 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1988/83
K: 1988/149
T: 11.04.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Özel belgede sahtecilik suçundan sanık İsmet Çohadar'ın TCY. 345. maddesi uyarınca mahkumiyetine ilişkin hükmü inceleyen Özel Daire;
(Belgede sonradan ilave edildiği, kabul edilen tahliye taahhüdünün bilirkişi raporunda belirtildiği gibi mana ve muhteva bakımından çelişki arzettiği gözetilmeden şeklen aldatıcılık yeteneğini taşıdığından bahisle hükümlülük kararı verilmesi) yersiz görülerek bozulmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı Yerel Mahkeme; karar yerinde yazılı gerekçe ile direnme kararı vermiştir.
İncelenen dosya ve kanıtlara göre;
KARAR : Sanığın Almanya'da işçi olarak çalışan kayınbiraderisen vekaleten dükkanını şikayetçiye kiraladığı, kira sözleşmesinin en son 2.9.1983 günü yenilendiği, bundan sonraki sözleşmelere karışmak istemeyen sanığın beyaz bir kağıdı ikiye katlayarak, "Bundan sonraki anlaşmalar mal sahibi ile yapılacaktır" şeklinde yazı yazıp şikayetçiye imzalattığı, sanığın daha sonra katlamış olduğu kağıdın üst kısmına "tahliye taahhüdü, yeni sanayii sitesi 5. site sokak No. 12'deki dükkanda İsmet Çohadar vekaletinde 6 senedir kiracıyım. Yeni yaptığımız anlaşma ile 2 Eylül 1985 tarihinde sona erecektir. Kendisi ve bu yapılan anlaşma ile hiçbir ihtilafımız olmadan dükkanı mal sahibine teslim edeceğim" şeklinde eklentiler yaparak sahte belge haline getirip kullandığı dosya içeriği ile anlaşılmaktadır.
Suça konu belge üzerinde inceleme yapılan bilirkişi Erdener Yurtcan 7.5.1986 tarihli raporunda; Belgedeki tüm yazıların aynı el mahsulü olduğunu, ancak belgenin içeriğinde yer alan tahliye taahhüdü ile sonraki anlaşmaların mal sahibi ile yapılacağına ilişkin ibarenin birbiriyle çelişkili bulunduğunu, tahliye taahhüdünün kira sözleşmesine son verileceğini gerektirmesi karşısında, daha sonraki anlaşmaların mal sahibi ile yapılacağının açıklanmasının birbiriyle uyumsuzluk gösterdiğini bildirmiştir.
Gerçekten de incelenen suça konu belgede şeklen aldatıcılık yeteneğinin bulunduğu görülmekte ise de; sonradan eklenen tahliye taahhüdü ile sonraki anlaşmaların mal sahibi ile yapılacağına ilişkin ibarenin birbiriyle kesin bir çelişki arzettiği ve bu haliyle anlam ve içerik bakımından belgede aldatıcılık yeteneğinin bulunmadığı anlaşıldığından Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken ilk hükümde direnilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Karşı oy kullanan kurul üyeleri Yerle Mahkeme hükmünün haklı nedenlere dayandığını ileri sürmüşlerdir.
SONUÇ : Yukarda açıklandığı üzere sanık vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmüş bulunduğundan Yerel Mahkeme direnme hükmünün Özel Daire kararında belirtilen sebeple BOZULMASINA, 11.4.1988 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.