 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1988/373
K: 1988/433
T: 07.11.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Adam öldürmeye tam teşebbüs suçundan sanık K.B.'nin TCK.448 62 ve 59. maddeleri uyarınca 13 sene 4 ay ağır hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin .... AĞır Ceza Mahkemesinden verilen 23.11.1987 gün ve 1987/119 - 275 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, Özel Dairce;
" ... Kamyon arkasında vuku bulan, mağdur ve sanığın yaralanması ile sonuçlanan cereyan şekli şahitlerce görülmeyen olayda ilk silahlı saldırının hangi taraftan geldiği açıklığa kavuşmamış olduğuna göre sanığın eyleminin ağır tahrik altında bıçakla yaralamak olarak tavsifi ve hakkında TCK.'nun 456/2, 457/1, 51/2 maddeleri tatbik edilmek suretiyle tecziyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi..."
İsabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ".. sanığın, öldürmeye elverişli bıçakla mağduru hayati bölgelerinden olan göğüs nahiyesinden yaraladıktan sonra kahveye kadar kovalayarak saldırılarına orada da devam ettiği ancak mağdurun tahra ile kendisine savunması nedeniyle öldürme fiilini tamamlayamadığı ve olayda tahrik bulunmadığı..." gerekçesiyle direnmiştir.
Bu hükmünde Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçeyle istenilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının 2.8.1988 gün ve 2627 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi, önceden tanışan sanık ile mağdurun, anlaşılamayan bir nedenden dolayı karşılıklı olarak birbirini yaraladıkları saptanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfındadır.
Oluşa ve mevcut delillere göre, sanık ile mağdur arasında kamyon arkasında başlayıp kahvehanede de devam eden karşılıklı yaralama olayında ilk silahlı saldırının hangi taraftan geldiği tanıklar tarafından görülmediği gibi diğer delillerle de açığa kavuşturulamamıştır.
Karşılıklı silahlı saldırı şeklinde başlayıp gelişen bu olayda mağdur göğüs nahiyesinden yaralanmışsa da, olay içinde aynı anda saldırı ve savunma durumunda olan sanığın bilinçli bir şekilde hayati bölgeleri hedef seçip, bıçağını o bölgeye saplaması mümkün olmadığından, mağdurdaki yara yerine bakılarak sanığın kastını tayin ve suçu vakıflandırmak ve ilk saldırıyı başlatan belli olmadığı halde tahrik hükümlerini uygulamamak yasaya aykırı olduğundan Özel Daire kararı yerinde olup uyulmak gerekirken olaya uygun düşmeyen gerekçelerle direnilmesinde isabet görülmemiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderildikten sonra karar verilmesi gerektiğini belirterek hükmün bozulması yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığının istemine aykırı olarak Yerel Mahkeme direnme kararının BOZULMASINA, 7.11.1988 gününde oybirliği ile bozma sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.