Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1988/3186
K: 1988/4994
T: 25.04.1988

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA  : Davacı, emekliye ayrılan davalıya fazla ödeme yapıldığından bahisle istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
 
 
 
KARAR VE SONUÇ  : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 25.4.1988 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
 
KARŞI OY YAZISI  : Davacı belediye, haksız olarak ödediği paranın bir kısmının fazla ödendiğinden bahisle istirdadını istemiştir.
Davacı belediyede işçi olarak çalışan davalının emekliye ayrıldığı sırada süresi biten ve hizmet akdi olarak devam eden ve normatif hüküm niteliğini içeren Toplu İş Sözleşmesi'ne uygun biçimde ve bütün çalışması işçilikte geçmiş gibi kıdem tazminatı hesaplanarak ödenmiştir.
Yerel mahkemece 1475 sayılı Yasa'nın l927 sayılı Yasa ile değişik l4/6. maddesi uyarınca Emekli Sandığı'na tabi olarak geçen hizmet süresi için ödenecek kıdem tazminatı tutarının, yaşlılık aylığının başlangıç tarihinde Emekli Sandığı Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamıyacağından ve Yasa'nın bu hükmünün kamu düzeni ile ilgili ve buyurucu nitelikte olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyaya fotokopisi ibraz olunan Kartal 1.İş Mahkemesi'nin 9.12.1985 gün ve 874/483 sayılı ilamında tediye emrinin onay tarihi 9.3.1982 olarak nazara alınarak zaman aşımı yönünden davanın reddine ilişkin karar Dairemizin 11.2.1986 gün ve 1985/12425 esas ve 1986/1467 sayılı ilamı ile onanmış bulunduğu anlaşılmaktadır. Şimdiki dava da tamamen aynı nitelikte ve ödeme ve onay tarihlerinde de bir değişiklik yoktur.
İyiniyetle zenginleşen kimse, zenginleşmenin geri verilmemesinden ötürü zenginleşme hiç olmasaydı bulunacağı durumdan daha kötü duruma düşmemelidir. (Federal Mahkeme, Hukuk Dairesi 9.10.1986/Prof. Selim Keneti İsviçre Fedaral Mahkemesi Borçlar Hukuku Kararları Sh.191) Diğer yenden davalı, ivazsız kazandırmayı, sebebin gerçekleşmediği sürece, iade zorunda kalabileceğini düşünmeliydi denilemez. Zira davacı tüzel kişilik yetkili organının onayından geçmiş ve uzman memurları tarafından yasa gereği hesaplama sonucu yapılan ödemeyi davayı kabul etmiş durumdadır. Hal böyle olunca kötüniyetinden de bahsedilemez. İyiniyetle zsenginleşmenin, iadeden sonra ivazsız kazandırma olmasaydı bulunacağı durumdan kötü duruma düşmemesi gerektiği de gözönünde bulundurulmalıdır. Davalının bu olayda mal varlığının ne olduğu saptanmadığı gibi malvarlığını azaltan bir harekete giriştiği veya malvarlığının azalması sonucunun doğmasına engel olacak bir önlemi almadığı da iddia ve ispat edilmiş değildir. Dava, davalının kazandırmayı elde ettiği anda iyiniyetli olduğu ortadadır. Aksini kabule sevkeden herhangi bir durum ya da delil yoktur. Kazandırmanın nihai niteliğine güvenerek daha önemli masraflar yaptığı düşünülebilir. Eğer bu kazandırma olmasaydı bu masraflarda yapılmıyacaktır. O halde bu masraflar davalının malvarlığının bir azalması sayılması gerekir. Bu azalma ile ivazsız kazandırma arasında bir illiyet bağı vardır. O halde davalıyı bu olayda olduğu gibi sıkıntılı duruma düşürecek bir iade ile sorumlu tutmak hakkaniyet ilkelerine uygun düşmez. Kaldı ki işçi statüsünde bulunan davalının, memleketimizin sosyo-ekonomik koşulları, enflasyon durumları, geçim zorlukları, yaşamın idamesindek sıkıntılar gözönünde tutulduğu takdirde kazandırıcı olarak düşünülen paranın sarfedildiği ortadadır. Böyle bir ödeme olmasaydı yapılacak harcamalar daha düşünceli olacaktır. Hiç kuşkusuz verilen para, haksız ödemenin bir nedeni olmuş değildir. Birtakım mercilerden geçmek sureti ile kesinleşmiş bir hesaba dayanarak ödenmiştir. Paranın ödendiği sırada davalı, aldığı bu parayı iade edeceğini veya kendisinden geri isteneceğini bilmiyordu ve bilebilecek durumda da değildir. Davalının yaptığı yararlı giderlerinden iade zamanında elde kalan varsa bunu iade edeceği düşünülebilir ise de yukarıda da açıklandığı gibi elinde kalan birşey olmadığı gibi müzayeke durumuna düşmesi de olanak dışı değildir, hatta kesindir. Bu durumda BK.'nin 44.maddesi uyarınca zarar ve ziyanın tenkisi, hatta zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edilmesi mümkündür.
