 |
T.C.
YARGITAY
9. Ceza Dairesi
E. 1996/688
K. 1996/4716
T. 30.9.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ANAYASAL DÜZENİ ZORLA DEĞİŞTİRMEYE KALKIŞMAK
FER'İ İŞTİRAK
KARAR ÖZETİ Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'a gelen (A.N.)'nin, Şeytan Ayetleri isimli kitabı yayınlatarak, İslam'a ve Peygamberine dil uzattığına dair bildiriler dağıtılması üzerine, olay günü Cuma Namazından çıkan toplulukların, Cumhuriyetçilik ve Laiklik İlkelerini devlet düzeninden kaldırmaya yönelik sloganlar atarak, Vilayet önüne ve kültür merkezine yürümeleri, kültür merkezini taşlayıp, önündeki anıtı tahrip etmeleri, bazı grupların saat 18 sıralarında (A.N.)'nin ve Şenliğe il dışından katılanların, kaldığı Madımak Öteli önünde toplanan topluluğa katılmaları, öteli ve önündeki araçları ateşe vermeleri, 35 kişinin yangın sebebiyle, 2 kişinin silahla yaralama sonucu ölmesi, bir çok kişinin de yaralanması, bir kısım ev, işyeri ve müzenin taşlanması,Atatürk büstünün koparılması eylemleri, bir bütün halinde TCK.nun 146/1. maddesinde yazılı suçu oluşturur. Ayrıca, adam öldürme suçundan ceza tayin edilemez.
Suçun işlenmesinden önce ve işlendiği sırada yasadışı yürüyüş ve toplantılarda bölümler halinde yer alarak, TCK.nun 146/1. maddesinde yazılı suçun işlenmesini kolaylaştıran bir kısım sanıkların eylemi ise, TCK.nun 146/3. maddesinde yazılı suçu oluşturur.
Olayda, öldürülen kişilerden sanıklara yönelik tahrik teşkil eden haksız bir fil saptanmadığından, TCK nun 51. maddesi uygulanamaz.
Haklarında yeterli delil olan sanıkların mahkumiyetlerine, yeterli delil olmayan sanıkların beraatlerine karar verilmelidir.
Hükümde zorunlu ve yeterli gerekçe gösterilmemesi, sanığın sürücü belgesi araştırılmadan geri alınmasına karar verilmesi, 18 yaşını bitiren sanık hakkında TCK.nun 55. maddesinin ve tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından önceki mahkumiyetlerin infaz tarihi erinin araştırılmaması yasaya aykırıdır.
TCK.nun 450/6. maddesi uyarınca cezalandırılan sanıklar hakkında maktül ve mağdur sayısınca uygulama yapılmalıdır ve bu maddede yazılı fiili doğrudan doğruya birlikte işleyen sanıklar hakkında TCK.nun 463. maddesi uygulanmaz. Ancak, TCK.nun 64. maddesi uygulanır.
(765 s. TCK. m. 146/1-3, 51, 55, 450/6, 463, 81)
(1412 s. CMUK. m. 32, 260)
Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak ve bu suça iştirak etmek suçlarından sanıklar; Halil İbrahim D., Ali K., Erkan Ç., Durmuş T., Halil K.,Hayrettin G., Zafer Y., Omer Faruk G., Latif K., Harun G., Bekir Ç., Erol S.,Mustafa Uğur Y., Abdülkadir A., Ahmet Turan K., Faruk B., Haruk K., Ekrem K., Harun Y., Murat S., Omer D., Muhsin E., Tufan C., Sedat Y., Sadettin Y., Ozay K., Yusuf Ziya E., Metin C., Gazi T., Adem K., Yalçın K., Hayrettin Y., Süleyman T., Murat Ç.,Mevlüt A., Bülent D., Ahmet 0., Ali T., Temel T., Ozer Ç., Kenan K., Alim 0., Faruk C., Etem C., Ali T., İbrahim D., Yusuf Ş., Cafer Tayyar S., Nevzat A., Çetin A., Süleyman K., Metin Y., Ahmet K., Emin B., Mustafa D., Ali U., Murat K., Haydar Ş., Ahmet 0., Kemal 0., Ahmet Hakan A., Zekeriya T., Orhan D., Unal B., Osman D., Kerim K., Ilhami Ç., Ahmet Turan Y., Hüseyin K., Mehmet Y., Vahit K., Erol Y., Eren C., Mehmet D., Abdullah M., Ali Y., Kazım Y., Engin D., Adem B., Sadettin T., Halis D., Mehmet T., Zayim B., Serhat 0., Osman K., Osman Ç., İsmet 0., Bülent K., Fatih E., Ramazan 0., Yıldırım Y., Tekin A., Cafer E., Yunis K., Bünyamin E., Halit K., Ozkan D., Faruk S., Muammer 0., Turan K., Yılmaz C., Adem A., Hasan Basri K., Mehmet Ercan 1., Ergün K., Adnan K., Mustafa S., Cevdet M., Mehmet S., Mustafa K., Mustafa A., Necati Ç., Hüseyin Z., Abdülkadir K., Adem Y., Erol Ç., Muhammed Nuh K., Bülent G., Vedat Y., Doğan D., Tuncel K., İsmail B., Mehmet K. ve Rıza 0.'nün yapılan yargılamaları sonunda;
1) Sanıklardan Cafer E. hakkındaki kamu davasının tefrikine,
