 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E : 2001/10995
K : 2001/15338
T : 3.10.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret, ikramiye ile erzak bedelinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY KARARI
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacının tahakkuk ettirilen ihbar ve kıdem tazminatlarının miktarları ayrı ayrı belirtilmeksizin aynı miktar içerisinde taksitle ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı inceleme konusu davada ayırt etmeksizin geç ödenen ihbar ve kıdem tazminatı faizlerini talep etmiştir.
Mahkemece diğer verilen bilirkişi raporunda önce ödenenin ihbar tazminatı olduğu kabul edilerek faiz hesaplaması yapılmıştır. Bu hesaplama tarzı yasal düzenlemeye uygun düşmemektedir.
İhtilafın Borçlar Kanunun 86 ve 101 maddeleri nazara alınarak çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, gecikme faizi tahakkuk ettirilen ihbar ve kıdem tazminatları taksitlerle ödenirken veya daha sonra, yapılan ödemelerin ihbar tazminatına mı yoksa kıdem tazminatına mı ait olduğu taraflarca açıklanmamıştır. Anılan her iki borçta akdin fesih tarihinde muaccel olduğundan başka bir anlatımla müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulul ettiğinden, daha önce takibatta vuku bulmadığından, Borçlar Kanunun 86/2 maddesi gereği ödemelerin her iki borçtan mütenasiben mahsubu gerekir. Mahkemenin bu esaslara göre mahsup yapması gerekirken öncelikle ihbar tazminatı borcunun ödemelerden mahsup edilmesi hatalıdır.
Kıdem tazminatı alacağında muacceliyet ve temerrüt aynı ve fesih tarihinde çakışmaktadır. Bu nedenle 1475 Sayılı Yasanın 14. maddesi gereği fesih tarihinden gecikme tarihlerine kadar faiz hesaplaması yapılması doğru ise de mahsup hatalı olduğundan bilirkişi tarafından yapılan kıdem tazminatı gecikme faiz hesabı doğru değildir.
İhbar tazminatı da yukarıda açıklandığı gibi akdin önelsiz feshi tarihinde muaccel olmakta, başka bir anlatımla istenebilir bir borç haline gelmektedir. Ancak Yargıtay uygulamasında anılan tarihte muaccel (istenebilir) olan ihbar tazminatına faiz başlangıcı
kıdem tazminatından farklı olarak temerrüt tarihidir. Başka bir anlatımla muacceliyet (istenebilirlik tarihi) ile temerrüt tarihi farklı olabilmektedir. Kıdem tazminat borcu gibi muacceliyet ve temerrüt tarihleri aynı tarih olamayabilmektedir.
Bu nedenlerledir ki ihbar tazminat borcuna temerrüt tarihinden itibaren faiz uygulanması gerekir. Dava konumuzda dava tarihinden önce ihbar tazminatı ile ilgili olarak davalının Borçlar Kanunun 101. maddesi gereği temerrüde düşürüldüğü anlaşılamadığından ihbar tazminatına dava tarihinden öncesi için faiz tahakkuk ettirilip hüküm altına alınmasıda yerinde görülmemiştir.
Bu esaslar göz önünde bulundurularak bilirkişiden ek rapor alınmalı, davacı temyiz yoluna başvurmadığından, davalının temyizi üzerine karar bozulduğundan usuli kazanılmış hak ilkeside nazara alınarak hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca faize faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulmuş olması da ayrı bir bozma nedenidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 3.10.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.