 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1989/7737
K: 1989/11393
T: 25.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma parasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, işten haklı neden olmaksızın çıkarıldığı halde, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla mesai ücretini ödenmediğini iddia ederek istekte bulunmuştur.
Davalı yazılı cevabında haklı nedenle çıkarmış olmasına rağmen İş Müfetişinin düzenlediği rapor üzerine davacıya ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla mesai ücretinin ödendiğine ve karşılığında ibraname alındığını savunarak davanın reddini talep etmiş ve 26.9.1987 tarihli bir adet ibaranme ibraz etmiştir.
Dosya içeriğinden gerçekten davalının davacının iş aktini çıkarların çalışmasına engel olduğu gerekçsiyle tazminatsız olarak feshedildiği, bunun üzerine davacının Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne şikayet dilekçesi verdiği, Bölge Çalışma Müdürlüğü iş Müfettişinin şikayet konusunda verdiği, Müdürlüğü İş Müfettişinin şikayet konusunda verdiği, Bölge Çalışma Müdürlüğü İş Müfettişinin şikayet konusunda tahkikat yaparak 22.9.1987 tarihli raporu düzenlediği, bu raporda ihbar ve kıdem tazminatını ödemesi gerektiğinin ve çalıştığı süre içinde günde 1,5 saat fazla mesai yaptığının bu çalışması karşılığının da verilmesi gerektiğinin belirtildiği, raporun davalıya tebliğinden sonra davacı ile davalı arasında ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla mesai ücretlerinin ödendiğine dair 26.9.1987 tarihli ibranamenin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı bu ibranamedeki imzanın kendisine ait olduğunu, ancak tekrar işe alınacağı vaadi ile kandırılarak elinden alındığını, aslında dava konusu haklarının kendisine ödenmediğinin elinden anılan biçimde kandırılarak alındığını ispat etmiş değildir. Üstelik dinlettiği tanıklardan bir tanesi, davacıya "Haklarını aldın mı?" diye sorduğunda "aldığını" söylediğini ve ibranemenin ondan sonra düzenlendiğini belirtmiştir. Diğer davacı tanığı ise, bu hususta bilgisi olmadığını söylemiştir. Olayın oluş tarzına göre, dava konusu hakların sözü edilen ibraneme uyarınca davacıya ödendiğinin kabulü gerekir. Ödemenin ayrıca bir tahakkuk belgesi ile ispatına gerek yoktur. Zira davalının götürü vergisi usulüne tabi olduğu anlaşılmaktadır. O halde, dava reddedilmelidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıdaki sebeplerle BOZULMASINA, peşin olarak temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 25.12.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.