 |
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1989/1363
K: 1989/4478
T: 15.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, ve karşı davalı ihbar tazminatının, davalı ve karşı davacı ise, kıdem tazmintının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davacı bankanın iddiası subut bulmadığından isteğini reddetmiş, karşı davacının isteğini kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davacı ve karşı davalı avukatı tarafından isteğini reddetmiş, olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun, olan hükmün onanmasına, 15.5.1989 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesine 29.7.1983 gün ve 2869 yasanın 3. maddesiyle getirilen "hizmet aktinin kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi... halinde ... kıdem tazminatı ödenir" hükmünün uygulamasıyla ilgilidir.
Gerçekten bu yasa hükmüne göre, kadının evlendiği ve evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde hizmet aktini sona erdirdiğini işverene bildirmesi halinde, işverenin kıdem tazminatını ödemesi gerekir. Bunun için başkaca bir şart gerekmez ve herhangi bir sebep bildirmeye de lüzum yoktur.
Ancak, bu hak mutlak değildir. MK'nin 2. maddesinin öngördüğü üzere, herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Yine belirtmek gerekir ki bir hak, ilişkin bulunduğu yasa hükmünün amacına uygun olarak kullanıldığı takdirde doğar, iyiniyetle kullanılmayan bir hak, yasanın amacına uygun olmayacağı için o konuda hakkın doğumundan da söz edilemez.
Burada yasanın amacı, kocası tarafından çalışmasına izin verilmeyen ya da tüm mesaisini evine-ailesine hasretmek üzere hizmet aktini sona erdirmek isteyen kadına kıdem tazminatı vermektir. Bunun içinde bir yıllık düşünme ve hazırlık süresi tanınmıştır. Gerçi bu sebeplerin gerçekleşmesi şartı yasada açıklanmış değildir. Ancak, açıklanmasına lüzum yoktur. Zira metninin içeriğinde, bu anlam zaten vardır. Bu hakkın çalışan her kadına veya erkeğe verilmeyip de, yeni evlenen kadına verilmiş olması, maddeyi başka şeklide yorumlamaya müsait değildir. Şu halde, yasanın amacını oluşturan bu sebepler olayda yoksa, yeni kadın işçi evlenmesine rağmen bir işverenin işyerinde çalışmasını sürdürecekse, kıdem tazminatını almağa hak kazanamayacaktır.
Olayda, davacı kadın bir bankada çalışmakta iken evlenmiş ve evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde hizmet aktini sona erdirdiğini işverene bildirmiş ise de, davalı, savunmasında; davacının hemen aynı semtte bir başka banka şubesinde işe girerek hizmet aktiyle çalışmasını sürdürdüğünü bildirmiştir.
Gerçekten durum böyle ise, ortada bir hakkın suistimali söz konusu olması gerekir. Hem çalışmayı sürdürmek, hem de kıdem tazminatı almak, yasanın amacıyla ve kıdem tazminatının niteliğiyle bağdaşmaz. Bu tazminat, evlenen kadına ödenmesi gereken bir evlililk ikramiyesi değildir. O halde, davacı kısa bir süre sonra bir başka bankada çalışmaya başlamışsa kıdem tazminatı alamaz. Kararın bu nedenle bozulması, oyundayız.