 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1991/10324
K: 1991/2244
T: 12.02.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET: Manevi tazminat bir bütündür. Duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yolu ile belirlenip, karşı tarafa bildirildikten sonra artırılması yeni bir dava ile dahi olsa mümkün değildir.
(818 s. BK. m. 49)
Davacılar, iş kazası sonucu meydana gelen ölüm nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Muris, 25.5.1985 tarihinde meydana gelen bir iş kazası sonucu ölmüştür. Ölenin eşi, 9 çocuğu, anne, baba ve 4 kardeşinden oluşan davacılar 16.10.1985 tarihinde açtıkları dava ile maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir. Orada, eş için 800.000 TL., çocukların bir kısmı için 500.000 TL., bir kısmı için 350.000 TL., anne ve baba için 500.000 TL., kardeşler için 350.000 TL. manevi tazminat istenmiştir. Söz konusu davanın 12.12.1988 tarihli oturumunda davacının gelmemesi, davalının da davayı takip etmemesi üzerine, davanın müracaata bırakılmasına karar verilmiştir. Davanın açılmamış sayılması için yasada öngörülen üç aylık süre dolduktan hemen sonra, davacılar 23.3.1989 tarihli dilekçe ile yeniden dava açarak daha yüksek miktarlarda manevi tazminat istemişlerdir.
Mahkemece; eş için 6.000.000 TL., çocuklar için. 4.000.000 TL., anne ve baba için 3.000.000 TL. kardeşlerin her biri için 1.500.000 TL. manevi tazminata karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, az önce açıklandığı üzere ölümle sonuçlanan iş kazası 25.5.1985 tarihinde meydana gelmiş ve davacılar olay tarihi itibariyle duydukları elem ve acı karşılığı olarak 16.10.1985 tarihinde açtıkları dava ile manevi tazminat miktarlarını belirtmişlerdir. Manevi tazminat bir bütündür. Duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yolu ile belirlenip, karşı tarafa bildirildikten sonra artırılması yeni bir dava ile dahi olsa mümkün değildir. Bu bakımdan davacıların önceki davayı müracaata bırakarak, manevi tazminatı yükseltmek suretiyle istekte bulunmaları isabetli olamaz. Davacıların; önceki davayı yenileme imkanları varken, müracaata bırakarak üç aylık süre geçtikten hemen sonra yeni bir dava ile, daha yüksek miktarlarda manevi tazminat istemeleri dava hakkının kullanılması bakımından da hakkın kötüye kullanılması anlamında olup, bunun hukuken korunması da düşünülemez. Böyle olunca önceki davada talep edilen manevi tazminat miktarları dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekir. Yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.2.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.