2) Sanıklar; Süleyman K., Tufan C., Unal B., Osman D., Ozay K., Ali T., Adem B., Ali U., Ahmet Hakan A., Zekeriya T., Abdullah M., Kazım Y., Ahmet Turan Y., Hüseyin K., Erol Y., Saadettin T., Hasil T., Osman K., Zayim B., Mehmet T., Bülent K., Adnan K., Mehmet Ercan 1., Doğan D., Tuncer K., Cevdet M., Mehmet Ş., Mustafa K., Necati Ç., Hüseyin Z., Abdulkadir K., Adem Y., Erol Ç., Mustafa A., İsmail B., Mehmet K. ve Rıza 0.'nün, üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden bu sanıkların tüm suçlardan beraatlerine,
3) Sanıklar, Nevzat A., Latif K., Çetin A., Adem K., Mustafa D., Yalçın K., Hayrettin Y., Haydar Ş., Ahmet 0., Sedat Y., Orhan D., Kerim K., Ilhami Ç., Süleyman T., Mehmet Y., Vahit K., Halil K., Mehmet D., Murat Ç., Sadettin Y., Mustafa Uğur Y., Abdulkadir A., Ozer Ç., Yusuf Ziya E., Hayrettin G., Alim 0., Faruk B., Harun K., Serhat 0., Osman B., Metin C., Etem C., Murat S., Ismet 0., Fatih E., Ibrahim D., Pamazan 0., Omer D., Gazi T., Tekin A., Turan K., Muammer 0., Ozkan D., Yılmaz C., Hasan Basri k., Metin Y., Ahmet K., Emin B., Kemal 0., Ali Y., Engin D., Adem A., Ergün K., Yıldırım Y., Halit K., Bünyamin E.,Muhammet Nuh K., Bülent G., Vedat Y., Mustafa S.'nin, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 32/3. maddesi gereğince mahkumiyetlerine, bu sanıklar haklarında aynı olaylardan dolayı açılan görevli memura mukavemet, ızrar ve görevli memura hakaret suçlarına ilişkin kamu davalarında eylemlerinin bu suçun şiddet ve tehdit unsurunu oluşturduğu cihetle ayrıca ceza tayinine yer olmadığına, diğer suçlardan delil yetersizliği nedeniyle beraatlerine,
4) Suç vasfında vaki değişiklik nedeniyle;
a) Sanıklar; Cafer Tayyar S., Muhsin E., Harun G., Bekir Ç., Murat k., Erol S., Eren C., Mevlüt A., Bülent D., Ahmet Turan K., Temel T., Kenan k., Harun Y., Zafer Y., Faruk C., Ali T. ve Durmuş T.'nin, TCK.nun 450/6, 65/3 ve 51/1. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine,
b) Sanıklar; Yunis K., Halil Ibrahim D., Omer Faruk G., Ali K., Ahmet 0., Ekrem K., Erkan Ç., Yusuf .Ş: ve Faruk S.'nin, TCK.nun 450/6, 463 ve 51/1. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine,
c) Haklarında iddianamelerdeki diğer sevk maddeleri nedeniyle TCK.nun 79. maddesi uyarınca ayrıca ceza tertibine yer olmadığına dair (Ankara BirNumaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi)ndenverilen 26.12.1994 gün ve 1993/106 esas, 1994/190 karar sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi bir kısım sanıklar, sanıklar ve müdahiller vekilleri ile C. Savcıları tarafından istenilmiş, sanıklar ve müdahiller vekillerince incelemenin duruşmalı olarak yapılması talep edilmiş bulunmakla CMUK.nun 318. maddesi uyarınca müdahiller vekillerinin duruşmalı inceleme istemiyle yetkili bulunmadığından, bu yoldaki isteklerinin reddine karar verildikten sonra usul yönünden yapılan incelemede;
Hazırlık soruşturmasının icrası ile kamu davalarının açılışında Anayasanın 83 ve 84. maddeleri ile Ceza Usul Hukukunda öngörülen kurallara uyulduğunun,
Mahkemenin CMUK.nun 1.; 2845 sayılı Kanunun 2 ve 9. maddelerine göre davaya bakmaya görevli ve selahiyetli olduğunun,
Hakimlerin yargılamaya ve hükme katılmalarında engel halleri bulunmadığının, duruşmalarda C. Savcısının hazır olduğunun,
Hükmün Gazi T., Tekin A. ve Turan K. dışında kalan sanıklar yönünden CMUK.nun 260 ve 308/7. maddelerinde öngörülen zorunlu ve yeterli gerekçeyi taşıdığının,
Sanıklar; Cafer Tayyar 3., Muhsin E., Harun G., Bekir Ç., Murat K., Eren C., Erol S., Mevlüt A., Bülent D., Ahmet Turan K., Kenan K., Harun Y., Zafer Y., Faruk C., Yunis K., Halil İbrahim D., Omer Faruk G., Ali K., Ahmet 0., Ekrem K., Erkan Ç., Faruk S. haklarında, CMUK.nun 305/1. maddesine göre re'sen de temyize tabi bulunan hükmün bir kısım sanıklar ve vekilleri ile müdahiller vekilleri ve C. Savcıları tarafından temyiz edildiğinin öncelikle belirlenmesini takiben hükmün esas yönünden incelenmesine geçildi.
