 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 1993/2882
Karar No: 1993/14293
Tarih: 07.10.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, toplu iş sözleşmesinden doğan alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de HUMK'nun 438. maddesi uyarınca duruşma isteğinin miktardan reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sendikaya üye altı işçi tarafından verilen yetki belgelerine istinaden sendika vekili tarafından açılan kısmi alacak davası sonunda mahkemece istek doğrultusunda kurulun hüküm, davalı Belediye Başkanlığı'nın temyizi üzerine Dairemizce onanarak kesinleşmiştir. Davacı sendika vekili aynı davalı Belediye Başkanlığı aleyhine açtığı bu dava ile de, yine aynı işçilerin ilk dava ile belirlenen ve evvelce saklı tutulan bakiye alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yapılan yargılama sonunda mahkemece; sendika üyesi birden çok kişinin alacaklarının tahsili için açılan davada davacı olarak sendikanınn gösterildiği, oysa subjektif hak sahibinin davacı olabileceği cihetle dava dilekçesinde işçilerin davacı olarak gösterilmesi gerektiği, öte yandan birden fazla davacıyı bir araya getirerek aynı dava dilekçesi ile dava açılamıyacağı belirtilerek sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
5.5.1983 günlü, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 32. maddesinin 3 sayılı bendinde, "Çalışma hayatından, mevzuattan, toplu iş sözleşmesinden, örf ve adetten doğan hususlarda işçileri ve işverenleri temsilen veya yazılı başvuruları üzerine, nakliye, neşir ve adli şirket mukaveleleri ile hizmet akdinden doğan hakların ve sigorta haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen davaya ve bu münasebetle açtığı dava ötürü" sendikaların husumete ehil oldukları kuralına yer verilmiştir. Bu kural uyarınca sendika, üyesi işçilerden usulüne uygun olarak aldığı yetki belgelerine dayanarak temsil ettiği işçilerin de adlarını ve herbiri için talep edilen alacak miktarlarını açıklamak suretiyle vekili marifetiyle davalı Belediye Başkanlığı aleyhine, fazlaya ait hakları da mahfuz tutmak suretiyle, kısmi dava açmış ve mahkemece de istekler davacı işçilerin adları ve alacak miktarları da açıklanmak suretiyle hüküm altına alınmıştır. Kısmi davanın kesinleşmesinden sonra da, aynı sendika yine yetki belgelerine dayanarak ve temsil ettiği işçilerin isimlerini ve alacak miktarlarını tasrih ederek saklı tutulan hakları için ek davayı açmıştır. Gerek kısmi dava dilekçesinde ve gerekse ek dava dilekçesinde; davacı olarak sendika gösterilmiş ise de, bu durum davanın sendika tarafından kendi adına açıldığı anlamına gelmez. Yukarıda ayrıntılı biçimde açıklandığı gibi, davanın hangi işçiler tarafından açıldığı ve her bir işçi için tür ve miktarı belirtilerek talep edilen haklar dava dilekçesinde açık-seçik ve ayrıntılı bir biçimde gösterilmiştir. Bu durumda davanın sendika üyesi altı işçiyi temsilen yetki belgelerine dayanılarak sendika tarafından açıldığının kabulü ve bu doğrultuda hüküm kurulması gerekir.
Öte yandan, birden çok kişi tarafından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 43. maddesinde öngörülen koşulları gerçekleşmeden birlikte dava açılması halinde yapılacak iş, davanın usulden reddi değil, gerekiyorsa davaların tefrik edilmesidir.
Mahkemece bu yönler dikkate alınmadan davanın reddine karar verilmesi usul hükümlerine ve davaların en az masrafla en kısa sürede sonuçlandırılması ilkesine aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, 7.10.1993 gününde oyçokluğuyla karar verildi.