 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1989/155
K: 1989/217
T: 05.06.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : S.Ö nün TCY.nın 350/2, 491/ilk, 522, 71. maddeleri uyarınca bir sene iki ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.3.1988 gün 350/101 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 3.11.1988 gün 8205/11788 sayı ile;
"1 - Sahtecilik suçlarında belgenin aldatma gücünü haiz olup olmadığını saptama yetkisinin duruşmayı yapan hakime ait ve bu konudaki bilirkişi düşüncesinin bağlayıcı delil olmayıp danışma niteliğinde bulunduğu gözetilmeden ve polisce yakalanma anında sahteciliğin anlaşılmış olması karşısında belgenin ne suretle aldatma yeteneğini haiz olduğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2 - Belgenin dosya içersine konulmaması,
3 - Sanık vekilinin temyiz dilekçesinin kapsamına göre sanığın akli durumunun tesbitinin zorunlubulunması"
Gerektiğinden bozmuş.
Yerel Mahkeme, 14.2.1989 gün 381/24 sayı ile;
"Sahtecilik sanığın yakalandığı anda tesbit edilmeyip, yakalama tutanağındaki şerhe göre bir gün sonra anlaşılmıştır. Adli Tıp Kurumu raporu yeterlidir. Yargılama aşamasındaki akli durumu ileri sürülmediğinden araştırılması zorunlu değildir" gerekçesiyle eski hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi, sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenildiğinden, dosya Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istemli 1.5.1989 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Duruşma tutanaklarının, sonradan değiştirilmesini önlemek ve güveni sağlamak amacıyla C.M.U.K.nun 264. maddesi uyarınca duruşmaya katılan mahkeme başkanı ve tutanak yazıcısı tarafından imzalanmaları zorunludur.
Yasanın bu bağlayıcı hükmüne uyulmayarak, C. Savcısının mütalaasını verdiği, sanık vekilinin savunmasını yaptığı ve tefhim olunan kısa kararın yazıldığı 14.2.1989 günlü oturuma ilişkin tutanağın ikinci sayfasının tutanak yazıcısı tarafında imzalanmaması CMUY.nın 264. maddesine aykırı bulunduğundan, sanık vekilinin temyiz itirazlarının öncelikle bu sebeple kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Tebliğnamedeki istemden değişik gerekçe ile yerel mahkeme direnme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu sebepten BOZULMASINA 5.6.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.