 |
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E: 2003/13961
K: 2003/15292
T: 23.09.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- CEZA YARGILAMASI
- İSTİFA
- GENEL BAŞKANLIK GÖREVİNE İADE
ÖZETİ: Ortada ceza mahkemesi hakimi tarafından tespit edilmiş maddi olgular mevcut iken ve hukuk hakimi, ceza mahkemesi hakimince varlığı belirlenen bu olgularla bağlı kalması gerekirken ve maddi olguların tespiti gerek bilimsel verilere ve gerek yeminli tanık beyanlarına dayanmakta ise artık bu maddi olgulara bağlı kalınması gerekir. İşten çıkarılan bir kişinin istifasının bir anlamı olmadığı şekildeki düşüncenin hukuksal bir yönü bulunmamaktadır.
Yukarıdaki tüm anlatımlardan anlaşılacağı şekilde, tedbir mahiyetinde kabul edilen geçici işten el çektirme işleminden sonra davacı genel başkanlık görevinden istifa ile ayrılmış ve dolayısıyla davacı ile sendika arasındaki bu hukuki ilişkiye davacı son verdiğinden, yeniden genel başkanlık görevine iade talebiyle dava açmasının yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Mahkemece bütün bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmadan davacının talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
2821 s. SendikalarK/16
E.G adına Avukat Y Ü.E. ile ...iş Sendikası adına Avukatlar İ.T. ve H.E. aralarındaki dava hakkında Ankara 1. İş Mahkemesinden verilen 19.6.2003 günlü ve 1411/979 sayılı hüküm duruşmalı olarak davalı avukatlarınca temyiz edilmiş ise de, işin mahiyeti itibarıyla duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde, davalı sendikanın genel başkanı olarak görev yaptığı sırada 7.4.1999 tarihli yönetim kurulu kararı ile görevden el çektirildiğini ancak, bu işlemin yasalara ve tüzüğüne aykırı olduğunu belirterek sendika yönetim kurulunun 7.4.1999 gün ve 374 sayılı kararının iptalini talep etmiştir.
Davalı sendika vekilleri, davacının usulsüz harcamalar yaptığının tespit edilmesi üzerine sendika denetim kurulunun raporu ve teklifi üzerine görevden alındığını ve ayrıca kendisinin 7.4.1999 tarihinde sendika genel başkanlığı görevinden istifa ettiğini de belirterek açılan davanın reddini istemişlerdir.
Sendika denetim kurulunun raporu ve önerisi üzerine yönetim kurulunca davacı görevden alınmakla beraber hakkında emniyeti suiistimal suçundan dava açılmış ve Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.7.2000 gün ve 1999/548 esas, 2000/718 karar sayılı hükmü ile beraatına karar verilmiş ise de bu hüküm Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2000 / 5322 esas , 2000/ 5525 sayılı karan ile ve " .... iş Sendikası Başkanı olan sanığın, sendika gelirlerini kendisinin veya başkasının menfaatine olarak kaban, elbise vs. almak suretiyle sarfettiği ve müsnet suçun tüm unsurları itibarıyla oluştuğu anlaşılmasına rağmen, beraatına hükmolması kanuna aykırıdır" gerekçesiyle bozulması yönüne gidilmiş ise de Ankara 7.Asliye Ceza Mahkemesinde yeniden yapılan yargılama sırasında 4616 sayılı yasa gereğince erteleme karan verilmiştir.
Davacı sendika yönetim kurulunun 7'.4.1999 gün ve 374 sayılı karan ile geçici olarak Genel Başkanlık görevinden el çektirilmesini takiben aynı günden geçerli olmak üzere genel başkanlık görevinden istifa etmiştir.
Davacı kendisinin istifa etmediğini, imzalayarak ve boş olarak daha önce bıraktığı kağıtlann doldurulduğunu iddia etmiştir.
