 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 2005/38473
K: 2006/4428
T: 21.02.2006
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNİN UYGULANMASI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde, işçi ile işverenin bir araya gelerek toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmesi mümkün değildir. Toplu iş sözleşmesini imzalayan tarafların bu yönde yetkileri olmakla birlikte, somut olayda toplu iş sözleşmesini imzalayan işçi sendikası ile işveren sendikası arasında, bu yönde yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Bu noktada davacı işçinin toplu iş sözleşmesi hükmü uyarınca 01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren ücret artışını öngören, hükmün uygulanmasından bireysel olarak vazgeçmesi geçerli değildir. İşyerinde yapılan bu uygulama, toplu iş sözleşmesi düzenini öngören 2822 suyıu Kanunun 6. maddesi hükmüne aykırıdır.
Davacı işçinin işverene vermiş olduğu feragatname ile toplu iş sözleşmesinin hükmüne aykırı şekilde ve işçi aleyhine bir hizmet akdi yürürlüğe sokulmak istenmiş olduğundan, bu durum anılan yasa hükmüne açık biçimde aykırılık teşkil etmektedir.
(2822 s. TSK m. 6)
Taraflar arasındaki ücret farkı, öğrenim yardımı, bayram harçlığı, çocuk yardımı, ikramiye ile fazla çalışma parası ve sosyal yardım alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
- Davacı işçi işyerinde 01.09.2000-31.08.2002 tarihleri arasında uygulanmış olan toplu iş sözleşmesinin 36. maddesinde öngörülen ve 01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren 3. dönem ücret artışının uygulanmadığından bahisle anılan toplu iş sözleşmesi ile takip eden toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan fark isteklerde bulunmuştur.
Davalı işveren ise, 2001 yılında ortaya çıkan ekonomik krize bağlı olarak işçi çıkarılmasının gündeme geldiğini, 122 çalışanın 3. dönem ücret artışından vazgeçmeleri üzerine istihdamın korunduğunu ve 4. dönem ücret artışının uygulandığını, sonraki dönmelerde iki kez toplu iş sözleşmesi imzalandığını ve davacı işçinin serbest iradesiyle anılan ücret artışından vazgeçtiğini ileri sürmüş davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplu iş sözleşmesinde düzen ilkesi gereği işçinin bireysel feragatinin geçerli olmadığı, kaldı ki işçinin iradesinin işten çıkarılma tehdidi ile fesada uğratıldığı gerekçesiyle isteklerin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde, işçi ile işverenin bir araya gelerek toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri mümkün değildir.
Toplu iş sözleşmesini imzalayan tarafların bu yönde yetkileri olmakla birlikte, somut olayda toplu iş sözleşmesini imzalayan işçi sendikası ile işveren sendikası arasında bu yönde yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Bu noktada davacı işçinin toplu iş sözleşmesi hükmü uyarınca
01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren ücret artışını öngören hükmün uygulanmasından bireysel olarak vazgeçmesi geçerli değildir. İşyerindeki bu uygulama, toplu iş sözleşmesi düzenini öngören 2822 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmüne aykırıdır. Gerçekten davacı işçinin işverene vermiş olduğu feragatname ile toplu iş sözleşmesinin hükmüne aykırı şekilde ve işçi aleyhine bir hizmet aktı hükmü yürürlüğe sokulmak istenmiş olmakla, bu durum, anılan 6. maddenin ilk cümlesine açık biçimde aykırılık oluşturur.
Böyle olunca davacı işçinin toplu iş sözleşmesinin 01.09.2001-28.02.2002 tarihleri arasında geçerli olan 3. dönem ücret artışından yararlanması gerekir. İşyerinde 01.09.2000-31.08.2001 tarihleri arasında uygulanan toplu iş sözleşmesinde 4. dönem ücret artışının da, işçinin
28.02.2002 tarihinde almakta olduğu ücreti üzerinden yapılması gerektiği belirtilmiş olmakla işverence uygulanmayan 3. döneme ait ücret artışı anılan 4. döneme de etki edecektir. Buna göre davacının 01.09.2001-31.08.2002 tarihleri arasında kalan dönem için fark isteklerinin hesaplanarak hüküm altına alınması gerekir.
