Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/169
K: 1989/231
T: 12.06.1989

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Kasten adam öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçlarından sanık Sedat'ın beraetine dair, (Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi)nce 28.1.1988 gün ve 162/15 sayı ile verilen hüküm, temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.
Bu karara karşı Yüksek Adalet bakanlığı'nca yazılı emir yoluna başvurulması üzerine C. Başsavcılığı'nca düzenlenen 19.4.1989 gün ve 505 sayılı tebliğnamede:
(Sanık Sedat'ın arkadaşları Ramazan, Şeref ve olay sırasında ölen Cengiz'le birlikte müdahil sanık İrfan'ın evi önüne giderek ona hakaret edip evini kurşunladıkları, hususu, müdahil ve tanıkların beyanı ile doğrulandığı gibi, diğer sanık Şeref'in aynı olay nedeni ile öldürmeye eksik derecede teşebbüs suçuna müzahir olmaktan TCK.nun 448, 61 65/3 ve 59. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay ağır hapis cezasına mahkum edildiği ve mezkur hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 10.6.1987 gün ve 1423/2150 sayılı ilamı ile onandığı, adı geçen sanığın da aynı olaya katıldığı ve öldürmeye eksik teşebbüs suçuna müzahir olduğu gözetilmeden beraetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle CMUK.nun 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması'nın talep edilmesi üzerine dosyayı inceleyen 1. Ceza Dairesi, 3.5.1989 gün ve 1524/1519 sayı ile;
(CMUK.343. maddesinin 1. fıkrasında, hakim tarafından ve mahkemelerden verilen ve Yargıtay'ca tetkik edilmeksizin kesinleşen karar ve hükümlerde kanuna muhalefet edilmişse yazılı emir yoluna başvurulabileceği belirtilmişse de, bu kanuna muhalefet halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekir.
CMUK.nun 307. maddesinde; hukuki bir kaidenin yanlış tatbik edilmesi yada yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefet olarak tanımlanmış, 308. maddede gösterilen 8 halde kanuna mutlakka muhalefet edilmiş sayılacağı bildirilmiştir.
Kanuna muhalefet, geniş bir terim olarak hukukun zedelenmesi olarak anlaşılmalı, gerek maddi hukuk ve gerekse usul hukuku kuralları karşısında bu yola başvurulmalıdır.
İnceleme konusu olan dava dosyasında olduğu gibi, hadise ile ilgili tüm deliller toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen ve Yargıtay'ca tetkik edilmeksizin kesinleşen beraet hükmüne ilişkin olarak takdire hataya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna başvurma imkanı olmadığından, yazılı emre dayalı tebliğnamedeki bozma nedenleri varit görülmediğinden REDDİNE) karar vermiştir.
Bu karara karşı 24.5.1989 gün ve 42 sayı ile, itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığınca;
(Ceza Genel Kurulu'nun 7.11.1988 gün ve 6/403-437, 14.11.1988 gün ve 4/427-466 sayılı kararlarında da açıkça zikredildiği üzere kanuna muhalefet hali sübutu da kapsar. Yargılamanın temelini ve esas amacını oluşturan sübut veya suçun tekevvün edip etmediğine ilişkin incelemeyi mümkün görmemenin mantıki bir izahı yoktur. Bu ahvalde de yasaya aykırılık kesinlikle vardır ve bu tür yasaya aykırılık hallerinde de CMUK.nun 343. maddesi uyarınca yazılı emir yoluna gidilebilir.
Açıklanan bu nedenlerle Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 3.5.1989 gün ve 1989/1524-1519 sayılı "Deliller toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra takdirde hataya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna başvurma imkanı olmadığı yolundaki kararının incelenerek kaldırılması ve esasın incelenmek üzere dosyanın 1. Ceza Dairesi'ne gönderilmesine karar verilmesi talep edildiğinden; dosya Ceza Genel Kurulu'nda okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Dosya içeriğine göre:
 
KARAR : Müdahilin evini kurşunlamak suretiyle öldürmeye teşebbüs suçundan haklarında kamu davası açılan sanıklardan Şeref'in beraetine, Ramazan'ın TCK.nun 448, 61, 65/3 ve 59. maddeleri gereğince üç yıl dört ay ağır hapis cezasıyla mahkumiyetine dair Yerel Mahkemece verilen hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 10.6.1987 gün ve 1423/2150 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmesinden sonra, aynı olayın sanıklarından ve hakkındaki yargılamanın geçici olarak durdurulmasına karar verilen Sedat'ın yakalanmasından sonra yapılan yargılama sırasında, mağdur müdahil İrfan'ın Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nce talimatla alınan 12.7.1982 tarihli ifadesinde "Evime ateş edenler ufak boylu, sarışın ve ufak boylu iki kişi idi. Hatırladığım kadarı ile Ramazan ve olay sırasında benim ateş edip öldürdüğüm Cengiz'di" demesini ve tüm dosya içeriğini gözönünde tutarak, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 28.1.1988 gün ve 162/15 sayı ile, sanık Sedat'ın beraetine karar vermiş kesinleşen bu karar aleyhine yazılı emir yoluna başvurulmuştur.