1) İddia
2.7.1993 günü, Sivas İli'nde yasadışı yürüyüş şeklinde başlayıp 35 kişinin çıkarılan yangın sonucu, iki kişinin de ateşli silah yaraları ile ölmeleri, güvenlik görevlileri ile bazı kişilerin yaralanmaları, bazı bina, ev, işyerleri ve araçlar ile bir heykel ve büstün tahrip edilmesi ve sonuçlanan olaylara bir kısım sanıkların faili belli olmayacak şeklinde asli, bazı sanıkların ise fer'i fail olarak ve Anayasal düzeni zorla bozma amacı ile katılmış olmalarından ibaret bulunduğu görülmektedir.
II) Deliller
Olay tutanağı,
Olay yeri keşif ve hasar tutanakları,
Teşhis tutanakları,
Seyredilen video bantları ve bunlara ilişkin bilirkişi çözüm tutanakları,
Otopsi tutanakları,
Doktor raporları,
İddialar, kamu tanıkları ile bir kısım savunma tanıklarının yeminli beyanları,
Bir kısım sanıkların aşamalarda değişiklik göstermeyen ısrarlı, bir kısım sanıkların ise aşamalarda değişiklik gösteren ikrarları.
III) Mahkemenin Kabulü
Yapılan yargılama sonunda mahkemece, sanıkların bir kısmı hakkında tüm suçlardan dolayı, bazı sanıklar hakkında ise bazı suçlardan dolayı delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verildiği, bazı sanıkların 2911 sayılı Yasaya aykırılık ve yine bazı sanıkların suç vasıflarındaki değişiklik nedeniyle faili belli olmayacak şekilde ve yangın çıkarmak suretiyle adam öldürmeye aslen iştirak, bir bölüm sanığın ise bu suça fer'an iştirakten dolayı cezalandırılmalarına hükmolunduğu, bu sanıklar hakkında diğer suçlara ilişkin olarak ayrıca TCK.nun 79. maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına karar verildiği, haklarında TCK.nun 450/6. maddesi uyarınca tek uygulama yapıldığı, TCK.nun 52. maddesi de nazara alınarak aynı Yasanın 51. maddesi uyarınca tahrik hükmünün uygulandığı anlaşılmaktadır.
IV) Tebliğname
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 9-113728 sayılı tebliğnamesinde:
Olayların herhangi bir örgütce düzenlenmediği keza olaya karışanların örgütsel ilişkilerinin belirlenemediği vurgulandıktan sonra olayın TCK.nun 146. maddesi kapsamında mütalaa edilemeyeceği,
Bina yakarak adam öldürme fiilini ika ettikleri kabul olunan suçun asli- maddi faillerine TCK.nun 463. maddesinin uygulanamayacağı, yine aynı suça iştirak ettikleri sübut bulunan sanıklar hakkında hareketlerinin hukuki ve maddi değerlerine göre asli iştirak ve fer'i iştirak şeklinde ayrım yapılması gerekeceği ve bu sanıklar hakkında ayrıca TCK.nun 51. maddesinin uygulanma alanı bulunmadığı kabul olunmuş ve bir kısım sanıklar hakkında 2911 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile yine bir kısmı hakkında delil yetersizliği sebebiyle kurulan beraat hükümlerinin onanmasının gerektiği,
Uç sanık hakkındaki hükmün gerekçesiz bulunması, beraatlerine karar verilen bazı sanıklar hakkında cezalandırılmaları için yeterli delillerin elde edilmiş olması, bir sanık yönünden TCK.nun 47/son ve 20. maddelerinin yanlış uygulanması, şoför olan bir sanık için sürücü belgesinin araştırılmaması, TCK.nun 450/6. maddesi uyarınca cezalandırılan sanıklar hakkında ise yanlış uygulama yapılması nedeniyle bunlara ilişkin hükümlerin bozulmasının istenildiği görülmektedir.
V) Temyiz Nedenleri
Yerel mahkeme hükmünü Cumhuriyet Savcıları ile müdahil vekillerinin bir kısım sanıkların eylemlerinin TCK.nun 146/1. maddesindeki Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, diğerlerinin eylemlerinin ise 146/3. maddesindeki Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmaya iştirak suçunu oluşturduğundan, somut olayda TCK.nun 463. maddesi ve 51 ve 65/3. maddeleriyle 2911 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanma alanı bulunmadığından, beraat kararı verilen sanıklar yönünden ise cezalandırılmaları için yeterli ve inandırıcı delillerin elde edilmiş olduğundan,
Sanık vekillerinin ise eksik soruşturma, delil yetersizliği ve suç unsurlarının oluşmadığından bahisle temyiz ettikleri anlaşılmaktadır.