Öte yandan işyerinde 25.11.2002 tarihinde imzalanan 01.09.2002-31.08.2004 tarihleri arasında geçerli olmak üzere yürürlüğe konulan toplu iş sözleşmesinde işçi ücretlerinde artışlar öngörülmüş ve söz konusu ücret artışları eksiksiz uygulanmıştır. Aynı şekilde 2004-2006 yılları arasında geçerli olan toplu iş sözleşmesi de mevcuttur. Anılan toplu iş sözleşmelerinin imzalanması sırasında işçilerin daha önceki feragat işlemlerinden işçi sendikasının haberdar olduğu açıktır. Her şeyden önce sendika aidatlarının, feragat sonucu ortaya çıkan ücrete göre ödenmesine devam edilmiş ve sendika bu yönde bir itirazda bulunmamıştır. Yine sendika işyeri temsilcisi de feragat dilekçesi vermiş olup, bu durum da sendikanın feragat işlemlerinden haberinin olduğunu göstermektedir. Kaldı ki, sendika tarafından verilen 14.02.2006 tarihli yazıda, işçilerle işveren arasında karşılıklı mutabakat çerçevesinde feragatlerin alındığından, bu şekilde istihdamın korunduğundan ve yeni dönem toplu iş sözleşmelerinin bu veriler ışığında imzalandığından söz edilmiştir. Davacının bireysel feragatinin geçerli olmadığı toplu iş sözleşmesinde yer alan 01.09.2001 tarihli ücret artışının, takip eden toplu iş sözleşmeleri yönünden uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Somut olay yönünden toplu iş sözleşmesinin tarafları olan işçi sendikası ile işveren sendikasının, işveren ile işçiler arasında yürürlüğe konulan önceki uygulamayı bilerek ve bu durumu gözeterek yeni toplu iş sözleşmelerini imzaladıklarının kabulü gerekir. Belirtmek gerekir ki, sonraki toplu iş sözleşmelerinin imzası sırasında toplu iş sözleşmesinin tarafları arasında bir çekişme ortaya çıkmamıştır. Bu durumda toplu iş sözleşmesi ücret artışının yapılmamasından kaynaklanan isteklerin yeni toplu iş sözleşmesinin yürürlüğe girdiği 01.09.2002 tarihi sonrası için de hesaplanması doğru değildir.
- Ücret artışına esas alınması gereken enflasyon oranı konusunda da taraflar arasında bir çekişme bulunmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda enflasyon oranı %33,7 olarak belirtilmiş, davalı taraf bu oranın % 33.65 olduğunu ileri sürmüştür. Dosya içinde bulunan sendika yazılarında her iki orana da yer verildiği görülmektedir. Mahkemece bu konudaki tereddüt giderilmeden ve Devlet İstatistik Enstitüsünden enflasyon oranı sorulmadan karar verilmiş olması da hatalı olmuştur.
- Ücret farkı alacağı toplu iş sözleşmesinden doğmuş olmakla, yasal faiz yerine 2822 sayılı Yasanın 61. maddesi uyarınca bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizine karar verilmelidir. Yine, toplu iş sözleşmesinde ücretler ile ikramiyelerin ödenmesi yönünden kesin bir tarih öngörülmüş olmakla, bu alacaklar için toplu iş sözleşmesinde belirlenen ve ödenmesi gereken tarihlerden itibaren faize karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.02.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yüksek Daire ile görüşümüz arasındaki uyuşmazlık toplu iş sözleşmesinden doğan alacaktan yapılan feragatin geçerli olup olmaması noktasında toplanmaktadır.
Dairemizin yerleşik görüşlerinde doğmamış haktan feragat edilmeyeceği ifade edilmektedir. Doğrudur. Şu durumda tersi yorumla doğmuş haktan başka bir anlatımla taraflar arasında doğmuş bir haktan/alacaktan (işçi için) feragat mümkündür. Aksini öngören bir normatif hükümde bulunmamaktadır.
2822 sayılı Kanunun 6. maddesinin kanaatimce bu uyuşmazlıkta yeri bulunmamaktadır. Çünkü burada iş sözleşmesi toplu iş sözleşmesi çatışması bulunmamaktadır. Bir talepten vazgeçme söz konusudur.
Tartışılması gereken konu davacı işçinin feragat iradesinin bir irade sakatlığı konusu olup olmadığıdır.
Davacı korkutma (ikrah) nedeniyle feragat ettiğinden söz etmiştir.
2001 yılının ekonomik açıdan kriz yılı olduğu birçok uyarlama davasına neden olduğu bilinen gerçektir.
Öte yandan korkutma (BK. 29/I), BK m. 31'e göre bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Bu sürede geçmiştir.
Şu durumda feragat edilen toplu iş sözleşmesi dönemine ilişkin istekler ret edilmesi gerekirken bu sözü edilen dönemle ilgili alacakların hüküm altına alınması görüşüne katılamıyorum.
Üye M. Kıhçoğlu