur.
Müdahil, hastahaneye geldiğinde olayı yeterince öğrenmiş ve şikayetçi olmadığını söylemiştir. Bu beyanın hukuki sonucu olarak şahsi hak talebinden vazgeçmiştir. Sonradan davaya katıldığında, tazminat isteminde bulunamaz.
Olayda, şikayetçinin yanılması, iradesinin fesata uğramasından sözedilemeyeceği cihetle BY.nın 23 ve devamı maddelerinin uygulanması olanaksızdır. Çünkü, şikayetçi, çocuğunun durumu ile ilgili olarak doktor veya hastahane polisi tarafından yanıltılmamıştır. Geçici raporda mevcut bulgular aynen yazılmış, diğer parolarda da bu bulgular tekrarlanmıştır. ilk raporda yazılı olmayan nedenlerle çocuğun durumunun kötüye gittiği ve raporun şikayetçiyi yanılttığından sözedilemez. Şikayetçi; çocukta havale, ateş uyku hali görüldüğünde habtahaneye getirilmesi gerektiğinin kendisine söylendiğini dilekçesinde açıklamakla, olayı ve çocuğunun durumun tüm açıklığı ile öğrendiğini belirtmektedir. Yaralının durumunu bilerek, kendi arzusuyla şikayetinden vazgeçmiştir.
Kaldı ki, BY.nın 24. maddesine göre, akdin yalnız saiklerine taalluk eden hata esaslı değildir. Beyanı yapmaya iten durum hakkında yanılma halinde, saikde (etkende) yanılma söz konusudur. Bu yanılma, anılan hüküm nedeniyle yapılan işlemi geçersiz kılmaz.
"Hata" kavramı, Borçlar Yasasının akitler bölümünde düzenlenmiştir. Bu nedenle de, olayımızda akit yapılmadığından uygulanamaz. Dava haksız fiil ile ilgilidir.
Şikayetçinin hazırlık beyanında koşullu vazgeçmesi de yoktur. "Kızımın durumu iyi, oto şoföründen şikayetçi değilim" diyerek kendi iradesiyle şahsi hak talebinden vazgeçmiştir.
Vazgeçmede, doktor raporu ve mevcut hastahane ortamının katkısı olduğu varsayılsa bile bunun sonuçları sanığa yüklenemez. İlgililerin sorumlu tutulması gerekmektedir.
Bu nedenlerle, hazırlık soruşturmasında şikayetinden vazgeçen müştekinin, davaya katılmasına yasal engel yoksa da, şahsi hak talebinde bulunamayacağından direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
  Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve Üyeler;
"Hazırlık soruşturması sırasında şikayetinden vazgeçen müşteki, son soruşturma aşamasında davaya katılabilir. Fakat tazminat isteyemez. Ancak, bu kuralın uyulanabilmesi için şikayetten vazgeçme iradesinin fesada uğramamış olması gerekir. Bu nedenle öncelikle "hata" kavramı üzerinde durulmalıdır.
Bir kimse; dikkatsizlikle (diğer tarafın anlıyabileceği bir manada) kendi iradesine uymayan bir beyanda bulunduğu takdirde, beyanda hata vardır (Andreas von Thr; Borçlar Hukuku, C:1;3, Sh: 280).
   Etken (saik) hukuksal işlemin yapılmasında etkili olan kişisel sebep ve amaçtır (Hıfzı Veldet Velidedeoğlu-Refet Özdemir; Türk Borçlar Kanunu Şerhi, sh: 65).
İradeyi etkileyen saikler kural olarak gözönünde tutulmazlar. Fakat karar alınması safhasında ortaya çıkan bazı önemli sakatlıkların, gayri tabiiliklerin yasayaca gözönünde tutulmaması da doğru olmayacağından Borçlar Kanunu, iradeyi oluşması sırasında bozan bu nedenlerden bazılarını yani aldatma (hile), korkutma (ikrah) ve sözleşmenin temelini ilgilendiren saiklerdeki yanılma (hata)yı düzenlemek zorunda kalmıştır (Kenan Tunçomağ; Türk Borçlar Hukuku, C: 1, Sh:333).
İrade ile beyan arasındaki fark-beyanda bulunan kimse bu farkın mefhum ve manasına vakıf olsa idi bu beyanda bulunmayacağı kabul edlebilecek derecede mühim olmak icabeder (Andreas von Tuhr; age., Sh:281).
İncelenen dosyada;
şikayetçi kızının trafik kazası geçirdiğini işyerinde öğrenince hastahaneye gitmiştir. Beş yaşındaki çocuğunun hiçbir şeyi olmadığı eve götürülebileceği söylenmiş, mağdure mahsatahanede yatırılmayarak evine gönderilmiştir. Davaya katılan bu durum karşısında, kızının iyi olduğunu düşünerek şikayetçi olmadığını beyan etmiştir. Bu beyanı yapmağa iten etkende yanıltılmıştır. Esaslı sayılan saik (etken) yanılması mevcuttur.
Şikayetçi, kızının sağlık durumunun iyi olmadığını bilseydi, şikayetinden feragat etmeyecekti. Mağdurenin iyi olduğunun söylenmesi, subjektif yönden şikayetçinin beyanının zorunlu unsurudur. Bu durum objektif yönden de beyanın zorunlu unsuru, olarak kabul edilebilecek niteliktedir.
Olayda, şikayetçi davacı olmadığını söylemekle şahsi hak istemeyeceğni belirtmiş, karşı tarafı ibra etmiştir. Bir sözleşme yapılmıştır. Bu nedenle BY.nın 23, 24. maddesi uygulanmalıdır.