VI) Olay
Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği'nin katkıları ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından, 1-4 Temmuz 1993 tarihleri arasında Sivas İl Merkezi'nde düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür etkinliklerine il dışından da bir çok sanatçı yanında Yazar (A.N.)'nin de davet edildiği, İl Valisi ile birlikte 1.7.1993 günü Kültür Merkezi'nde konuşma yapan (A.N.)'nin bir kısım davetli ve izleyicilerle Madımak Oteli'nde kaldıkları,
Gerek olaydan bir kaç gün önce, gerekse etkinliğin devam ettiği 2 Temmuz 1993 günü sabahı erken saatlerde kimliği belirlenemeyen kişilerce şehrin bazı semtlerinde Salman Rüşdi tarafından yazılıp, (A.N.) tarafından da A Gazetesinde kısmen yayınlandığı ileri sürülen "Şeytan Ayetleri" isimli kitapta, İslam'a ve Peygamberine dil uzatıldığına değinildikten sonra, "Ne yazık ki, laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti", "Gün Müslümanların gereğini yerine getirme günüdür", "İman edenler Allah yolunda savaşırlar... o halde şeytanın dostları ile savaşın" şeklinde cümlelerin de yer aldığı "Müslüman Kamuoyuna" başlıklı bildirilerin dağıtıldığı,
Aynı gün saat 13.30 sıralarında, Sivas Paşa ve Meydan Camileri'nden Cuma namazını kılıp çıkan toplulukların güvenlik güçlerinin ihtarına rağmen dağılmadıkları, Kale Camii'nden gelen toplulukla birleşerek "Zafer İslam'ın", "Şeytan Aziz", "Sivas Aziz'e mezar olacak", "Vali İstifa", "Şerefsiz Vali" şeklinde sloganlar da atıp, Vilayet önüne geldikten, laikliğe aykırı ve İl'de Devlet ve Hükümetin temsilcisi olan Vali'nin tahkir ve tezyifine yönelik slogan atmayı burada da sürdürdükleri, güvenlik güçlerinin müdahalesi ile sakinleştirilip dağılmaya başlayan topluluğun tahrik ve teşvik sonucu tekrar toplanarak aynı sloganlarla Kültür Merkezine yürüdüğü, buraya girmelerinin engellenmesi üzerine, topluluğun tekrar Vilayet önüne geldiği, yeni katılmalarla gittikçe kalabalıklaşan topluluğun, benzer sloganlar atarak yeniden gittikleri Kültür Merkezi'ni taşladığı, bir gün önce dikilmiş bulunan Ozanlar Anıtı'nı tahrip ettiği, alınan önlemler sonucu buradaki topluluğun saat 16.05'de dağılmaya başladığı, ancak bazı grupların saat 18.00 sıralarında Madımak Öteli önünde toplanan gruba katıldığı, güvenlik görevlilerinin, etkinliklerin iptal edildiğini, Ozanlar Anıtı'nın kaldırılacağını duyurmalarına ve anıtın da yerinden sökülerek götürüldüğünün görülmesine rağmen, dağılmayarak yeni katılmalarla 10-15 bin kişiye ulaşan topluluk tarafından "Allahuekber, Lailaheillallah", "Sivas Aziz'e mezar olacak", "Şeriat gelecek, zulüm bitecek", "Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız", "Yaşasın şeriat", "Muhammed'in ordusu kafirlerin korkusu", "Yaşasın Hizbullah", "Kahrolsun laiklik", "Yaşasın şeriat", "Ölmeye geldik, Aziz'i gömmeye geldik", "Şeriat isteriz", "Dinsiz laikler" şeklinde sloganların atıldığı, saat 19.00 sıralarında topluluk içinden bazı kişilerce ötelin taşlandığı, önündeki arabaların ters çevrilerek tahrip edildiği, güvenlik güçlerince oluşturulan barikatın zor kullanılarak yarılıp ötele girildiği, otel içerisindeki koltuk, masa, perde vs. eşyanın dışarıya atıldığı, "yak", "yak" sloganları altında tahrip edilen araçların depolarından akan ve olay yerine dışarıdan da getirilen benzine bulaştırılan bez ve perde parçalarının tutuşturulması suretiyle arabalar ve ötelin ateşe verildiği,
Yangını söndürmek üzere olay yerine gelen itfaiyenin yangına müdahale çabalarının ve bu şekilde otelde bulunanların kurtarılmalarının engellendiği, olayın çok vahim boyuta ulaştığını nihayet fark eden güvenlik görevlilerinin havaya ateş etmesi sonucu topluluğun dağıtılıp yangına müdahale edilebildiği, ancak çıkarılan bu yangın sonucu otelde bulunan 35 kişinin yanma ve karbonmonoksit zehirlenmesi, iki kişinin ise ateşli silah yarası ile öldüğü, olayları engelleme çabasında bulunan ondört güvenlik görevlisi ile otelde bulunan bazı kişilerin yaralandıkları, topluluk içerisindeki bazı kişilerin özel şahıslara ait bir kısım işyerlerini, evleri, araçları ve İstasyon Caddesi'ndeki Sivas Kongresi'nin yapılmış olması nedeniyle sonradan müze haline getirilmiş bulunan Atatürk-kongre-Etnografya Müzesi'ni taşlayarak tahrip ettikleri, müze önünde bulunan Atatürk Büstü'nü boyundan kopararak yere attıkları,
Saatler boyu süren bu eylemlere sanıklardan bir kısmının baştan sona, diğerlerinin ise bölümler halinde katıldıkları toplanan kanıtlardan kuşkuya düşülmeyecek şekilde anlaşılmaktadır.
