 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1991/10375
K: 1991/10772
T: 11.07.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Ankara 6. İş Mahkemesinden verilen 1/10/1990 tarih ve 1990/798 E. 1608/K. sayılı kararın yürürlükteki Kanununa aykırı olduğu iddiasıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 14/6/1991 gün ve 31 sayılı yazılarıyla Kanun yararına temyiz edilerek bozulmasının istenmesi üzerine gereği düşünüldü:
KARAR: Davalı işçi, daha önce bu davanın davacısı işveren PTT aleyhine açtığı davada Toplu İş Sözleşmesi zammının yanlış uygulandığını, bundan dolayı ücretinde noksanlık olduğunu iddia ederek fazlaya ait hakkını saklı tutmak suretiyle ücret farkından talepte bulunmuş, mahkemece istenen miktar hüküm altına alınmış, hüküm işverenin temyizi üzerine Yargıtay'ca Onanmıştır. Bunu takiben, fazlaya ait kısım için dava açılmadığı halde, işveren sözü edilen davada bilirkişinin tesbit ettiği ve hüküm altına alınan miktar dışındaki kısmı işçiye kendiliğinden ödemiştir. Ancak işveren ücret zammının uygulanmasında bir hata olmadığını işyerinden davacıya ait ücret tablosunun yanlışlıkla yüksek bildirildiğinin tesbit edildiğini, bu bakımdan fazlaya ait kısmı hataen ödemiş olduklarını anladıklarını belirterek işçi aleyhine açtığı bu dava ile, hataen ödendiğini iddia ettiği miktarın geri alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, kabul edilen kısımla ilgili davanın kesinleştiğinden, olayda işçinin bir kusuru bulunmadığından, parayı harcama olduğundan ve B.K.4 nun 62 nci maddesinin gözönünde tutulması gerektiğinden bahisle, davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın dayanağı BK'nun 62 nci maddesidir. Bu yasa hükmüne göre borçlu olmadığı şeyi ihtiyari ile veren kimse hataen kendisini borçlu zannederek verdiğini ispat ettiği takdirde onu geri isteyebilir. Olayda davacı işveren fazlaya ait kısmı, borçlu olmadığı halde, hataen kendisini borçlu zannederek verdiğini ileri sürmüştür. Gerçekten davalının, ödenen miktarı hak etmediği, önceki davada yapılan hesabın yanlış bilgiye dayandığı sabit olursa, işveren bunun geri verilmesini isteyebilir. Ödenen kısım için kesin hüküm sözkonusu olmaz. Kesin hüküm ancak, hükmün içerdiği miktarla sınırlı olmak gerekir. Bu itibarla davada uyuşmazlık konusu edilen kısım için kesin hükme dayanılamaz. Öte yandan paranın mücerret olarak harcanmış olması, haksız olarak ödemeyi kabul eden kimseyi iade etmekten kurtarmaz. İadeden kurtulabilmek için paranın yararlanma dışında elinden çıkmış olduğunu ispat etmesi gerekir. Malvarlığında bir artma olmuşsa, iadeyle mükelleftir. Davalı, aldığı paranın istifade dışında elinden çıktığını ispat edememiştir. Ödemeden istifade eden kimsenin kusurlu olup olmaması da sonuca etkili değildir. Bu itibarla, davanın yazılı sebeplerden dolayı reddinde isabet yoktur. O halde, istek hakkında, gerekli araştırma ve inceleme yapılarak davacının yanlış hesap sonucu ödemede bulunduğu sabit olursa, davayı kabul etmek gerekirdi. Mahkemece bu cihet gözardı edilerek yazılı biçimde davanın reddine karar verilmiş olması usule ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara 6. İş Mahkemesinin 1/10/1990 tarih ve 1990/798 E. 1990/1608 K. sayılı kararının H.U.M.K'nun 427 nci maddesi uyarınca sonuca etkili olmamak kaydıyle Kanun yararına BOZULMASINA, gereği yapılmak üzere kararın bir örneğinin ve dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine 11/7/1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.