 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1992/10787
K: 1992/13639
T: 15.12.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki ihbar ve kıdem tazminatı ile vergi iadesi ve yıllık ücretli izin parasının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.12.1992/Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat A.D. geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklanması dinlendikten sonra duruşmaya ara verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı, davacının 1986 yılında önceki yıllık ücretli izin haklarını kullandığını bildirerek buna ait belge ibraz etmiştir. Bu belge ve Savunma üzerinde durulmadan 1986 yılından önceki yıllara ait yıllık izin ücretine karar verilmiş olması doğru değildir. Bundan başka 1986 yılı dahil, ondan sonraki yıllara ait davacının yıllık ücretli izinlerini kısmen kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 1986 yılından itibaren hak kazanılan yıllık izinlerden kullanılmış olan sürelerin tenzili gerekir.
3- Davacı, davalı Bankadan Şube Müdürü olarak çalışırken bankanın iştiraklerinden olan bir şirkete yönetmelik hükümleri gereğince bankanın muvafakatı ile bankanın temsilcisi olarak denetçi seçilmiştir. Denetçi seçildikten sonra bankanın önceki uygulamalarına paralel olarak sözü edilen şirketçe adına tahakkuk ettirilen denetçi ücreti ve ikramiyelerinin tamamının bankaya ait olduğunu ve kendisine yapılan bu ödemeleri bankaya ödeyeceğini kabul ve taahhüt etmiş buna göre de kendisine yapılan ödemelerden 1990 yılına ait olanı bankaya ödemiştir. Denetçi olduğu şirketi de yine bir yazı ile bu taahhüdünden haberdar etmiştir. Davalı banka 1991 yılına ait ödemeleri de isteyince davacı bu isteği yerine getirmediği gibi, hizmet aktinin feshinden sonra açtığı bu dava ile bankaya verdiği 1990 yılına ait paranın iadesini istemiştir.
İstek, mahkemeci hüküm altına alınmıştır.
Ancak, az önce açıklandığı üzere davacı, davalı bankanın temsilcisi olarak ve yine bankanın muvafakatı ile onun bir iştirakine denetçi seçilmiş, bu denetçiliği banka şube müdürlüğü yanında ifa etmiş ve kendisine ödenecek ücret ve ikramiyelerin bankaya ait olacağını taahhüt eylemiş ve bu taahhüt uyarınca da aldığı parayı bankaya vermiştir. Böylece işyerindeki uygulama
ve taahhüt gereğini yerine getirmiştir. Yapılan bu uygulamada mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır. Esasen davacı denetçilikte şube müdürü olarak bankaya sarf edeceği mesainin bir kısmını denetçilikle sarfetmiştir. Davacının banka şube müdürü olarak mesaisi dışında denetçilik için ayrı bir mesai sarfettiğini de ileri sürmüş değildir. Bütün bu nedenlerden dolayı bankaya verdiğini geri isteyemez. O halde bu isteğin reddine karar vermek gerekir.
SONUÇ: : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 2. bentte oybirliği, 3. bentte oyçokluğuyla 15.12.1992 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacının, işveren davalı bankadan geri alınmasını istediği para, bankanın iştiraklerinden olan bir kuruluşta denetçi olarak ifa ettiği görev karşılığında, bu kuruluş tarafından kendisine ödenen ücret ve ikramiye ile ilgili olup, çalışması karşılığında ödenen böyle bir para üzerinde, işveren dahi olsa hiç kimsenin herhangi bir hak iddiasında bulunması söz konusu olamaz. Bu itibarla davacının bankaya vermiş olduğu taahhütnamenin haklı bir yanı yoktur. İşverenin muvafakatı ile denetçiliğe seçilmiş olması da, banka için bir hak sağlamaz. Olayın cereyan şekline göre, davacının serbest iradesi ile hareket ettiğini söylemek de mümkün değildir. Davacı, kuruluştan emeğinin karşılığını almıştır.
Bu nedenle mahkemenin geri almaya ilişkin kararının doğru olduğu kanaatiyle çoğunluğun 3. bentteki bozma kararına iştirak edilmemiştir.
|