VII) Hukuki Değerlendirme
Somut olayda, temyizlerinin kapsamı da nazara alındığında, suç vasfının ve sanıkların hukuki konumlarının belirlenmesi yönünden TCK.nun 146 ve 450/6. maddelerinde düzenlenmiş olan suçların yasal öğeleri ile aynı Yasanın 51, 52 ve 463. maddelerindeki hükümler üzerinde durmakta zorunluluk bulunmaktadır.
TCK.nun 146. maddesinin 1. fıkrasında tanımını bulan Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçuyla korunmak istenen hukuki değer, Devletin en yüksek düzeninin temel kuruluşunu oluşturan ve Anayasal düzeni meydana getiren normlardır. Hükümet düzeni, Devlet kuvvetlerinin şekillenişi, Devletin temel ideolojik yapısı, temel insan hakları, seçim sistemi gibi değerler ister Anayasa tarafından düzenlenmiş olsun, ister olmasın, Devletin temel kuruluş prensiplerini teşkil ediyorsa, 146. maddenin koruduğu hukuki konu içerisinde mütalaa edilmek gerekir. Zira devlet, yalnızca toprak ve halk öğelerinden oluşan bir organizasyon değil, tarihi bir gelişim sonunda gerçekleşen ideal bir birliktir. Bu iktidarın hukuken şekillenmesi, biçimlenmesi sonucu ortaya çıkan siyasi statüler, devletin Anayasal düzeni kapsamına dahildir.
TCK.nun 146. maddesindeki suçun konusu, devletin siyasi biçiminin ve kuruluşunun dayandığı temel ideolojik esaslar ve İlkeler olduğuna göre, bunların içine Anayasanın 1. maddesindeki Devlet ve Hükümet şekline ilişkin "Cumhuriyet" biçimindeki belirleme ile 2. maddesindeki "Laiklik" İlkelerinin girdiğinde kuşku yoktur.
Anayasanın 4. maddesi uyarınca değiştirilemeyeceği hüküm altına alınan 1. maddesi; "Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir", Cumhuriyetin nitelikleri başlığını taşıyan 2. maddesi ise; "Türkiye Cumhuriyeti toplumunun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel İlkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" hükümlerini taşımaktadır. Öğretide Cumhuriyet, hem bir devlet ve hem de bir hükümet şekli olarak kabul edilmektedir. Devlet şekli olarak Cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye ya da zümreye değil, tüm topluma ait olduğu bir devlet şeklini ifade eder. Hükümet şekli olarak Cumhuriyet; devletin, başta devlet başkanı olmak üzere başlıca temel organlarının veraset İlkesinin rol oynamadığı seçim sistemine göre oluşturulacağı bir hükümet sistemini anlatır. Bu itibarla Anayasada yer alan Türk İnkılabı'nın ortaya çıkardığı Cumhuriyetçilik anlayışı yalnızca hükümdarlığın reddi anlamında bir Cumhuriyetçilik değil, aynı zamanda demokratik bir Cumhuriyetçiliktir.
Anayasanın 22 maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan Laikliğin; dini özgürlük, din ve devlet işlerinin ayrılığı olmak üzere iki yönü vardır. Vicdan özgürlüğünü de kapsayan dini özgürlük, Anayasanın 24. maddesinin ilk fıkrasında; "herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir" şeklinde ifade edilmiştir. Bu özgürlük, herkesin dilediği dini inanç ve kanaate sahip olabileceğini tanımladığı gibi kimsenin dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayacağı hususunu da içerir.
Laikliğin ikinci önemli unsuru olan din-devlet ayrılığı ise; resmi bir devlet dininin olmamasının, devletin dini inançları ne olursa olsun kişilere eşit davranmasını, din kurumları ile devlet kurumlarının ayrılmış bulunmasını ifade eder. Laik bir devlette, devlet yönetimi dini kurallara göre değil, toplum gereksinmelerinin akılcı ve bilimsel yönden değerlendirilmesine göre yürütülür. Laikliğin Türk İnkılabı açısından taşıdığı temel önem, onun Anayasamızda özel olarak korunması sonucunu doğurmuştur. Nitekim, Anayasanın 24. maddesinin son fıkrası; "kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi ve kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacı ile hangi suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz" hükmünü taşımaktadır.
