 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/6858
Karar no : 1995/18581
Tarih : 30.05.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.05.1995 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat S.B. ile karşı taraf adına Avukat S.A. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR:1-Dosyadaki yazılara; toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı davalıya ait işyerinde çalışırken, sendika yönetim kurulunda görev almak suretiyle işlerinden ayrılmıştır. Daha sonra, işlediği bir suç nedeniyle, sendikakadi görevinden ihraç edilmiştir. Davacı tekrar işyerine başvurmuş ise de, işe alınmamış, açtığı bu dava ile, ihbar ve kıdem tazminatı istemiştir. 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu'nun 29.maddesinde, sendika yöneticiliğine seçilmek suretiyle işten ayrılan işçinin, eski kıdem hakkı saklı tutulmuştur. Anılan maddenin ilk fıkrasında, sınırlı olarak belirtilen sendikadaki görevden ayrılıp tekrar işe dönme halleri, yeniden işe alınma ile ilgilidir. Bu nedenle, işçinin daha önce işyerinde geçen ve sendikada bir görev alması nedeniyle sona eren hizmet süresine ilişkin kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmaz. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, davacının davalıya ait işyerinde çalıştığı ve sendikada görev almak suretiyle ayrıldığı tarihe kadar geçen hizmet süresi için, iş yerinden ayrıldığı tarihteki koşullara göre hesaplanacak kıdem tazminatını hüküm altına almaktan ibarettir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, 30.5.1995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
15.01.1974 tarihinde kimya teknisyeni olarak hizmet aktiyle davalıya ait işlerinde çalışmaya başlıyan davacının 27.04.1978 tarihinde Petrol-İş Sendikası Genel Yönetim Sekreterliğine seçildiği ve bu nedenle işyerinden ayrıldığı, bu durumu 02.05.1978 sayılı dilekçe ile işverene bildirdiği, ayrıca Petrol-İş Sendikasınca işverene yazılan 12.05.1978 tarih 201 sayılı yazıda sendika Yönetimine seçilen davacının 274 sayılı yasanın 20.maddesi gereğince 27.04.1978 tarihinden itibaren ücretsiz izinli sayılmasının istendiği, davalı işverenin sendikanın bu yazısına verdiği 05.06.1978 gün 4216 sayılı cevapta adı geçenin müstafi sayılması gerektiği, ücretsiz izinsiz sayılmasının mümkün olmadığının bildirildiği;
Davacının 01.03.1994 tarihine kadar Petrol-İş Sendikası Yönetim kadrosunda çalıştığı, 21-28.07.1991 tarihinde işlediği iddia olunan suçtan dolayı yargılandığı İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinin 03.05.1993 gün 1991/330 esas 93/122 karar sayılı ilamı ile TCK.312/2.maddesi gereğince neticeden 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum olduğu ve kararın kesinleştiği mahkumiyete neden olan suçun 2821 sayılı yasanın 5.maddesinde sayılan fiillerden olması sebebiyle aynı yasanın 9.maddesi gereğince davacının sendika yöneticiliği görevinin kendiliğinden 01.03.1994 günü sona erdiği,
Davacının bunun üzerine 01.03.1994 tarihli dilekçe ile 2821 sayılı yasanın 29.maddesi gereği eski işinin veya işine uygun bir işe verilmesini işverenden istediği, işverenin cevabında "2821 sayılı S.K.'nun 5 ve 9.maddeleri gereğince sendika yöneticisi olmaya engel bir suçtan hüküm giydikleri için yöneticilik görevi sona erenlerin 2821 S.K.'nun 29.maddesindeki haklardan yararlanamıyacağı..." gerekçesi ile isteğin red edildiği,
Bunun üzerine ihbar ve kıdem tazminatı isteği ile bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahalli mahkme sendikalar yasasının 29.maddesindeki koşulların oluşmadığı gerekçesi ile davacının isteklerini red etmiştir.
Dairemiz çoğunluğu davacının ihbar tazminatı isteğinin red edilmesini doğru bulmuş ve davacının ihbar tazminatı ile ilgili isteğinin reddine ilişkin mahalli mahkeme kararını onamış, davacının kıdem tazminat isteğinin kabülü gerektiği ugerekçesi ile kıdem tazminatı isteminin reddi bölümünü bozmuştur.
Dairemiz çoğunluğu ihbar tazminatı isteğinin reddini doğru bulup kıdem tazminat isteğinin kabul edilmesi ve kıdem tazminatı hesabında 27.04.1978 tarihindeki şartların esas alınması gerektiğini benimsiyerek aktin 27.04.1978 tarihinde davacı tarafından kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdirildiğini, 2821 sayılı yasanın 29.maddesi gereği eski kıdem tazminatı hakkının saklı tutulduğunu kabul etmektedir.
Sendika yöneticisi seçilmesi nedeniyle işyerinden ayrılan davacının hizmet aktini kendisinin sona erdirdiğinin kabulü doğrudur. (Nitekim işverende bu nedenle davacıyı müstafi saydığını bildirmiştir). Ancak fesih nedeni gözönünde bulundurulduğunda davacının kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü gerek 1978 ve gerekse 1994 tarihinde yürürlükte bulunan 1475 sayılı iş yasasının 14.maddesi ile 1978 yılında mer'i 274 sayılı sendikalar yasasının 20.maddesi, 1994 tarihinde ve halen yürürlükte olan 2821 sayılı sendikalar kanunu'nun 29.maddesi hükümleri düzenlemesine göre mümkün değildir.
Zira 1475 sayıyı iş yasasının 14.maddesinde sendika yöneticiliğine seçilme nedeniyle işyerinden ayrılma kıdem tazminatına hak kazanılan hallerden sayılmamıştır.
2821 sayılı Yasa'nun 29/1.maddesi ise; madde de sayılan sınırlı hallerin gerçekleşmesi halinde işçinin eski kıdem haklarının saklı olduğunu kabul etmektedir. Davacı anılan madde bendinde belirlenen haller gerçekleşmediği için işveren tarafından işe başlatılmamış ve yeni bir hizmet akti kurulmamıştır. Bu nedenledir ki eski kıdem haklarının saklı tutulduğunun ve ihya edildiğinin kabulü mümkün değildir. 2821 sayılı yasanın 29/1.maddesinin açık düzenlemesi ve davacının aynı yasanın 5.maddesinde anılan fiillerden mahkumiyeti sonucu 9.madde gereği sendika yöneticiliği sıfatının sona ermesi karşısında, 29/2.maddeden söz edilerek davacının kıdem tazminatı isteğinin kabulü gerektiği görüşü de benimsenemez.
Yukarıda çıklanan nedenlerle mahalli mahkeme kararının kıdem tazminatı isteğini red etmesi kararını doğru bulduğumdan ve onanması gerektiğini düşündüğümden çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.