 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1988/537
K: 1989/48
T: 13.02.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dolandırıcılık suçundan sanık H.'nin 1475 sayılı Yasa'nın 85/2. maddesi uyarınca üç yıl hapis ve üçyüzbin lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, bu amaçla faaliyet gösterdiği bürosunun kapatılmasına ilişkin, Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce 8.1.12.1986 gün ve 683-696 sayı ile verilen hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen 6. Ceza Dairesi, 17.12.1987 gün ve 9347-10851 sayı ile;
"Müştekileri yurt dışına işçi olarak göndermek üzere işveren vekili sıfatıyle sanıklar müştekiler arasında İş ve İşçi Bulma Kurumu yetkilileri huzurunda yapılan Kurumca tasdikli iş sözleşmelerinin, 1475 sayılı Yasa'nın 85 ve 105. maddesinde yazılı izin niteliğinde olup olmadığı, adı geçen Kurum'dan sorulmak gerekirken eksik incleme ve soruşturmaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozmuş.
Yerel mahkeme ise, 14.9.1988 gün ve 51/482 sayı ile, "özel daire bozma kararında 1475 sayılı Yasa'nın 85/3. maddesinde öngörülen, iş ve İşçi Bulma Kurumu'ndan izin almak koşulu ile işvrenlerin kendi işyerlerinde çalıştıracağı işçileri sağlayabileceği kuralına dayanmaktadır. Gerçekten sanığın şikayetçi işçilerle yaptığı iş sözleşmeleri Kurum aracılığı ile yapılmıştır. Bu itibarla izin olarak kabul edilmeleri olanaklıdır. Ancak anılan Yasa'nın 85/3. maddesine göre "...şu kadar ki bu işlere karşılık bu kimselerden hangi nam altında olursa olsun menfaat sağlanması yasaktır..." yolundaki hükümde belirtildiği üzere "menfaat sağlama" yasağına aykırılık varıdır gerekçesiyle bu yöndeki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık vekili tarafından süresinde temyizi üzerine, dosya C. Başsavacılığı'nın "Daire kararı doğrultusunda bozma" isteyen 1.12.1988 gün ve 6/8395 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmiş olmakla; Ceza Genel Kurulu'nda okudu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Sanığın, olay öncesi Avusturya'nın ...Firması'nın Suudi Arabistan da aldığı inşaat işinde çalıştırmak üzere, bu firmaya Türkiye'den işçi sağlayacağına dair taahhütte bulunarak adı geen firma ile sözleşme imzaladığı, bu amaçla İstanbul/Kartal'da büro açtığı, işçi aramaya başladığı, kendisine Suudi Arabistan'a işçi olarak gitmek üzere başvuran şikayetçilerden kişi başına 1.000 Mark ve ayrıca 35 bin TL para alarak işlemlerini tamamladığı, sanığın İş ve İşçi Bulma Kurumu yetkilileri huzurunda şikayetçi işçilerle standart iş sözleşmeleri imzalayarak adı geçen firmanın Suudi Arabistan'daki işyerinde çalıştırmak üzere işçileri gönderdiği, iş koşullarını beğenmeyen işçilerin çıkan sorunlar nedeniyle sınırdışı edilerek Türkiye'ye döndüklerinde sanık hakkında şikayetçi oldukları, tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu konudaki yasal düzenleme 1475 sayılı Yasa'nın 85. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Maddede, İşçilere iş ve işlere işçi bulmak için kazanç amacıyla olsun veya olmasın faaliyet gösterilmesi, çalışılması veya büro açılması yasaktır. ... İş ve İşçi Bulma Kurumu'ndan izin almak ve bu Kurumca her zaman denetlenmek kaydıyla bir işçileri temin etmesi mümkündür. Şu kadar ki, bu işlere karşılık bu kimselerden hangi nam altında olursa olsun menfaat sağlanması yasaktır. ... hükmü konulmuş bulunmaktadır.
O halde Kurum'dan izin almak koşuluyla işverenlerin yurt dışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri sağlamasına olanak tanınmıştır. Sanık da işveren vekili olarak bu olanaktan yararlanabilir. Nitekim İş ve İşçi Bulma Kurumu yetkilileri aracılığı ile işçilerle yaptığı standart iş sözleşmeleri ve bu konudaki Kurum yazısından kurumdan izin aldığı anlaşılmaktadır.
Ancak yurt dışına çalıştırılmak üzere gönderilecek işçilerden hangi nam altında olursa olsun menfaat sağlanması kesinlikle yasaklanmıştır. Oysa ki; sanık işçi başına 1.000 Mark ve 35 bin TL para aldığı gibi, Kurum dışında işçilerle yaptığı ikinci sözleşmeye göre de aylık ücretlerinden 130 Mark'ın kendisine ödenmesini koşul olarak koymakla çıkar sağlayarak 1475 sayılı Yasa'nın 85/3. maddesine aykırı davranmıştır. Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere, sanık vekilinin temyiz itirazı ve tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, 13.2.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.