TCK.nun 146. maddesinde "Teşebbüs edenler" deyiminin kullanılmış olması, suçun işlenmesi bakımından şahıs itibariyle bir ayırım yapılmadığını ortaya koymaktadır. Maddenin koruduğu değerin yukarıda değinilen niteliği de korunan hususu ihlal eden bir kimsenin konumuna bakılmaksızın suç faili olabileceğini göstermektedir. Yine bu suçun işlenmesi için önceden oluşturulmuş silahlı olsun veya olmasın bir örgüt veya çete bulunmasında zorunluluk olmadığı gibi, olaydan önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve dayandığı temel İlkelere aykırı açıklamaları da kapsayan bildiriler dağıtılmış olması, olay sırasında sürekli olarak atılan sloganların başka olaylarda yasadışı örgüt elemanlarınca atılmış bulunan sloganlarla ayniyet göstermesi, bu örgütlerin el işaretlerinin yapılmış olması, bu eylemlerin aynı amaç ve strateji doğrultusunda ve bir organizasyon dahilinde gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.
TCK.nun 146. maddesinde, fiilin bu suçu oluşturması bakımından gerekli ve zorunlu hareketlerin belirlenmediği, yalnızca "cebren teşebbüs edenler" sözcüklerinin kullanılması ile yetinildiği görülmektedir. Bu durumda 146. maddedeki hareketin ne olduğunun "teşebbüs" deyiminden yararlanılarak maddede öngörülen belirli neticelere yönelmiş ve bu neticeleri yaratmaya elverişli icra hareketleri şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Bir fiilin 146. maddeyi ihlal ettiğinin kabul edilebilmesi için, kişinin somut eyleminin objektif neticeyi yaratmaya elverişliliğinin saptanması ve bunun için de failin hukuka aykırı fiilinin kaldığı durumla, maddede öngörülmüş olan netice arasında nedensellik bağı bulunması gerekir. Nedensellik bağının düşünce açısından kurulabilmesi ise, somut fiilin hukuka aykırı neticeyi yaratabileceğinin saptanmasına bağlıdır.
TCK.nun 146. maddesindeki suçun kasten işlenmesi zorunluluğunda ise kuşku yoktur. Bu belirleme failin Anayasada değişiklik yaratmak irade ve isteği ile hareket etmesini zorunlu kılmaktadır. Burada kastın hukuka aykırı vasıtalar kullanılmasını da kapsadığını belirtmek gerekir. Ancak, failin gerçekleştirmek istediği sonucun Anayasaya aykırı olup olmadığını bilip bilmemesi, bu konuda düşeceği yanılgı suç kastına ve dolayısıyla sonuca etkili değildir.
Somut olayda, 7-8 saatlik uzun bir zaman süreci içerisinde güvenlik görevlilerince yapılmış olan çeşitli uyarılara rağmen dağılınmayarak Hükümet Konağı'nın önünde bulunan güvenlik görevlilerinin kurduğu barikatın da zorlanıp devlet ve hükümetin ilde temsilcisi olan Valiye "Şerefsiz Vali", "Vali istifa" şeklinde yürüyüşler ve toplanmalar sırasında Cumhuriyetçilik ve Laiklik İlkelerine aykırı biçimde "Şeriat gelecek, zulüm bitecek", "Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız", "Yaşasın şeriat", "Kahrolsun laiklik", "Şeriat isteriz", "Dinsiz laikler" sloganlarının atılması, bir kısım işyeri, mesken ve araçların yakılması, "yak" "yak" sloganları altında, güvenlik görevlilerinin kurduğu barikatın cebir kullanılmak suretiyle aşılıp, ötelin yakılması suretiyle 35 kişinin öldürülmüş ve çok sayıda kişi ile güvenlik görevlisinin yaralanmış bulunması ve nihayet Türk İnkılabı'nın temel taşlarından birisi olan Sivas Kongresinin imzalandığı ve sonradan müzeye dönüştürülmüş bulunan bina ile önündeki Atatürk heykelinin tahrip edilmiş olması, olayda kullanılan cebri, bir kısım icra hareketlerinin TCK. nun 146. maddesinde belirtilen sonucu yaratmaya elverişliliğini ve (A.N.)'nin düşünce ve davranışları bahane edilmek suretiyle Anayasal düzenin en önemli İlkelerinden olan "Cumhuriyetçilik" ve "Laiklik" İlkelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bulunduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.
TCK.nun 146. maddesinin 3. fıkrasında ise, 1. fıkrada belirtilen suça teri iştirak hali yönünden özel bir hüküm getirilmiştir. Fıkranın düzenlenme biçimi, özelliğin iştirakin unsurlarına değil, neticelerine yönelik bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu itibarla, bu fıkra hükmünün 2. fıkra dışındaki fer'i manevi ve maddi bütün eylemler için tatbiki söz konusudur.
Somut olayda, 146. maddenin 2. fıkrasında belirtilen suretler dışında suç işlenmeden önce veya işlendiği sırada yasadışı yürüyüş ve toplantılarda bölümler halinde yer alıp Cumhuriyetçilik ve Laiklik İlkelerini devlet düzeninden kaldırmaya yönelik sloganlar atarak, maddenin birinci fıkrasındaki amaç suçun işlenmesini kolaylaştırmak suretiyle fer'an katıldıkları anlaşılan kişiler hakkında bu fıkra hükmünün uygulanması gerekir.
