 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1991/28
K: 1991/68
T: 11.03.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Adam öldürmeye tam teşebbüs suçundan sanık Okan'ın TCY.nın 450/9, 62, 55/3, 59. maddeleri uyarınca 11 yıl 1 ay 10 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve fer'i ceza tayinine ilişkin, (Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 20.3.1990 gün, 174/67 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 13.6.1990 gün 1486/1754 sayı ile;
"Sanık olay gecesi ikinci kez 04.00 sıralarında açık tuvalet penceresinden müdahil mağdurun evine girdiğini beyan etmekte ise de, müdahilin yatmadan önce tüm penceleri kapattığını söylemesi, bilirkişinin keşif sonucu düzenlediği raporlar, tuvalet penceresinden ve aynı duvardaki banyo penceresinden girilmesi halinde pencere camı ve çerçevesinin mutlaka kırılması gerekeceği, cam arkasındaki şişe vesairenin düşeceği, olay akabinde olay yerine gelen tanık ve görevlilerce evin tüm pencelerinin kapalı ve sağlam olduğunun belirlenmesi, mağdurun çığlık sesi üzerine onu kurtarmaya gelen tanık ve görevlilerce mutfak camı kırılarak içeri sokulan tanık Hakan bir gözü açık vaziyette tüpgaz ocağını görüp hemen kapattığını söylemesi ve diğerlerinin de içeride yoğun gaz kokusu duyduklarını ifade etmeleri, bilirkişinin ise bu durumun on dakikadan fazla sürmesi halinde patlama olacağını açıklaması karşısında olayın 04.00 sıralarında olmayıp tanıklarca mağdurun çığlığının duyulduğu 05.15 sıralarında meydana gelmesinin daha mantıklı olacağı ve bu nedenlerle ikrarlarının maddi bulgulara ters düştüğü, elektrik tesisatı bulunan evde önünü görmek için kibrit kullanmanın izahının müşkül bulunduğu, suçu işlemeye karar verdiğinde daha elverişli araç ve yöntemi seçmeyip gecenin geç vaktinde, A. Öveçler semtinde ki evinden pek uzakta olan olay yerine gelebilmek için gerekli aracı bulmasının mümkün bulunmaması karşısında ikrarlarının inandırıcı olmadığı, nitekim soruşturmayı yürüten görevlilerce bu halin de müşahade olunduğu, mağdurun olay akabinde evdeki yangını söndürmek isteyen görevlilere suyun akmadığını, banyodan su almalarını söylemek suretiyle şuurunun yerinde bulunduğu anlaşıldığı halde suç failinin kim olduğu hakkında ısrarlı sorulara cevap veremediği kız kardeşi Elif ameliyat sonrası kendisini yaralayanın birlikte yaşadığı polis memuru Ahmet olduğunu söylemesine rağmen aynı gün C. Savcısına bu konuda birşey söylemediği, duruşmadaki kesin ifadesine rağmen, 28.7.1989 günlü mufassal savcılık beyanında sanığın isminden ihtimalli olarak söz ettiği gözönünde tutulduğunda, mevcut delillerin sanığın bu suçun faili olduğunu kesin olarak ortaya koymadığı anlaşılmakla bu suçtan sanığın beraatine karar vermek gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi "isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 19.11.1990 gün 114/209 sayı ile;
"Mahkumiyet kararına iddia, maddi kanıtlar, bunlarla uyumlu açık kabullenme esas alınmıştır. Sanığın, hakim ve mahkeme önünde suçu kabulünün, başkasının suçunu yüklenme ya da başka bir nedenle dayandığı yolunda iddia, savunma ve kanıt yoktur. Sanık kesinleşen konut dokunulmazlığını bozma suçunu gizlemek için bu suçu işlemiştir. Katılan ve sanık, tuvalet penceresinin açık olduğunu söylediklerine göre, açık pencerenin arkasında şişe vs. yoktur. Sanık, buradan girmiştir. Bazı tanıklarca gaz kokusu alınmaması, üst kattan alınan suyla yangının söndürülmesi doğrudan sonuca etkili olmayıp ikrarın aksini göstermez. Yakalanmamak için elektriğin açılmayıp kibrit yakılması normaldir. Sanığın evinden olay yerine gelmesi kolay olup aksi savunulmamıştır.
