 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1990/5011
K: 1990/5306
T: 03.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, iş kazasından doğan maddi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2 - İş kazası sonucu sürekli işgörmezlik halinde 506 sayılı SSK. hükümlerine göre iş kazası sigortasından gelir bağlandığı bilinmektedir. Aslında amaç bu gelirin iş kazası nedeniyle uğranılan zararları karşılamasıdır. Ne var ki bazan sigorta gelirlerinin bu zararı tamamen karşılamadığı da görülmektedir. Böyle durumlarda kazalı işçi veya hak sahipleri karşılanmayan kısmı asıl sorumlusundan talep ve dava edebilmektedir. Esasen iş kazası nedeniyle uğranılan zararların giderilmesi davası sigorta gelirleri ile karşılanmayan kısmın ödetilmesi ilkesine dayanır. Ancak sigorta gelirleri ile asıl sorumlunun ödeyeceği miktar arasında açık bir oransızlığın da bulunmaması icap eder. Öte yandan elde edilecek maddi tazminat sebepsiz zenginleşmeye yer vermemelidir. Maddi zarar hesaplarının genelde ihtimali verilere dayandığının da gözden uzak tutulmaması gerekir. Bunun için yapılan hesap sonucu tazminatın yüksek rakamlara baliğ olması halinde gerekli indirim yapılmalıdır. Nitekim B.K. 43. maddesinde bu durum vurgulanmıştır. Davada B.K. 43. maddesi uygulanmak suretiyle bir indirim yapılmışsa da yukarıda açıklanan durumlar karşısında indirilen miktarın çok az olduğunun kabulü gerekir. O halde, olay tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiz ve tazminatın peşin alınıp değerlendirilebileceği de dikkate alınarak yeterli miktarda indirim yapılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozmada oybirliğiyle, sebebinde oyçokluğuyla 3.5.1990 gününde karar verildi.
KARŞI OY
Felçli insanın muhtemem yaşama süresi ile sağlıklı şahsın muhtemem yaşama süresi aynı olamayacağından davacıya verilecek tazminat onun hayatı boyunca hayatın idamesine yeter miktarda olması gerekir. Onun için maddi tazminatın bu yön gözetilerek, hesaplanması icap eder. Olmadığında, en azından bu husus dikkate alınarak bilirkişinin hesapladığı tazminat miktarından B.K.nun 43. maddesinde önemli sayılacak ölçüde indirim yapılmalıdır. Çoğunluk görüşüne bu sebep eklenmemiş olmakla çoğunluk görüşüne karşıyım.