 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/8568
Karar No : 1997/12193
Tarih : 18.6.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dava: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, izin ücreti ücret farkı ilave tediye ve ikramiye ile T.İ.S.'nden doğan alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, Davalı İşverenin işyerinde davalının işçisi olarak çalıştığını dayanışma aidatı ödemek suretiyle davalının taraf olduğu Toplu İş Sözleşmesinden yararlanmak istediğini ancak yararlandırılmadığını hizmet akdinin davalı tarafından sona erdirildiğini iddia ederek ihbar ve kıdem tazminatı ile Toplu İş Sözleşmesinden doğan fark işçilik alacaklarını talep etmiştir.
Davalı ise, davacının taşaron işçisi olduğunu tarafı olduğu Toplu İş Sözleşmesinden yararlanamayacağını, davacı ile aralarında hizmet akdinin bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Öncelikle davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin çözümlenmesi gerekir. Bunun için de davacıya ait sigorta sicil ve işyerinden şahsi sicil dosyasının ve ödeme belgelerinin davalı ile taşeronlar arasındaki istisna sözleşmelerinin celbi gerekir. Bu deliller toplandıktan sonra özellikle taşeronların değişmesine rağmen davacının çalışmasına devam edip etmediği böylece davalı ile taşeronlar arasındaki sözleşmelerin muvazaalı olup olmadığı belirlenmelidir. Şayet davacının davalıya ait işyerinde taşeron işçisi olarak çalıştığı anlaşılır ise asıl işveren olan davalının sorumluluğu 1475 sayılı İş Kanununun 1/son maddesi gereğince taşeronun sorumluluğu ile sınırlı bulunduğundan davacının davalı asıl işverenin taraf olduğu Toplu İş Sözleşmesinden yararlandırılması mümkün değildir. Ancak davacı taşeron görünen şahıslar ile davalı işveren arasındaki taşeronluk sözleşmesi muvazaalı ise artık taşeronluk sözleşmesinin varlığından sözedilmeyeceğinden hizmet akdinin davacı ile davalı arasında mevcut olduğunun kabulü, başka bir anlatım ile asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmaması sebebi ile hizmet akdinin davalı ile kurulduğu ve bunun sonucu olarak da davacının eğer şartları mevcut ise davalının taraf olduğu Toplu İş Sözleşmesinden faydalanması gerekir.
Davacının davalının işçisi olduğunun tesbiti halinde de dayanışma aidatı ödemek sureti ile Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabilmesi için Toplu Sözleşmesinin imza tarihinden sonra verilecek yararlanma dilekçesinin işverene ulaştığı tarihin belirlenmesi gerekir. Birden çok TİS.nin çeşitli tarihlerde yürürlüğe girmesi halinde her TİS.in imza tarihinden sonra yeni bir yararlanma dilekçesi verilmesi gerekir. Mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda bu ilkelere riayet edilmeden hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada dayanışma aidatı ödemek sureti ile yararlanma dilekçeleri mevcut olmadığı gibi böyle bir dilekçenin davacı tarafından davalı işverene verildiği hususunda da yeterli kanıt yoktur. Posta alındı belgeleri de hangi işçiler için hangi belgenin gönderildiği yazılı olmadığından bu hususta yeterli delil kabul edilemez.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar ile ilgili olarak tarafların delilleri toplamak ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Dairemizin bir onama kararı örnek gösterilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.6.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.