 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/12733
Karar no: 1999/16168
Tarih: 21.10.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BANKA MÜDÜRÜNÜN İŞÇİ SAYILMASI
BANKA MÜDÜRÜNÜN ZARARDAN SORUMLULUĞU
ÖZET: Banka Müdürü de olsa, işçilerin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için somut, açık ve kesin olgular gerekir.
Banka personelinin müşteri hesaplarından çekip üçüncü kişilere kullandırtması ve böylece bankayı zarara uğratması halinde müdürün olaylardan habersiz alamayacağı düşünülürse de, iki bankacı ve bir hukukcudan oluşan bilirkişi heyetinden zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılan ceza ve hukuk mahkemesi dosyalarındaki raporlarda dikkate alan yeni bir rapor alınmalıdır.
(1086 s. HUMK. m. 275, 283, 284, 286)
(1475s. İş K. m. 17/11-d)
(818 s. BK. m. 321/2)
Davacı, kıdem tazminatının,davalı ve karşılık davacı ise uğranılan banka zararından doğan tazminat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, asıl davayı reddetmiş karşı davayı ise kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı ve karşı davacının tüm temyiz itirazlarıyla davacı ve karşı davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı-karşı davalı banka şube müdürü olarak görev yaptığı sırada usulsüz kredi vermek, müşteri hesaplarında onların haberi olmaksızın banka personeli tarafından çekilip dava dışı üçüncü kişilere kullandırılmasına neden olmak ve böylece bankayı zarara uğratmak eylemlerinde bulunduğu ileri sürülerek zararın tazmini isteğiyle davalı banka tarafından açılan dava sonunda mahkemece davacının sorumluluğu kabul edilmiştir.
Tüm dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden davacı ile birlikte bir kısım banka personeli hakkında hizmet sebebiyle emniyeti suistimal suçundan kamu davası açılmış Asliye Ceza Mahkemesince bankacılardan oluşan üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda davacının sorumluluğunu gerektiren imzasını havi herhangi bir yazılı belge bulunmaması ve banka şubesinde cereyan eden olaylardan haberdar olduğunu gösteren bir delile rastlanılmaması karşısında davacı banka müdürünün kusursuz olduğu görüşüne yer verilmiştir. Ceza davası 5 yıllık zamanaşımı nedeniyle Sonuçlandırılamamış ve davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. İş Mahkemesince de bir avukat, bir Sayıştay deneticisi ve bir de bankacının içinde bulunduğu bilirkişi kurulu marifetiyle konu incelettirilmiş, düzenlenen raporda ceza davasındaki bilirkişi raporuna da değinilerek belgelerde davacının imzasına rastlanılamamak ve olaydan davacının haberdar olduğunu gösteren bir belgeden ya da bilgiden söz edilememekle birlikte, şube müdürlüğü gibi önemli bir görevi ifa eden bir kişinin bu tür olaylarda bilgi sahibi olmadığının kabulüne olanak bulunmadığı vurgulanarak kusurlu olduğu görüşü benimsenmiştir.
Görüldüğü gibi her iki dava dosyasındaki bilirkişiler ayrıntılı değerlendirmelerde bulunmuşlar ve son bilirkişi kurulu ceza davasındaki raporu da incelemeye tabi tutarak bir sonuca varmış ise de; öncelikle belirtmek gerekir ki raporlar arasında açık bir çelişki mevcuttur. Bundan başka konunun bankacılıkla ilgili bir uzmanlık işi olduğu da yatsınamaz. Bu itibarla içinde bir hukukçu diğer ikisi bankacı olmak üzere yeniden oluşturulacak bir bilirkişi kurulu aracılığıyla incelemeye tabi tutularak her iki raporun da dikkate alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerçek durumun ortaya çıkması bakımından önem arzetmektedir.
Gerçekten banka müdürü de olsa bir işçinin iddia edildiği gibi bir zarardan sorumlu tutulabilmesi için somut açık ve kesin olgulara dayanılması gerekir. Varsayımlarla hareket edilemez.
Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.
S o n u ç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebebten (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.10.1999 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, T.... Antakya şube müdürüyken milletvekili adayı olmak için 28.9.1991 tarihinde istifa etmiştir. Davacı milletvekili olmayınca 11.11.1991 tarihinde aynı bankanın Adana şubesine müdür olarak atanmıştır. Davacının bu hizmeti Haziran 1 992'de sona ermiştir. Açılan bu davayla 5.1.1977- 21 .8.1991 tarihleri arasında geçen hizmetin kıdem tazminatı istemiş ise de anılan istek mahkemece reddedilmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi, davacının ilk dönem çalışması, milletvekili adayı olmak amacıyla istifayla sona ermiştir. Hemen belirtmek gerekir ki anılan istifa 1475 sayılı İş Kanununun anladığı anlamda bir istifa değildir. Seçim mevzuatı uyarınca yapılmış bir istifadır. Diğer bir deyişle iradi olmayan ve yasanın zorunlu gördüğü bir istifa türüdür. Davacı, Anayasal hakkını kullanarak milletvekili adayı olmak istemiştir. Yasalar yorumlanırken yurttaşların temel haklarını kullanmalarını engellenmeyecek bir biçimde yorumlanmaktadır.
Açıkladığım gerekçeyle davacının kıdem tazminatına ilişkin isteğinin reddine dair mahkeme kararını sayın çoğunluğun onamasına katılamıyorum.
E. SERİM
Üye
KARŞI OY YAZISI
Ceza yargılaması sırasında alınan kusur bilirkişi raporu ceza kanununa göre belirlenen cezai sorumlulukla ilgilidir. Oysaki temyiz incelenmesine konu mahkeme kararına dayanak yapılan uzman bilirkişi heyeti raporu ise iş hukuku sorumluluğu belirleyen, ceza raporuna da atıf yapan karar vermeye yeterli bir rapordur. Ceza sorumluluğu ile hukuki sorumluluğun kıstasları farklıdır. Bu nedenlerle iki rapor arasında çelişkinin mevcud olduğuna dair daire çoğunluğu görüşüne katılmak mümkün görülmemiştir. Mahkeme kararının karşı dava yönünden de onanması görüşü ile bozma kararının 2. bendine katılamıyoruz.
O. G. Çankaya C. İ. Günay
Üye Üye