TCK.nun 450. maddesinin 6. bendinde adam öldürme cürmünün, yangın, su baskını ile gerçekleştirilmiş olması şeklindeki nitelikli hali yaptırım altına alınmıştır. Bir çok kişinin ölümü ile yaralanmalarına ilişkin somut olayda, mahkemece bir kısım sanıklar hakkında TCK. nun 450/6. madde ve bendi uyarınca tek uygulama yapılmıştır. Oysa, süreklilik gösteren Yargısal kararlar ve bu kararlarda (örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 24.2.1994 gün ve 1994/9-3/52 sayılı kararı) değinilen hakkaniyet ve nesafet kuralı ile kriterler ışığında olayda yangın sonucu ölen her maktül ile yaralanan kişiler sayısınca ayrı ayrı uygulama yapılıp içtima hükümlerinin tatbiki gerekir.
Öğreti ile yine süreklilik gösteren Yargısal kararlarda TCK.nun 146. maddesinde yer alan cebir öğesini gerçekleştirmek üzere, diğer bir deyişle bu maddedeki suçu işlemek saiki ile adam öldürüldüğünde de yalnızca TCK.nun 146. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği kabul edilmektedir.
TCK.nun 463. maddesinde ise; maddede gösterilen suçlara ilişkin eylemleri iki veya daha çok kimse birlikte yapmış olup da, failin kim olduğunun belirlenememesi hali düzenlenmiş, maddenin son fıkrasında ise 1. fıkradaki indirimin fiili doğrudan doğruya beraber işlemiş olanlar hakkında uygulanamayacağı kuralı getirilmiştir. Oysa; somut olayın, toplanan kanıtlar ve dosya kapsamı ile belirlenen cereyan şeklinden yangın çıkararak adam öldürme ve yaralama eylemlerinde sonucun, faillerin fiillerinin birleşmesinden, toplamından ortaya çıktığının anlaşılması karşısında doğrudan doğruya birlikte işlemenin söz konusu olduğu ve bu nedenle TCK.nun 463. maddesinin değil, 64. maddenin uygulanacağı anlaşılmaktadır.
TCK.nun 51. maddesinde suça tesir eden hallerden, tahin, haksız bir fiilin yarattığı gazap veya elemin tesiri altında hareket ederek suç işlemesi şeklindeki genel ve yasal bir indirim nedeni olarak "tahrik" hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, tahrik hükmünün uygulanabilmesi için tahriki teşkil eden bir fiilin bulunması, fiilin haksız olması, gazap veya elemin. mevcudiyeti, haksız tahriki teşkil eden fiil ile gazap veya elem hali arasında nedensellik bağının bulunması, işlenen suçun gazap veya elemin bir tepkisi olması, suçun tahriki teşkil eden fiili gerçekleştiren kimseye yönelik bulunması gerekir. Somut olayda, doğrudan sanıklara yönelik tahrik teşkil eden haksız bir fiilin mevcudiyeti kesinlikle saptanamadığı gibi, diğer tahrik koşullarının da söz konusu bulunmaması karşısında, suçun mahkemece tahriki teşkil eden fiili icra ettiği kabul olunan şahıs dışında bir çok kişiye karşı işlenmiş bulunması nazara alındığında, yasal açıdan TCK.nun 52. maddesi ile 51. maddedeki haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Hükmün incelenmesinde, yukarıda değinilen vasıflandırma yanılgıları dışında dosya kapsamına göre bir kısım sanıklar yönünden kanıtların yanlış değerlendirildiği, sanıklar; Gazi T., Tekin A. ve Turan K. yönünden hükümde gerekçeye yer verilmediği, sanık Ali K. için tekerrür hükmünün uygulanması bakımından, sanık Bülent D. için sürücü belgesinin geri alınması yönünden yeterli araştırmaların yapılmadığı, sanık Vahit K. hakkında suç tarihinde 18 yaşını bitirdiği halde, TCK.nun 55. maddesinin uygulandığı, sanık Yusuf Ş. hakkında ise kamu hizmetlerinden yasaklanma cezasının fazla tayin edildiği anlaşılmaktadır.
VIII)SONUÇ
Yukarıda gerekçeleri ile açıklandığı üzere;
1) Sanık Cafer E. hakkında verilen tefrik kararının temyiz kabiliyeti bulunmadığından, Cumhuriyet Savcılarının bu karara yönelik temyiz isteklerinin CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE.
2) Müsnet suçlardan cezalandırılmalarına yeterli, inandırıcı kanıtlar elde edilemeyen sanıklar; Ahmet Turan Y., Kazım Y., Ahmet Hakan A., Abdullah M., Mehmet Ş., Cevdet M., Mustafa K., Ali U., Süleyman K., Mehmet K., Mehmet T., Mehmet Ercan 1., Osman K., Erol Y., Doğan D., Erol Ç., Rıza 0., Tuncel K., İsmail B., Adnan K., Hüseyin Z., Abdülkadir K., Mustafa A., Necati Ç. ve Adem Y. haklarındaki, yerel mahkemenin yasa ve usule uygun bulunan beraate ilişkin hükümlerinin ONANMASINA.