Kesinleşen bir beraet kararı, hukuki bir meseleye ilişkin olsaydı; mesala TCK., nun 296/2. maddesinde sayılanlar arasında olmadığı halde, cürmün delillerini saklama suçunu işlediği kabul edilen "amca" hakkında bu maddeye dayanarak verilen beraet kararı veya hırsızlık suçunu işleyen "hala" ya verilecek cezanın TCK.nun 524. maddenin 2. fıkrası gereğince 1/3 oranında indirilmesi gerekirken, birinci fıkra uygulanarak ve "fail hakkında takibat icra olunamaz" hükmüne dayanarak verilen ve kesinleşen bir beraet kararı hakkında yazılı emir yoluna başvurulsaydı, elbetteki sanık aleyhine tesir etmemek kaydıyla bozma nedeni yapılabilirdi.
Ancak, olayımızda olduğu gibi, olayla ilgili tüm delilleri toplayıp, değerlendirilmesini yaptıktan sonra suçun sübut bulmadığı kanaatine varan Yerel Mahkemece verilen beraet kararına ilişkin olarak, başka deyişme maddi (fiili) nedenlere dayanarak yazılı emir yoluna başvurabilir mi? C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık budur.
Konunun Genel Kurulumuzda müzakeresi sırasında ortaya atılan ve tüm üyelerce benimsenen bilimsel görüşler ve Yargıtay İçtihatları aşağıda özetlenmiştir.
A - Yazılı emir ile temyize, ancak verilmiş olan hükmün veya kararın kanuna muhalif olması halinde müracaat edilebilir. Hakimin takdirine ait fiili meselelerden dolayı bu yola gidilemez - BAHA KANTAR, Ceza Mahkemeleri Usulü, 1957 4. Bası, S: 402)-.
Yazılı emre konu yapılacak karar, sadece hukuki meseleye ilişkin olmalıdır. Maddi bir meselede verilen ve sadece o davayı ilgilendiren karardaki hatanın belirtilmesinde "kanun yararı" yoktur - N. KUNTER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 8. Bası, 1986, S: 1057-.
Yazılı emirle Yargıtay'a başvurulduğunda, fiili ve maddi hususlar üzerinde durulmaması, sadece hukuk bakımından inceleme yapılması gerekmektedir - Ö. TOSUN, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Cilt: 2, 1976, 2. Bası, S: 196-.
B - Yukarıda açıklanan bilimsel görüşler doğrultusunda:
14.11.1977 gün ve 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında: (Esası halledilmiş bir hükümde, ancak hakimlerin takdir alanına giren ve suç işleyenler için birhak teşkil etmeyen, objektif esaslara dayanan ve fakat son çözümde subjektif bir karar olan ve bu özelliği yüzünden ilgili yasa hükmündeki açıklık nedeniyle ilk mahkemelere gözetilebilen erteleme konusunda, isteklerin karara bağlanmaması ya dda gerekçesiz karar verilmesi üzerine hüküm bozulduğu takdire Usulün 343. maddesindeki karar türlerinden birinin Yargıtay'ca verilemeyeceği),
2. Ceza Dairesi'nin 9.3.1963 gün ve 1830/2325 sayılı kararında: (Yazılı emir yolunda deliller bakımından inceleme yapılamaz),
Aynı Dairenin 15.7.1972 gün ve 5942/6134 sayılı kararında: (Bir Ceza davasına konu teşkil edip, sanığa isnat olunan eylemin, toplanan delillerin hangi hal ve derecesinde vaki ve sabit sayılacağı, bir kural olarak ortaya konulabilmelidir ki; mahkemelerin buna aykırı olarak delillerin dozunu yanlış tayin ederek, şu veya bu doğrultuda hükme varması, bir hukuk kuralına aykırılık ve dolayısıyla kanuna muhalefet teşkil edebilsin. Bu düşüncenin, hukuk mantığıyla bağdaşmasının mümkün olmadığını açıklamaya lüzum yoktur. Bunun tersine, Usulümüzün 254. maddesinde "Mahkeme irat ve ikame edilen delilleri, duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaate göre takdir eder" denmimştir. "Kanaat" ve "takdir" hallerinin ise, bir kuralın kalıbına sığdırılması şüphesiz mümkün değildir. Başka başka mahkemelerin, benzer olaylarda aynı düzeyde