Davacının şikayeti üzerine sendika görevlileri hakkında hırsızlık ve sahte evrak düzenleyip kullanmaktan dolayı Ankara 2.Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. Davacı bu davada, boş olarak verdiği imzalı kağıdın görevlilerce doldurulduğunu ileri sürmüştür, ilgili Mahkeme istifa dilekçesi üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi kurulu 18.5.1999 günlü raporlannda; "...7.4.1999 tarihli münker istifanamedeki imzanın imza sahibi E.G.ye ait bir imza olduğu kati kanaatine varıldı. Keza imza altında bulunan E.G. matbu yazısının imza atılmadan evvel buraya yazılmış bulunduğu misroskopik lupta açıkça görülmüş bulunduğundan bu vesikaya bu imzanın tanzimden sonra atıldığı..." kanaatına vardıklannı belirtmişlerdir. İlgili ceza mahkemesinde yapılan yargılamada savunmalannı veren sendika görevlileri davacının "...ben bu şekilde görevden alınmaktayım, istifa edeyim..." diyerek istifa dilekçesini verdiğini belirttikleri gibi, sendikada muhaberat büro şefi olarak çalışan H.A. beyanında; "...istifa dilekçesinin önce müsvette halinde kendisine getirildiğini, makineyle yazıp bizzat davacıya imzalattırıldığını ifade etmiş, diğer tanık A.T.de ifadesinde davacının kendilerini toplayıp veda ettiğini ve sendikadan aynldığını beyan ettiğini söylemiş olup, tanık olarak dinlenen diğer işyeri çalışanlan da davacının sağlık nedeniyle aynldığını söyleyip kendilerine veda ettiğini ifade etmişlerdir. İş Mahkemesi hükmünce işyerinde yapılan keşifte de dinlenen tanık H.A. yukanda belirtilen beyanlanm tekrar etmiştir.
Asliye Ceza Mahkemesinin 14.9.2000 gün ve 2000/00818 sayılı kararının gerekçe bölümünde bilirkişilerin vermiş bulundukları 18.5.1999 tarihli rapor ve mütalalannda yargılamaya konu olan 7.4.1999 tarihli istifa dilekçesinin imza atılmadan evvel yazılmış bulunduğu, imzanın tanziminden sonra dilekçeye atıldığı hususunun rapor ve mütala edilmesi karşısında ve bir kısım tanıklar beyanlannda davacının yönetimdeki huzursuzluk nedeni ile istifa ettiğini ve kendileri ile vedalaştığına dair beyanları göz önüne alınarak, sahte istifa belgesi düzenledikleri ileri sürülen sendika çalışanlannın bu suçu işlemedikleri de belirtilmek suretiyle beraat karan verilmiştir.
Ankara İş Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda verilen 19.6.2003 günlü kararda; "davacının ihraç edilmesinden sonra istifa ettiği iddia edilmişse de yine Ankara 2.Asliye Ceza Mahkemesindeki yargılamadan da anlaşıldığı gibi boş kağıda atılan imzanın üst kısmı davacının bilgisi dışında doldurularak işleme konulduğu bir gerçek olup, işten el çektirilen bir şahsın istifasının bir anlamı olmadığı..." belirtilerek istifa işleminin gerçek olmadığı kabul edilmiştir.
Ancak, mahkeme hakimi bu sonuca ulaşırken gerekçelerini açıkça ortaya koyması gerekirdi. Ortada ceza mahkemesi hakimi tarafından tespit edilmiş maddi olgular mevcut iken ve hukuk hakimi, ceza mahkemesi hakimince varlığı belirlenen bu olgularla bağlı kalması gerekirken ve maddi olguların tespiti gerek bilimsel verilere ve gerek yeminli tanık beyanlarına dayanmakta ise artık bu maddi olgulara bağlı kalınması gerekir. İşten çıkarılan bir kişinin istifasının bir anlamı olmadığı şekildeki düşüncenin hukuksal bir yönü bulunmamaktadır.
Yukarıdaki tüm anlatımlardan anlaşılacağı şekilde, tedbir mahiyetinde kabul edilen geçici işten el çektirme işleminden sonra davacı genel başkanlık görevinden istifa ile ayrılmış ve dolayısıyla davacı ile sendika arasındaki bu hukuki ilişkiye davacı son verdiğinden, yeniden genel başkanlık görevine iade talebiyle dava açmasının yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Mahkemece bütün bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmadan davacının talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.9.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.