Müdahil, komaya girmiş ve 11 gün komada kalmıştır. Aldığı yaralar şuuruna etkilidir. Şuurlu olduğunun kabulü, rapor ve tutanaklara aykırıdır. Katılanın kardeşi Elif'in beyanındaki "Ahmet yaptı, boşver" sözlerinin mağdure tarafından söylendiği, yolundaki ifadesi, soyut niteliktedir. Doktor ve polis memuru yanında söylenmiş olsaydı tutanağa geçirilirdi: Yüklenen suçu, sanığın işlediği saptanmıştır" gerekçesiyle ve "bozmaya uyulması gerektiği" karşı oyu ile oyçokluğuyla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenildiğinden, dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 25.1.1991 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın, TCY.nın 450/9, 62, 55/3, 59. maddeleri ile cezalandırıldığı olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutuna ilişkindir.
Olay gecesi saat 05.15 sıralarında çığlık sesine uyanan tanıklar, yalnız yaşayan mağdurenin kapısı önüne geldiklerinde, içerde bulunan müdahilin "yaralı olduğunu, kalkamadığını" söylemesi üzerine merdiven dayamak suretiyle mutfak camını kırarak içeri girmişlerdir. Kapalı fakat kilitlenmemiş olan kapı önünde yaralı vaziyette bulunan mağdure, hastaneye kaldırılmış, yanmakta bulunan ocak ve yatak söndürülmüştür.
Mağdure, hastanede hemen ifade verememiş, daha sonra alınan beyanında, evine yakın buzdolabı tamircisinde çırak olarak çalışan sanığı, akşam televizyon seyrederken salonda görünce kızdığını, sanığın "kimseye söyleme, camdan girdim" diyerek gittiğini, kapı ve camları kapatıp yattığını, geceleyin başına vurulması üzerine uyandığını, akşam eve girmesi nedeniyle şikayet edilmesini önlemek amacıyla kendisini, sanığın öldürmeye kalkıştığını, evde bir başka erkeğin olmadığını ve erkek arkadaşının bu suçu işlemesi için de bir neden bulunmadığını söylemiştir.
Dosyada mevcut olan deliller, sanığın mahkumiyeti için yeterli değildir.
Şöyleki:
1-a) Mağdurenin, evde yalnız olduğuna ilişkin beyanı samimi ve gerçeğe uygun değildir. Cumhuriyet Savcısı tarafından olay mahallinde yapılan tesbitte, antrede erkek terliği, odada elbise dolabının önünde erkek pantolonu, mutfakta tezgahta bulunan tepside iki çay, iki boş rakı bardağı, iki çatal, iki bıçak, iki kaşık, içinde beyaz mavi bulunan rakı bardağı ile yiyecekler olduğu saptanmış, müdahilin evde yalnız olmadığı anlaşılmıştır.
b) Yakınları, mağdurenin birlikte yaşadığı şahıstan kuşkulandıklarını, bu şahsın hastahaneye gelmediğini, son zamanlarda aralarının açık olduğunu ve olay günü telefon ettiklerinde "oturuyoruz, televizyon seyrediyoruz" demesinden müdahilin yanında birisi olduğunu anladıklarını beyan etmişlerdir.
c) Tanık Elif, hastahanede konuşan mağdurenin, "kim yaptı" sorusuna bilmiyorum dediğini, sonra "Ahmet yaptı, boşverin" diye söylediğini, daha sonra da sanığın adını sayıkladığını, kesin bir isim vermediğini bildirmiştir.
d) Çığlık sesine gelen tanıklar, mağdurenin "yaralıyım, kapıyı açamıyorum" diye seslendiğini, içeri girdiklerinde "yanan yatağı söndürmek için banyoda su olduğunu söylediğini kimin vurduğunu bilmiyorum" dediğini bildirmişlerdir. Bilinci yerinde olan mağdure, bu aşamada sanıktan bahsetmemiştir. Şuur kaybına uğrayan bir kimsenin, kapıya gelenlere seslenmesi, banyoda su olduğunu söylemesi, hastaneye kaldırılmasını istemesi mümkün değildir. Tanıklara failin adını söylemeyen mağdure, gerçek faili gizlemiştir.