Hukuk Genel Kurulu'nun 8.10.1986 gün, 369/841 sayılı kararında; "Davcı, ceza davasında müdahil sıfatıyla, gözünü Mehmet'in çıkardığını, ondan şikayetçi olduğunu, davalı Zekeriya'dan şikayetçi olmadığını açıklamıştır. Davacının gözünü Zekeriya'nın çıkardığı tespit olunmuş ve ceza ilamı kesinleşmiştir. Davacının açıklaması maddi yanılgıya dayanmaktadır. Ceza davasında başlangıçta, Zekeriya'nın fiili işlediğini bilseydi onan şikayetçi olduğunu açıklaması doğaldır. Hal böyle olunca maddi durumun belirlenmesinden sonra davacının Zekeriya hakkında hukuk mahkemesinde dava açmasında bir isabetsizlik yoktur. Direnme kararının bozulması gerekir" denilmek suretiyle ceza davasındaki feragatın maddi hataya dayandığı kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle şikayetçi: yanıltılması üzerine feragat ettiğinden ve bu feragat kişisel hak istenmeyeceğine ilişkin karşı tarafa ulaşan bir sözleşme niteliğinde olduğundan BY.nın 24. maddesi uyglanmalı, müdahil lehine manevi tazminata hükmedilmelidir. İsabetli olan direnme hükmü onanmalıdır" gerekçesiyle,
  Üyelerden Vural SAVAŞ ise; (Takibi şikayete bağlı olmayan, başka bir deyişle müştekinin şikayetinden vazgeçmesiyle düşmesine olanak bulunmayan bir kamu davasına ilişkin olarak, hazırlık soruşturması esnasında vukubulan "vazgeçme", sonradan müştekinin müdahil olup, şahsi haklarını istemesine engel teşkil eder mi? Herşeyden önce bu hususun açıklığa kavuşturulmasında yarar bulunmaktadır.
Bu konuda kural TCK.nun 111. maddesinde belirtilmiştir. "Hukuku amme davasının düşmesi cürümden zarar gören şahsın davadan vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş v evazgeçtiği sırada davacı hukuku şahsiyetini ayrıca muhfaza eylememiş ise artık hukuk mahkemesinde dahi dava edemez".
Anılan maddenin uyglanabilme şartları şunlardır: a) Ortada takibi şikayete bağlı bir suçtan açılmış kamu davası veya şahsi dava olacak, b) Müşteki veya müdahilin vazgeçmesi nedeniyle kamu davası veya şahsi davanın düşmesine karar verilecek, c) Müşteki veya müdahil vazgeçtiği sırada şahsi haklarını muhafaza eylememiş olacak.
Olayımızda olduğu gibi, TCK.nun 459/2. maddesinin uygluanmasını gerektirir nitelikteki "dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya neden olmak" suçu takibi şikayete bağlı bir suç olmadığı gibi; TCK.nun 111. maddesinin uygulanmasını gerektiren, başka bir deyişle müdahilin ceza veya hukuk mahkemesinde şahsi haklarını istemesine engel teşkil eden şartlardan hiçbiri olayda gerçekleşmemiştir.
Suçtan zarar gören kimsenin, müdahil olup şahsi haklarını istemesi halinde, ceza hakiminin karara bağlayacağı bir hukuk davası, kamu davası ile birlikte görülmeye başlamış demektir. Bu nedenle, ceza hakimi "şahsi hak" davasını karara bağlarken, özel hukuk kurallarını daima gözönünde tutmak zorundadır.
Bu konuda, Yargıtay Özel Hukuk Daireleri ile, Hukuk Genel Kurulu kararları, ve bilimsel görüşler tam bir uyum içindedir: Ceza davasından feragat, hukuk mahkemesinde açılmış bulunan tazminat davasından feragati tazammun etmez; keza hiçbir kimseden şikayetçi olunmadığı hususunda savcıya yapılan beyan, Ceza davasına münhasır olup, hukuk mahkemesinde açılmış olan tazminat davasına da şamil değildir (Bakınız: Necip Bilge-Ergun Önen; Medeni Yargılama Hukuku, 3. Bas., S:352; R.Ersoy, Yeni İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, 2. Bası, S: 128; 4. Hukuk Dairesi'nin 21.4.1953 günlü ve Hukuk Genel Kurulu'nun 2.10.1963 tarihli kararları).
Suçtan zarar gören kimse, hazırlık soruşturması sırasında kimseden şikayetçe olmadığını belirtmesine rağmen, hukuk, mahkemesine dava açıp şahsi hakkını isteyebilirken; CMUK.nun 365. maddesinin açık hükmüne rağmen ceza mahkemesince, şahsi hak isteminin reddine karar verilmesi gerektiği yolundaki çoğunluk görüşünün bize göre yasal dayanağı yoktur.
Diğer yandan, hazırlık soruşturması sırsında şikayetinden vazgeçen kimsenin ceza davasına müdahil olup, sanığın cezalandırılmasını isteyebileceği ve hükmü de temyiz edebileceği yolundaki yerleşmiş ve yasaya uygun Yargıtay uygulamaları karşısında, şahsi hak yönünden aksine bir uygulamanın kabulü ayrı bir çelişkiyi sergilemektedir.
Bu nedenlerle direnme kararı onanmalıdır gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır. 
 
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün tebliğnamedeki istem gibi BOZULMASINA, 13.11.1989 günü ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 4.12.1989 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini