 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1988/576
K: 1988/27
T: 08.02.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Resmi evrakta sahtecilik suçundan sanık Faik Karasatı'nın TCY. 342/1, 80, 59/2. maddeleri uyarınca mahkumiyetine ilişkin hükmü inceleyen özel daire;
KARAR : (1- Sanıkla ilgili ve mahiyeti aynı derdest başka davalarda bulunduğu anlaşıldığı halde bu davalarla birleştirme ve TCY. 80. maddesinin uygulama olanağının yeterince araştırılıp araştırılmaması.
2- Sahte vizite kağıtlarının bazı belgeler ibraz edilmeden tek başına sonuç doğurmayacağının baş kısmında yazılı olması karşısında sanığın sadece sahte mutemet belgesinden sorumlu tutulması gerekip gerekmediğinin ve bu suretle suç tarihi de gözönüne alınarak TCY. 345, 102/4 ve 105/2. maddelerinin uygulanmasının söz konusu olup olmayacağını araştırılmaması,
3- Tek imzalı bilirkişi raporunun mütereddit ve ihtimale dayalı olmasına rağmen Adli Tıp Kurumundan mütalaa alınmaması, bu tek imzalı yetersi raporun hükme dayanak yapılması) nedeniyle bozulmasına karar vermiştir.
Bu karara karşı dosyanın gönderildiği yerel mahkeme; (Suç tarihlerinin ve mağdurlarının farklı olması nedeniyle sanık hakkında TCY. 80. maddesinin uygulama yeri bulunmadığını, bu itibarla sanık hakkındaki derdest davaların birleştirilmesine yer olmadığını, vizite kağıtlarının başında "tedavinin yapılabilmesi için sicil kartının gösterilmesi mecburidir" ibaresi yazılı ise de, kurumun muayene ve tedavi yönetmeliğine göre sağlık birimlerinde tedavi yapılabilmesi için sigortalı işçi olunması şartı aranmaktadır. Adına sahte vizite kağıdı düzenlenen Nihat Kümükoğlu da sigortalı işçidir. Vizite kağıdı üzerine muayene yapılarak istirahat verildiğine göre, sigorta kartının gösterilmiş olduğu sonucuna varılmalıdır. Bu itibarla vizite kağıdı hukuki sonuç doğurmaya elverişlidir. Öte yandan vezneden para alınması tediye fişi düzenlenmesine bağlanmış olup, tediye fişi de sahte olarak düzenlendiğinden resmi evrak niteliğindedir ve zamanaşımı süresi dolmamıştır.
Bilirkişi yasaya uygun olarak tek kişiden seçilmiştir. Adli Tıp Kurumundan rapor alınması zorunlu değildir. Bilirkişi Muhittin Kaya'nın raporunda "vizite kağıtlarındaki yazı ve rakamlarla ilgili bölümler mütereddittir". Zira bu belgedeki yazı ve rakamların yetersiz olması ve mukayese imkanı vermemiş bulunması nedeniyle sanığın elinden çıkmış olması mümkün görülmüştür, şeklinde görüş bildirmiştir. İşveren adına atılan imzaların ise sanığın elinden çıktığı kesinlikle belirtilmektedir. Bu durumda rapor yeterlidir.) gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
İncelenen dosya ve kanıtlara göre;
Sanığın 1974-1975 yıllarında Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünde çalıştığı sırada birçok kişiler adına sahte vizite kağıtları, muteet ve işgörmezlik belgeleri düzenleyerek SSK'dan işgörmezlik ödeneği aldığı sabit görülerek Altındağ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.6.1980 gün ve 1975/165, 1980/112, sayılı kararı ile TCY. 352/1, 80. maddeleri uyarınca mahkumiyetine, sanık hakkında benzer eylemleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir.
Bu suç duyurusu üzerine Ankara 1. Sorgu Hakimliğince sanık hakkında TCY. 342/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle Yerel Mahkemeye kamu davası açılırken, Altındağ C.Savcılığının 12.7.1982 gün ve 1982/2605-2476 sayılı iddianamesi ile de Altındağ 2. Ağır Ceza Mahkemesine dava açılmıştır.
Sanık hakkındaki sahtecilik olaylarının tümü 1974-1975 yılları arasında meydana gelmiştir. Sahtecilik suçları kamu güveni aleyhinde cürümlerdir. Bu suçun mağduru gerçek ve tüzel kişiler olmayıp kamu güvenidir. Öte yandan suç tarihlerine bakıldığında da uzun sayılamayacak, aralıklarla işlendiği görülmektedir. Bu itibarla özel daire bozma ilamının 1 numaralı bendinde belirtildiği gibi, sanık hakkında benzer eylemleri nedeniyle derdest bulunan kamu davalarının birleştirilmesi ve sanık hakkında yukarıdaki açıklamalar ışığında TCY. 80. maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığının tartışılması gerekir.
Öte yandan Vizite belgesinin baş tarafında "Tedavinin yapılabilmesi için sicil kartının gösterilmesi mecburidir." ibaresi yazılıdır. Buna göre tek başına vizite kağıdının hukuki sonuç doğurması olası değildir. Zira vizite belgesi ile birlikte kimlik belgesinin de gösterilmesi zorunluğu vardır. Adına sahte belge düzenlenen Nihat Kümükoğlu ölmeden önce müfettişe verdiği ifadesinde muayeneye çıkıp çıkmadığını hatırlayamadığını söylemektedir. O halde bu husus kuşkulu kalmaktadır. Kuşkudan sanık yararlanır genel ilkesi gözetildiğinde belge olarak sadece sahte mutemet belgesi bulunmaktadır ki onunda özel belge olup olmadığının ve suç tarihine göre de zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının tartışılması gerekir.
Özel yandan Vizite belgesinin baş tarafında "Tedavinin yapılabilmesi için sicil kartının gösterilmesi mecburidir." ibaresi yazılıdır. buna göre tek başına vizite kağıdının hukuki sonuç doğurması olası değildir. Zira vizite belgesi ile birlikte kimlik belgesinin de gösterilmesi zorunluğu vardır. Adına sahte belge düzenlenen Nihat Kümükoğlu ölmeden önce müfettişe verdiği ifadesinde muayeneye çıkıp çıkmadığını hatırlayamadığını söylemektedir. O halde bu husus kuşkulu kalmaktadır. Kuşkudan sanık yararlanır genel ilkesi gözetildiğinde belge olarak sadece sahte mutemet belgesi bulunmaktadır ki onunda özel belge olup olmadığının ve suç tarihine göre de zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının tartışılması gerekir.
Özel Dairenin 3 numaralı bozma nedenine gelince; Bilirkişi Muhittin Kaya, 27.12.1983 tarihli raporunda: (İncelenen Nihat Kümükoğlu adına düzenlenmiş 11.2.1974 tarihli vizite kağıdı ve 13.2.1974 tarihli mutemet belgesindeki yazı, rakam ve imzaların bu sanığınkilerle yapılan karşılaştırılmasında, detaylı bir karşılaştırma imkanı doğmamış, sadece mevcut harf ve rakamlar yönünden yapılan araştırmada; çok az miktardaki harf ve rakamlar yönünden mutabakat sağlanabilmiş, bu itibarla yazı ve rakamların sanığın elinden çıkmaları mümkün görülmüş, buna karşılık işveren adına atılan sahte imzaların sanığın elinden çıktıkları sonucuna varılmıştır. Yine 1.10.1974 tarihli vizite kağıdı ve 28.10.1974 tarihli mutemet belgesindeki yazı ve rakamlar yukarıda belirtildiği gibi yapılan sınırlı incelemede sanığın elinden çıkmaları mümkün görülmüştür) görüşü ileri sürülmektedir.
Sanık aşamalardaki savunmasında suçu inkar etmektedir. Bilirkişinin belgelerdeki yazı ve rakamlara yönelik kanaati doyurucu değildir. Öte yandan bilirkişi yazı ve rakamlara göre kesin kanaat bildirmenin daha daha güç olduğu imzalar hakkında da kesin sonuca varmaktadır ki, yazı ve rakamlar konusunda kesin sonuca varılmayan veriler karşısında imzalar hakkındaki bilirkişi görüşü de kuşkulu kalmaktadır. Bu itibarla Adli Tıp Kurumu ilgili şubesinden rapor alınması da gerekmektedir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere sanık vekili ve C.Savcısının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 8.2.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.