2 - Sanık, aşamalarda yüklenen suçu işlediğini kabul etmiş, son soruşturma evresinde ikinci oturumda bu ikrarını geri alarak; karakolda baskı yapılıp ifade tutanağının zorla imzalatıldığını, C. Savcısı ve hakim huzurunda ifade verirken polisin dışarda beklediğini, suçu kabul etmek zorunda kaldığını savunmuştur.
Mahkumiyet için "suçu kabul" tek başına yeterli olmayıp, maddi kanıtlarla doğrulanması gerekir. Dosyada, sanığın sonradan geri aldığı ikrarını doğrulayan kanıt bulunmamaktadır.
a) Sanık, açık bulunan tuvalet penceresinden içeri girdiğini ve suçu işlediğini söylemiştir. Oysa yapılan keşifte, vasistas tipinde olan tuvalet penceresinin içeri doğru açıldığı, duvar çıkıntısı nedeniyle yere paralel durumda kaldığı, buradan geçişte cam arkasında bulunan eşyaların yere düşmesi, çerçeve veya camın kırılması gerektiği saptanmıştır. Halbuki, olaydan sonra yapılan tesbitte, camların kırık olmadığı anlaşılmıştır. Eve, dışardan girilmemiştir.
b) Sanıklar, tuvalet penceresinin açık olduğunu söylediği halde, olay yerine gelen tanıklar, evin etrafını dolaştıklarını, açık pencere göremediklerini beyan etmişlerdir.
c) Suçta kullanıldığı söylenen kompresör mili üzerinde kan lekesi bulunamamıştır.
d) Sanık, saat 04.00 sıralarında eve girdiğini, mağdurenin kafasına vurduktan sonra mutfakta bulunan havagazı ocağının musluklarını açıp sadece bir tanesini yaktığını, saat 05.15 de camı kırarak içeri giren tanık Hakan da, ocağın bir gözünün yandığını, açık olan diğerlerini de kapattığını beyan etmiştir.
Uzman bilirkişi beyanında da açıklandığı üzere ocağın yanan gözü dışında diğer bölümlerinin bir saatten fazla açık kalması halinde, patlama olmaması veya bu muslukların da ateş alıp yanmaya başlamaması olanaksızdır. Bu nedenle olay, sanığın beyanı gibi saat 04.00 sıralarında değil, tanıkların eve geldiği 05.15 sıralarında vukubulmuştur.
3 - Sanık olaydan sonra gözaltına alınıp suçu kabul etmediğinden serbest bırakılmıştır. Buna ilişkin tutanak dosyada mevcut değildir. Ancak, mağdurenin beyanı üzerine olaydan bir ay sonra ikinci kez yakalandığında mağdurenin beyanına uygun biçimde suçu hemen ikrar etmiştir. Bu ikrarı da maddi delillerle doğrulanmamıştır.
4 - Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen tesbit tutanağında, "salonda koparılmış elektrik kablosunun bulunduğu "belirtilmiştir. Mağdurenin kardeşi tanık Fatma, "Televizyon kordonunun kesilip arasının açılmış olduğunu gördüm. Sanki bu aletle işkence yapılmıştı. Böyle bir intiba edindim" demiştir. Sanık, kablo ile ilgisi olmadığını savunmuştur.
5 - Tanık beyanlarında belirtildiği üzere, mağdure yoğun bakımdan çıktıktan sonra eylemini kimin yaptığını bilmediğini, sonra birlikte yaşadığı erkek arkadışının yaptığını ve daha sonra da sanığın gerçekleştirdiğini ileri sürmüştür. Bu itibarla da değişen iddia, samimi değildir.
Açıklanan nedenlerle, hiçbir yan delille desteklenip doğrulanmayan, baskıya dayalı olduğu bildirilerek sonradan geri alınan suçu kabulden başka, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı halde, yüklenen suçu işlediği kabul edilerek yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, istem gibi yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 11.3.1991 günü oybirliğiyle karar verildi.