delillerle takdire dayanarak "beraet" veya "mahkumiyet" kararları verebilmesi ve inceleme mercilerinin de mahkemelerinaksi doğrultuda tecelli eden bu takdirlerini geçerli sayarak, hükümleri onaması mümkündür. Diğer bir ifade ile, "delillerin doğru takdir edilmesi" gibi bir kural sözkonusu olamaz. İnsan tabiatına aykırıdır. Hatta, değişik psikolojik etkiler altında aynı zamanlarda ters sonuçlara varması normal sayılabilir. Bir ceza davasında vaki ve sabit bulunan eylem, kanuna göre suç teşkil etmediği halde, mahkemece muhkumiyet kararı verilmesi veya bunun aksine sabit olan fiil kanunda suç olarak gösterildiği halde, bu kanun hükmünü yanlış yorumlama neticesi, suç unsurlarının var olmadığına dayanılarak beraet kararı verilmesi, yürürlükteki kanun ve nizamlarda yer alan hukuk kurallarının uygulanmama, yahut yanlış uygulanması ve bunların dışında Usulün 308. maddesinde yazılı hallerde kanuna muhalefet hali aşikar olduğundan, bu durumlara hasren yazılı emir yoluna gidilebilirse de; olayda olduğu gibi, "fiilin sübutu yönünden delillerin takdiri" noktasından yazılı emir isteminin dinlenmemesi gerekir. Yazılı emrin sübutun takdiri mevzularında işletilmesi sakıncalar doğrurur. Beraet eden kişi hakkındaki hüküm aleyhine yıllar sonra, fiilin sabit olduğundan sözedilerek, yazılı emir yoluna gidilip, aleyhe tesir etmese bile, beraet hükmünün bozulması hukuk düzenini zedeler. Yazılı emir yoluyla hükmü inceleyen merciin düşüncesi, kimi zaman mahkemenin kanaati doğrultusunda tecelli edebileceği gibi, bazanda ona aykırı düşmesi tabiidir. Ama her iki halde de maddi gerçek yani sübut konusu yine örtülü kalır. Delilleri mahkemenin mi, yoksa Yargıtay'ın mı işin aslına uygun şeklide takdir ettiği kesinlikle ileri sürülemez. O halde, bu yola gidilmesinde bir yarar olmamak gerekir. Esasen, bize has bir usul müessesesi olan "Yazılı emir" hakkında esbabı mucibe layihasında "tatbikatı kanuniyeden" dolayı yazılı emir verilebileceği hususunun zikredilmiş olduğu ve bu tabirin anlamında da "sübut" konusuyla telifi mümkün olmadığı düşünülürse, bu konudaki aksine yorumlamaların maksatla zıt düşeceği sonucuna varılmak gerekir),
8. Ceza Dairesi'nin 5.10.1976 gün ve 7025/6885 sayılı kararında: (Lehte ve aleyhteki bütün deliller mahkemece tartışıldıktan ve aleyhtekiler çürütüldükten sonra beraet hükmü verildiğine göre, yazılı emirle bozmayı gerektiren bir yön düşünülemez),
9. Ceza Dairesi'nin 5.12.1984 gün ve 5766/5900 sayılı kararında: (Tüm kanıtlar toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşen hükümlerde, kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğü ileri sürülerek yazılı emir yoluna başvurma olanağı yoktur),
Ceza Genel Kurulu'nun 28.4.1986 gün ve 35/278 sayılı kararında (26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, kanuna muhalefet halleri açıklanmış ve bunların, uygulamadaki yanlışlıklar ile esasa etkili usul hatalarından ibaret olduğu belirtilmiştir. İnceleme konumuzu teşkil eden dava dosyasında olduğu gibi, olayla ilgili tüm delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşen beraet hükmüne ilişkin olarak, delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna başvurma imkanı yoktur)
Denilmektedir.
Ceza Genel Kurulu'nun, 20.12.1976 gün ve 509/534, 28.4.1986 gün ve 35/278, 25.4.1988 gün ve 94/171 sayılı kararları da aynı mahiyettedir.
Açıklanan hususlar gözönünde tutulduğunda, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 12.6.1989 gününde ve oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini