 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/239
K: 1989/276
T: 09.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kasten adam öldürmekten sanıklar Mustafa, Köksal ve Bayram'ın TCK.nun 64/1, 448, 51/1, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına ilişkin, Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi'nce 29.11.1988 gün ve 76/96 sayı ile verilen hükmün re'sen temyize tabi olması ve sanıklar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 9.3.1989 gün ve 263/654 sayı ile;
(Sanıkların, akrabası Zekeriya'nın sevk ve idaresindeki kamyonun maktüle ait odun ardiyesine çarparak çatıdaki bir ağacı kırması sebebiyle maktülle, sanık Mustafa arasında kavga çıktığı, maktülle kardeşlerinin sanığı tokatladıkları orada bulunanların kavgayı aralıyarak, sanık Mustafa'yı Bahattin'in dükkanında teskine çalıştıkları, olayı öğrenen yakınları Köksal'la Bayram'ın hadise yerine geldikleri, her üç sanığın birlikte maktüle ait ardiyeye gittikleri, onların gldiğini gören maktülün kaçmaya başladığı yüzmetre kadar takip eden sanıkların sopalarla vücudunun muhtelif yerlerine vurdukları, maktülün kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu öldüğü, dosya münderecatından anlaşılmışsada, ölümü tevlit eden yaraların hangi sanığın darbesi ile meydana geldiği tesbit edilememiş olmasına göre fiillerinin asli maddi faili gayri muayyen olacak şekilde adam öldürmek olarak tavsif ve haklarında TCK.nun 463. maddesinin tatbik edilmek suretiyle tecziyelerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması..) isabetsizliğinden oy çokluğu ile bozmuş muhtelif üyeler ise;
"Kaçmasına engel olarak biçimde ısrarla takip edilerek yüz, yüzelli metre ileride yakaladıkları maktülü her üç sanığın ellerinde sopa ile sonucu alıncaya kadar vücudunun muhtelif yerlerinden ve özellikle de kafa kemiklerinde birden fazla kırık ve çökme kırığı hasıl edecek şekil ve derecede darp ederek öldüren sanıkların eylemini TCK.nun 64/1. maddesi "suç ortaklığı" içinde nitelendiren ve ona göre uygulama yapan yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini bildirmişlerdir.
Yerel Mahkeme de 13.6.1989 gün ve 42/58 sayı ile;
(.. Sanıkların birlikte maktülü 100-150 metre kadar kovalıyarak takip ettikleri ve daha sonra yakalayarak birlikte ellerinde sopalarla dövüp öldürdükleri iki darbenin ölümü tevlit edecek ağırlıkta olduğu tespit edildiğine göre, sanıkların eylem birliği içinde olduklarına şüphe yoktur. TCK.nun 463. maddesi bu gibi hallerde uygulanamaz, nitekim benzer bir olayda birden fazla sanığın beraberce bir şahsın üzerine çullanarak kafada birden fazla kırık meydana getirecek derecede yaralamaları durumunda; eylemleri, asli iştirak olarak kabul edilmiştir.
Bozmadan sonra vaki reddi hakim meselesine gelince; (.. mahkeme heyeti müzakereye çekilirken, C.Savcısının duruşma salonundan dışarı çıkarılması teammülden değildir. Ne mahkeme C.Savcısı ve ne de C.Savcısı mahkemeyi etkileyecek durumda değildir, her makam kendi sorumluluk bilinci içindedir. Bu itibarla sanık vekilinin bu red nedeni yasal değildir) biçimindeki gerekçesiyle ilk hükümde direnmiş ve reddi hakim talebinin reddine karar vermiştir.
Bu hüküm de resen temyize tabi olup sanıklar vekili tarafından da temyizi üzerine, dosya C.Başsavcılığı'nın bozma isteyen 19.7.1989 gün ve 2249 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununda, Ceza Genel Kurulu'nda duruşma yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığından, sanıklar vekilinin duruşma isteğinin reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra yapılan müzakerede;
Dosyaya göre;
Reddi hakim talebi yerinde ve yasal görülmediğinden, bu yöndeki itirazların reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra yapılan incelemede:
Olay günü, sanıklardan Mustafa ve Bayram'ın tanık Mehmet Bahattin'in ardiyesinden akrabaları Zekeriya adındaki kamyon sürücüsünün kamyonuna kömür yükledikten sonra kamyonun Zekeriya'nın yönetiminde ardiyeden geri geri çıkarken öldürülen Hasan'a ait ardiyeye çarparak çatıdaki bir ağacın kırılmasına neden olması üzerine; öldürülenin, kamyonun yanında yürümekte olan Mustafa'ya küfrettiği, sanığın karşılık vermesi üzerine aralarında kavga çıktığı ve bu kavgada öldürülenin kardeşleri ile birlikte sanığı dövdükleri, çevreden gelenlerin kavgayı ayırarak sanık Mustafa'yı götürerek teskin etmeye çalıştıkları, bu arada diğer sanık Bayram'ın Mustafa'nın amcası olan Köksal'ın dükkanına giderek, Mustafa'nın öldürülen ve kardeşi tarafından dövüldüğünü söylemesi üzerine, Köksal'ın Bayram ile birlikte Mustafa'nın bulunduğu yere geldiği, bunların gelmesiyle Mustafa4nın cesaretlenerek yazıhaneden fırlayıp eline geçirdiği sopa ile öldürülenin ardiyesine doğru koştuğu diğer sanıklarında sopaları alarak onun peşinden gittikleri, sanıkların geldiklerini gören öldürülenin ardiyesini terkederek boş bir araziye doğru kaçmaya başladığı, sanıklarında 100-150 metre kadar kovaladıktan sonra kendisini yakalayarak hamili bulundukları sopalarla kafasına ve ücudunun diğer yerlerine vurup ağır bir biçimde yaraladıkları maktülün kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu öldüğü ve yapılan adli muayene ve otopside, öldürülenin başında iki adet öldürücü yara, saptandığı; ancak ölümü tevlit eden bu yaraların hangi sanığın darbesi ile meydana geldiğinin saptanamadığı anlaşılmıştır.
Ceza Genel Kurulu'nun 23.11.1981 gün ve 214/385 sayılı kararında etraflıca açıklandığı üzere, TCk.nun 463. maddenin uygulanma koşulları şöyledir;
1 - Bu madde yasada sayılan adam öldürme ve yaralama suçlarına münhasırdır.
2 - Bu hüküm; ancak yalnız asli-maddi iştirakin, irtikap edenler grubuna dahil olanlara şu koşullarda uygulanabilir.
a - Bütün dikkat ve ihtimam gösterildiği ve tüm imkanlar kullanıldığı halde, asli failin tespiti mümkün olmamalıdır.
b - Fiiller birden fazla olmalıdır.
c - Fiilin asli unsurundan olan "Sonuç" irtikapçılar arasında ve fakat ortada kalmalıdır.
Olayımızda yukarıda açıklanan oluşa göre, sanıklardan hangisinin veya hangilerinin maktüldeki öldürücü yaraları meydana getirdiği kesinlikle saptanamamıştır. Bu nedenle müstakil faili gayrimuayyen şekilde öldürmek suçundan hükümlendirilmelerine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istem gibi, sanıkların eylemi, müstakil faili muayyen olacak şekilde kasten adam öldürmek niteliğinde olup, TCK.nun 463. maddesinin uygulanmasını gerektirdiğinden, direnme hükmünün bu sebepten BOZULMASINA, 9.10.1989 gününde 2/3 çoğunlukla karar verildi.