Malvarlığında çoğalmanın başkasının zararına meydana gelmesi gerekir. Bir tarafın zenginleşmesi ile diğer birinin fakirleşmesi arasında uygun neden sonuç bağı bulunmalıdır. (Senai Olgaç Borçlar Kanunu'nun Cilt 2. Sh.38). Bununla illiyet bağı olduğu ortadadır. Diğer yandan sebepsiz mal edinme davasının kabulü için davacının mamelekindeki azalmanın davalı mamelekindeki fazlalık ile müterafık bulunması lazımdır. (T.D.1.7.1954 gün ve 5033 E. 4932 K.) .
Davalının sicil dosyası davacı işyerinde olup bütün belgeler incelenerek ödeme yapılmış ve davalının davacıyı da hataya düşürdüğü bahis konusu olmadığı da ortadıdır. O halde kendi ihtiyarı ile verilen para geri istenemez. (4.H.D. 6.1.1951 gün ve 1067 E.47 K.).
Davalının kötüniyetle haksız olarak iktisapta bulunduğuda gerçekleşmiş değildir. İstirdat zamanında elinden çıktığını isbat ettiği miktar oranında da ret ve iade ile mükellef olmadığı BK'nin 63.maddesinin 1.fıkrası gereğidir.
Hataen ödendiği iddia edilen paranın sarf edilmiş ve sarf sırasında bu paranın geri alınacağını murisin bilmemiş olduğunun kabulü gerekeceğine göre davanın BK'nin 63.maddesi hükmünce reddi gerekir. (4.H.D.'nin 17.2.1959 gün ve 957/11118 E. ve 1875 K. ve HGK. 17.12.1958 gün ve E.4/66, K.57 sayılı ilamları). O halde olayımızda da bu ödenen paranın geri alınacağının davalı tarafından bilindiği de düşünülemez. Bütün bu hükümler haksız fiile dayalı zarar ziyan iddialarında olduğu gibi sebepsiz mal iktisabında da geçerlidir.
Borçlar Kanunu'nun 98.maddesinin 2. fıkrasına göre haksız fiile dayalı mesuliyete mütallik hükümler kıyasen akde muhalif hareketlerde uygulanır. Haksız fiilde bir hata (kusur) hali mevcut olduğu halde uygulanan hükümler akde muhelif eylemlerde de tatbik edilebilirken hiçbir hata veya kusurun yüklenmeyeceği sebepsiz mal edinmelerle evleviyetle uygulanır ve aksi de düşünülemez. Olayda zaman aşımı başlangıcının ne olduğu hususunda tartışmalıdır.
Gerçekten BK'nin 66. maddesinin öngördüğü 1 yıllık zaman aşımının başlayabilmesi için zarar görevin, dava açmayı mümkün kılacak unsurları bilmesi, malvarlığında haklı bir sebep olmaksızın meydana gelen fakirleşmeyi ve sebepsiz zenginleşen kimseyi öğrenmesi gerekir. (Van Tuhr. S. 54.111. Oser Sohönenbergen 11.67 No;13; Feyzioğlu C.1.Sh.813/Prof. Safa Reisoğlu Borçlar Hukuku Genel Hükümler Sh.170-171 ).
Davacı malvarlığının azaldığını ve bununla ilgili olarak zenginleşmenin şahsın öğrendiği andan itibaren bir yıllık süre işlemeye başlar. Bunun için ayrıca fakirleşmenin bir sebepsiz zenginleşme davası açmaya hakkı olduğunu öğrenmesi gerekmez. (Tuhr/1,54; Oser Md.67'3/Senai Olgeç Borçlar Kanunu'nun Cilt 2.Sh.111, dipnotu 1). Bu suretle zarar görenin uğradığı zarar hakkında açık bir fikre sahip olması ve zarar derecesinin az çok kesinlikte ölçmeye olanak sağlayan olayları bilmesinin gerektiği doktirinde kabul edilmektedir.
Olayımızda yüzlerce kişiye ödeme yapan bir kuruluşun konuyu bilen elemanlarının bulunduğu ve yapılacak ödemelerin yetkili makamın onayından geçtiği tartışmasızdır. Oysa ödeme yapılan karşı tarafın olay hakkında bilgisi olduğu hiçbir zaman düşünülemez. Kişileri mali yönden büyük sıkıntılara uğratacak ödemelerin yapılıp sonradan bunları, bir de üstüne yargılama giderleri ve avukatlık parası eklenmek sureti ile geri istemenin adalete ve hakkaniyetle bağdaşır hiçbir yanı yoktur.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle istirdat davasının kabulü yolunda oluşturulan yerel mahkeme kararının bozulması düşüncesi ile çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini