 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E. 1996/14301
K. 1996/23138
T. 16.12.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İŞ SÖZLEŞMESİNİN BOZULMASI
İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI
KARAR ÖZETİ : Davacı; davalıya ait işyerinde çalışırken, bir kısım eşyaları çaldığı ve sonra işyerini terkettiği; tutanak, tanık anlatımları ve Bölge Çalışma Müdürlüğü tahkikatından anlaşılmıştır.
Bu durumda davalı işveren, güveni kötüye kullanma ve terk dolayısıyle haklı olarak iş sözleşmesini feshettiğinden, davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteği reddedilmelidir.
(1475 s. İş K. m. 13, 14, 17/II-d,f)
Davacı; ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2- Davacı işçinin; davalıya ait işyerinde çaycı ve temizlikçi olarak çalışmakta iken, işyerine ait bir kısım seramik ve yapıştırıcı maddeyi götürmek için bir dolabın arkasına sakladığı, daha sonra bu malzemelerin işyerinde bulunamadığı, davalının konudan haberdar olması üzerine davacıyı çağırarak, olayın tutanakla tespit edilmek istendiği, düzenlenen tutanağı davacının imzalamaktan kaçınarak, daha sonra da işyerini terkettiği, bundan üç gün geçtikten sonra davalı tarafın 18.8.1995 tarihli bildirimiyle iş akdinin, hem devamsızlıktan ve hem de güvenini kötüye kullanmaktan dolayı feshedildiği, özellikle olayı başından itibaren bildiği anlaşılan davalı tanığı kapı kontrol memurunun beyanları, tutulan tutanak ve ihtarname ile ortaya çıkmaktadır.
Bölge Çalışma Müdürlüğü de yaptığı tahkikat sonunda, davacının ihbar ve kıdem tazminatına hak kazandığı şeklinde bir sonuca varamamıştır. Bu deliller karşısında, hizmet akdinin davalı işveren tarafından 1475 sayılı İş Kanununun 17/II-d,f maddelerine göre haklı olarak feshettiği sonucuna yarılarak ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddine karar verilmelidir. Yazılı şekilde bu isteklerin de kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.12.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacının, 4 m2 (4 kutu) duvar seramiği ve bir torba seramik yapıştırıcısını 13.8.1995 pazar günü işyerinden aldığı ve ayrıca 15.8.1995-16.8.1995-17.8.1995 günleri göreve mazeretsiz gelmediği gerekçeleriyle iş akdi feshedilmiştir.
Davacıya isnat olunan eylemin, 13.8.1995 pazar günü gerçekleştiği ileri sürülmekte ve bu hususta bir tutanağa dayanılmaktadır.
Tutanağı imzalayan kişiler, eşyaların pazar günü davacı tarafından alındığı şeklinde tesbit yapıldığını tutanakta belirtmektedirler.
Tutanağı imzalayanlardan Mehmet'in, pazar günü işyerine gelmediği bizzat kendisi tarafından ifade edildiği gibi, bu kişi ve diğer tutanak imzacısı davacının eşya çaldığına şahit olmadıklarını ifade etmişlerdir.
Pazar günü işyerine gelmeyen tüm tanıkların, pazar günü eşya çalındığı şeklinde tutanak hazırlamaları gerçekle bağdaşmamaktadır.
Bu kişilerden Alaattin ve Mehmet, davacının seramikleri garajda sakladığının bizzat kendileri ve işyerinde mimar olarak çalışan kişi tarafından görüldüğünü ifade etmektedirler.
Tutanağı imzalayanlardan Mimar Pelin'in, saklama olayına niçin müdahale etmediği de açıklığa kavuşturulmamıştır.
Seramiklerin saklandığını iddia eden ve saklanıldığı yeri gördüklerini beyan eden kişilerden Mehmet, bir gün evvel ve diğer tanık Alaattin ise pazar günü öğleden sonra işyerinde kapı görevlisi olarak çalışmışlardır. Davacı, pazar günü öğleye kadar, Alaattin ise öğleden sonra tek başına çalışmıştır. Bu durumda fayans ve diğer malzeme götürülmesi gerçekse, bu olaydan sadece davacıyı sorumlu tutmak inandırıcı görülememektedir. Çoğunluk görüşünde, tanık Mehmet'in beyanına dayanılmakta ve bu kişinin olayı başından itibaren bildiği ifade edilmekte ise de, bu kişinin olayı görmediği yukarıda açıklanmış olup, gerçeği yansıtmayan tanık beyanına dayanılarak sonuca ulaşılmasına iştirak edilememiştir.
Belirtilen iki kişi eşyaların saklandığı yeri bildiklerini ifade etmişler ve bu iki kişi olay günü öncesi ve olay günü işyerinde görevli olmaları karşısında eşyaların kesin olarak davacı tarafından götürüldüğünü kabul etmek hakkaniyete uymamaktadır. Bu iki kişi saklama olayını bildikleri halde ne sebeple işyeri yetkililerine bilgi vermemişlerdir.
İşyerinden eşya götürme olayı gerçek olsa bile bu eşyaların davacı tarafından götürüldüğü yönünde kanıt bulunamamaktadır. Durumları ve tanıkları tartışmalı olan kişilerin gerçek dışı beyanlarına itibar edilemez.
Davacıya isnat olunan hırsızlık olayının kim tarafından da yetkililere bildirildiği de açıklığa kavuşmamıştır. Bütün bu değerlendirmeler karşısında davacıya isnat olunan hırsızlık olayının açıklığa kavuşmadığı kanaatıyla kararın bozulması görüşüne katılamamaktayım.
Ayrıca, davacının üç gün üst üste göreve gelmediği ileri sürülmektedir.
14.8.1996 günü işyerine gelen davacı hakkında tutanak düzenlenmiş olup, bu tutanak üzerine davacının işyerinde çalıştırılmadığı olayların gelişiminden anlaşılmaktadır. Davacının tutanak üzerine işyerini terk ettiği davalı tanıklarınca ifade edilmekle beraber 14.8.1996 tarihinde işyerinden ayrıldığına dair belirleme yoktur. İşveren, hem hırsızlık olayı nedeniyle İş Yasasının 17/II-(d) maddesine dayanmakta, hem de aynı maddenin (f) bendine dayanmaktadır. İddia olunan ilk olay hırsızlık olmakla ve 1 7/II-(d) gereğince iş akti feshedilmekle ve fesih işlemi gerçekleştikten sonra ikinci bir olay olan devamsızlığa dayanılamaz.
Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı Sayın Çoğunluğun bozma kararına katılamayarak, mahkeme kararının o n a n m a s ı görüşündeyim
Utku ÖZTÜRK
Üye