3) Sanıklar; Kerim K., Ismet 0., Halit K., Halil K., Emin B., Ahmet 0., Kemal 0., Ali Y., Ergün K., Mustafa S., Vedat Y., Murat Ç., Özel Ç. ve Mehmet D.'nin müsnet suçları işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeterli, her türlü kuşkudan uzak, inandırıcı kanıtlar elde edilemediği gözetilmeden bu sanıkların beraatleri yerine, yerinde görülmeyen gerekçelerle mahkumiyetlerine karar verilmesi,
4) Sanıklar; Gazi T., Tekin A. ve Turan K. haklarında CMUK.nun 260 ve 308/7. maddelerinde öngörülen şekilde zorunlu ve yeterli gerekçe gösterilmeden hüküm tesisi,
5) Sanıklar; Cafer Tayyar S., Muhsin E., Harun G., Bekir Ç., Murat K., Eren C., Erol S., Mevlüt A., Bülent D., Ahmet Turan K., Temel T., Kenan K., Harun Y., Zafer Y., Faruk C., Ali T., Durmuş ~ Yunis K., Halil Ibrahim D., Omer Faruk G., Ali K., Ahmet 0., Ekrem K., Erkan Ç., Yusuf Ş., Faruk S., Hayrettin G., Harun K., Süleyman T., Murat S., Hayrettin Y., Sedat Y., Adem K., Mehmet Y., Vahit K., Mustafa Uğur Y., Faruk B., Omer D., Alim 0., Ibrahim D. ve Ethem C.'in eylemlerinin kül halinde TCK.nun 146. Maddesinin 1. fıkrasındaki Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışma suçunu,
Sanıklar; Yalçın K., Yusuf Ziya E., Metin C., Haydar Ş., Engin D., Hasan Basri K., Muhammet Nuh K., Metin Y., Ahmet K., İlhami Ç., Bünyamin E., Yıldırım Y., Nevzat A., Muammer 0., Orhan D., Ozkan D., Yılmaz C., Adem A., Bülent G., Çetin A., Mustafa D., Latif K., Abdülkadir A., Sadettin Y., Serhat 0., Osman Ç., Fatih E. ve Ramazan 0.'nün eylemlerinin aynı maddenin 3. fıkrasındaki Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmaya iştirak suçunu oluşturduğu gözetilmeden anılan madde ve fıkraları yerine suç vasıflarında yanılgıya düşülmesi sonucu yazılı şekilde cezalandırılmaları,
6) Oluşa, yeminli tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına nazaran, sanıklardan Ali T.'in TCK.nun 146. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmak, sanıklar; Tufan C., Adem B., Hüseyin K., Halis D., Unal B., Osman D., Sadettin T., Bülent K., Ozay K., Zayim B. ve Zekeriya T.'nin, aynı maddenin 3. fıkrasındaki Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmaya iştirak suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeterli, inandırıcı kanıtlar elde edilmiş olduğu gözetilmeden bu suçlardan mahkumiyetleri yerine beraatlerine karar verilmesi,
7) Sanık Bülent D.'nin, suç tarihinde geçerli sürücü belgesi bulunup bulunmadığı usulen araştırılmadan geri alınmasına karar verilmesi,
8) Getirtilen adli sicil kaydında belirtilen cezaların yerine getirilmiş olup olmadığı, infaz tarihleri usulen araştırılıp tekerrür hükümlerinin uygulanma olasılığı tartışılmadan sanık Ali K. hakkında eksik soruşturmayla hüküm tesisi,
9) Kabul ve uygulamaya göre;
a) TCK.nun 450/6. maddesi uyarınca cezalandırılan sanıklar hakkında yangında ölen maktül ve mağdur sayısınca ayrı ayrı uygulama yapılması gerekirken yazılı şekilde tek ceza tayini,
b) TCK.nun 450/6. maddesi uyarınca cezalandırılıp fiili doğrudan doğruya birlikte işledikleri anlaşılan sanıklar hakkında uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeden cezalarının TCK.un 463. maddesi uyarınca indirime tabi tutulması,
c) Oluş ve dosya kapsamına göre somut olayda, TCK.nun 51 ve 52. maddelerinin uygulanma alanı bulunmadığının gözetilmemesi,
d) Sanık Yusuf Ş. hakkında kamu hizmetlerinden yasaklanma cezasının, TCK.nun 47/3 ve 20. maddelerine aykırı olarak fazla tayini,
e) Getirtilen doğum kaydından suç tarihinde onsekiz yaşını bitirdiği anlaşılan sanık Vahit K. hakkında uygulanan cezanın, yaşı nedeniyle indirime tabi tutulması,
Yasaya aykırı, bir kısım sanıklar, sanıklar vekilleri, müdahiller vekilleri ve C. Savcılarının temyiz dilekçeleri, sanıklar vekillerinin duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdükleri temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanıkların bir bölümü hakkında re'sen de temyize tabi bulunan hükümlerin bu nedenlerden dolayı sanıklar Gazi T., Tekin A. ve Turan K.. bakımından sair yönlerin incelenmeksizin kısmen istem gibi (BOZULMASINA), 30.9.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.