 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1988/52
K: 1988/170
T: 25.04.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Ankara Barosu avukatlarından olan sanığın, müşteki Seyhan Şimşek vekil sıfatıyla, Ankara Gayrimenkul satış İcra Memurluğundan tahsil ettiği 1.376.960 lirayı müştekiye vermediği gibi; hiçbir belge ibraz etmeden, ödediğini de iddia etmek suretiyle ketim ve inkarda bulunduğu, müştekinin aşamalarda uyum gösteren ifadeleri, suç konusu paranın "davalı Bülent Öcalan'dan alınarak davacı Seyhan Şimşek'e verilmesine" dair Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin Yargıtayca onanarak kesinleşen kararı, Ankara Gayrimenkul Satış İcra Memurluğunun 1983/633 esas nolu dosyasındaki belgelerden açıklıkla anlaşılmaktadır.
Oluş ve sübutta Yerel Mahkeme ile, Özel Daire arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu olan husus: sanığın açıklanan eyleminin "görevi kötüye kullanmak" mı, yoksa "Hizmet nedeniyle emniyeti suistimal"mi suçunu oluşturacağı hususudur.
Görevi genel nitelikte kötüye kullanma suçu tipi, mevzuatımıza 1274 Ceza Kanununu 102. maddesine 1330 tarihinde yapılan tadil ile girmiştir. Bugün yürürlükte olan 1926 tarihli kanunumuza da bazı ufak tefek değişikliklerle eski Ceza Kanunumuzun 102. maddesinden nakledilmiştir. 1989 mehaz İtalyan Ceza Kanununuda da görevi genel nitelikte kötüye kullanma suçu düzenlenmiş ve 175. maddesinde tesbit edilmişti. Bu madde kanunumuza kişilere karşı yapılan keyfi muameleyi cezalandıran 228. madde olarak alınmış, bunun yanında eski kanunumuzun 102. maddeside, aynı konuyu düzenlemekte olmasına rağmen, genel nitelikte görevi kötüye kullanmayı cezalandıran 240. madde olarak kanunumuza ilave edilmiştir.
Görevi genel nitelikte kötüye kullanma suç tipinin mukayeseli hukuk bakımından ne şekilde düzenlendiği üzerinde de durmak gerekir. Bazı yazarlar (Dönmezer, İHFM, 1945/227), bu hükmün "tamamen yerli" olduğu kanısındadırlar. Halbuki bir çok İsviçre Kanton Kanunları ile, 19. yüzyılın ortalarından başlayarak kabul edilen ceza kanunlarında kanunumuzun 240. maddelerinde de genel nitelikte görevin kötüye kullanılması suç tipine birçok kanunda rastlanmaktadır. Bazı kanunlar memurlar hakkında Özel nitelikte görevin kötüye kullanılması suç tipleri tesbit ederler ve bunların dışında genel nitelikte bir suç tipine yer vermezler. Bunlara örnek olarak 1810 Fransız, 1935 Çin, 1940 Breziyla kanunları gösterilebilir. Gerçekten bu kanunlarda memuriyet görevinin kötüye kullanılmasının hangi hallerde suç olacağı belirtilmiş, kötüye kullanılması ayrı bir suç tipi olarak benimsenmemiştir. Diğer bazı kanunlar ise, kanunumuz sistemi gibi; görevin özel nitelikte kötüye kullanılması hallerini tesbit ettikten başka, bu suç tipleri için mütalaa edilemeyecek ve fakat genel nitelikte görevin kötüye kullanılması halini oluşturabilecek fiiller için bir suç tipi de yaratılmış bulunmaktadır. Danimarka, İtalya, Polonya, Romanya ve Yunan kanunları örnek olarak gösterilebilir.
KARAR : Ancak bu sistem de birçok bakımdan değişiklik gösterir. Bu şekle göre, genel nitelikte görevi kötüye kullanma bu fasılda genel tali ve tamamlayıcı bir fonksiyon görür; yani fiil özel nitelikte belirtilmiş bulunan görevi kötüye kullanma suç tiplerinden birini ihlal etmediği hallerde fiilin genel nitelikte sevkedilmiş norma uygun olup olmadığı düşünülebilir ve ancak özel nitelikte suç tipinin uygulanmaması halinde, tali nitelikte olan suç tipi uygulanabilme alanı bulabilir. Bu sistem kanunumuzun da benimsemiş olduğu sistemdir (Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuk Özel Hükümler, 2. Bası, 1987, S. 211-212).
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 62. maddesinde "Türk Ceza Kanununun 294 ve 295. maddelerinde yazılı hallerden başka (Her ne şekilde olursa olsun) bu kanun ve diğer kanunlar gereğince avukat sıfatı ile veya Barolar Birliğinin yahut baroların organlarında görevli olarak kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi ihmal ve kötüye kullanan Türk Ceza Kanunun 230 ve 240. maddeleri gereğince cezalandırılır" hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi; bu maddede, avukatlar hakkında özel nitelikte görevin kötüye kullanılması suç tipi tesbit edilmiş (Başka deyişle, unsurları da açıklanarak, avukatın görevi kötüye kullanılmasının hangi hallerde bu maddeye göre suç oluşturacağı belirtilmiş) değildir. Genel nitelikte bazı ibarelerle ".. kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi ihmal ve kötüye kullanan avukatın TCK.'nun 230 ve 240. maddeleri gereğince cezalandırılacağına" değinilmekle yetinildiğinden: bir avukatın, göreviyle ilgili olarak gerek özel yasalarda ve gerekse Türk Ceza Kanununda özel olarak düzenlenmiş suç tiplerini ihlal eden (Mesela hizmet nedeniyle emniyeti suistimal, sahtekarlık) eylemlerini, 1136 sayılı kanunun 62. maddesi kapsamında mütalaa etmeye olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, sanığın açıklanan eyleminin hizmet nedeniyle emniyeti suistimal olarak nitelendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan, sanığın temyiz itirazlarının reddi ile, direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler: (1136 sayılı kanunun 62. maddesiyle Özel bir düzenleme yapıldığını; sanık Avukatın eyleminin anılan madde gereğince görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğundan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiğini) ileri sürerek, bu yolda oy kullanmışlardır.